İŞTE O YAZI…
2000’li yıllara doğru ABD’nin Türkiye’de 5 dinleme istasyonu vardı.
-İzmit körfezinde Karamürsel mevkiinde.
-Sinop Burnu üzerinde.
-Daha küçük çapta Samsun’da.
-Diyarbakır’daki uzun menzilli radar ve muhabere tesisi.
-Ankara Belbaşı mevkiinde. Sonraları Kandilli Rasathanesi’ne devredildiği söylendi.
Türkiye zikredilen istihbarat istasyonlarındaki faaliyeti durdurduğunu açıklamıştı o yıllarda.
Ne kadar doğrudur bilinmez.
NSA‘nın en yakından takip ettiği ülkelerin başında Türkiye geliyor. 1972 yılının Ağustos ayı…
Karamürsel dinleme istasyonunda “analist” olarak çalışan NSA görevlisi Perry Fellwock, NSA‘nın bütün Sovyet kodlarını kırabileceğini iddia etmişti.
O gün SSCB’nin kodlarını kırabilen NSA, bugün Türkler’in kodlarını çok daha rahat kırmaktadır.
Fellwock, Türkiye’deki dev çanak antenleri kullanarak Sovyet ordusunun yaptığı telsiz görüşmelerini ve hatta Sovyet Başbakanı Kosigin ile ölümünden kısa bir süre önce kozmonot Vladimir Kamorov arasında geçen dramatik konuşmayı da dinlemişti.
Zaten NSA‘nın ABD’de Fort Meade‘deki merkezi bilgisayarı “Texta“da bütün dünyadan gelen gizli bilgiler toplanıyor.
Bu açıdan Türkiye’de MİT’in Genelkurmay’ın veya şu bu kurum ve kişinin telefonlarının dinlenip dinlenmediğini tartışmak bile abestir.
SSCB’nin dağılmasından sonra ABD’nin, Türkiye’deki birçok üssünü kapatmasına rağmen dinleme üslerine dokunmadığı, aksine daha da güçlendirdiği söyleniyordu. 60’lı yılların sonlarında NSA, kendine ait uyduları yörüngeye fırlattırmaya başladı.
Yüzlerce casus uydu
1976 sonunda KH-Keyhole (Anahtar Deliği) sınıfı ilk dinleme uydusu, 480 kilometrelik yüksek bir yörüngeye oturtuldu. ABD Türkiye’yi de çeken KH uydularının gönderdiği yüksek çözünürlüklü askeri tesis fotoğraflarını İngiltere’ye bile vermedi. Sadece İsrail’e.
Bu uydu hem Doğu Bloku’nun telsiz konuşmalarını hem de sivil telefon görüşmelerini dinleyecekti.
Günümüzde, artık yüzlerce casus uydu dünya çevresinde yörüngede bulunmaktadır.
Bunlar hem askeri hedefleri gözetlemekte hem de dünyanın neresinde olursa olsun insanların yatak odalarının içlerini bile görüntüleyebilecek uluslararası telefon, teleks veya veri bağlantılarını sistematik olarak inceleyip ilginç bilgilerin bulunup bulunmadığını araştırabilecek donanımdadır.
Şubat-1989’da Almanya’da Der Spiegel dergisi, NSA hakkında, “ABD’nin Büyük Kulağı” başlığı altında bir kapak haberi yapmıştı.
Bu haberde; Kuzey Denizi ile Alpler arasında her kim herhangi bir telefonun ahizesini kaldırdığında NSA‘nın öbür uçta oturduğunu herkesin bilmesi gerektiğini iddia etmişti. İddia doğruydu.
NSA’nın emsalsiz ve karşı koyulması çok zor küresel gözetim ağının adı Echelon.
Dünyadaki bütün telefon, faks, telsiz, mail, SMS, PC ve elektronik posta iletişimini dinleyen dev bir kulak Echelon ve onun eşsiz sistemi SIGNET.
ABD’nin sürekli inkâr ettiği Echelon‘un varlığı resmi olarak ilk kez, 23 Mayıs 1999’da Avustralya, Canberra’daki Savunma Sinyalleri Müdürlüğü (DSD) Başkanı Martin Brady‘nin yaptığı açıklamayla kabul edildi. Oysaki Echelon 50 yıldır vardı.
Brady, ülkesinin 50 yıldır var olan ve gizlenen küresel bir elektronik izleme sisteminin parçası olduğunu kabul eden ilk kişi oldu.
Aramızda 36 yıl fark var
Echelon sistemine 5 ülke üye idi.
ABD, İngiltere, Avustralya, Yeni Zelanda ve Kanada.
Ayrıca, çeşitli müttefik ülkelerde de Echelon‘un üsleri var. Milli Güvenlik Ajansı NSA, mevcut bilgisayar teknolojisinin 15 sene ilerisinde olan nanoteknolojik bilgisayarlara sahiptir.
Bugün Google Earth bile halkın hizmetindeyse, NSA bundan ne kadar ileridedir siz tahmin edin.
Ama ölçü şudur:
Faks cihazının icat edilmesiyle insanlığın hizmetine sunulması arasında bir insan ömrüne yakın bir zaman geçmiştir.
Yani bir istihbarat servisi teknolojik bir hizmetin insanlara yayılmasına yol verdiyse, kendisi bu sistemin en az 10 sene ilerisindedir.
ABD’yi abartmıyorum. Sadece gerçekleri söylüyorum.
Echelon‘un en büyük kulağı olan İngiltere’deki Menwith Hill üssünden tüm Avrupa’yı dinleyebilen, Almanya ve Fransa devlet adamlarının kriptolarını yerle bir eden Echelon SIGNET sistemini, Türk istihbarat teknolojisinin durdurabilmesinden bahsedebilmek mümkün değil.
ABD’nin 1977’den beri kullandığı uçan bilgisayar AWACS istihbarat uçaklarını, ülkemiz maalesef daha yeni alma ve kullanıma sunma durumundadır. Bu uçakları üretme değil, sadece kullanabilme imkânına erişme konusunda bile ABD ile aramızda 36 yıl fark var!
Bugün