Kentsel dönüşümün ilk gündeme geldiği günlerde ‘İstanbul’u bedava yıkarız’ çıkışı ile tüm gözleri üzerine çeviren MTKA yıkımın Koordinatörü Mehmet Ali Bulut bu seferde çok çarpıcı bir tespitte bulundu.
Geçtiğimiz yıl 23 Ekim’de Van’da meydana gelen deprem sonrası gündeme getirilen ve Türkiye’deki 7 milyon çürük yapının 20 yılda yıkılmasının planlandığı kentsel dönüşüm seferberliği kapsamında yasa hazırlandı. Bakanlıklar, belediyeler ve ilgili tüm birimler konu ile alakalı bilgilendirildi. Belediyeler kendi ilçe sınırları içerisindeki yapıların durumunu tekrardan gözden geçirip projeler üretmeye başlarken, inşaat sektörünün aktörleri de oluşacak dev dönüşüm pastasından pay alabilmek için özel ekipler kurarak dönüşüm bölgelerinde vatandaşlara şimdiden teklifler sunmaya başladı bile…
Ancak kentsel dönüşümde bir şey hesaba katılmadı. Herkes yeni yapıların nasıl yapılacağını konuşup, projeler üretirken 7 milyon konutun 20 yılda nasıl yıkılacağı ise gözlerden kaçtı. Konu ile alakalı, Türkiye’de yüz binlerce yapım firması olduğunu ancak bunun aksine 100 adet yıkım firması olduğunu belirten Türkiye Yıkım Müteahhitleri Derneği Başkanı ve MTKA İnşaat, Yıkım ve Enkaz Kaldırma Hizmetleri şirketi Genel Koordinatörü Mehmet Ali Bulut, söz konusu 7 milyon konutun eldeki mevcut firma sayısı ve ekipman ile bırakın 20 yılda yıkılmasını 100 yılda dahi yıkılamayacağını ileri sürerek uyarıda bulundu. Bulut, bu işi marketçiye, tekstilciye yaptırmaya kalkarlarsa çok sayıda kişinin yaralanabileceğini ve hatta ölümler olabileceğini belirterek, böyle bir durumun ise kentsel dönüşümün önünü tıkayacağının altını çizdi…
BİR FİRMAYA YILDA 3 BİN 500 YIKIM DÜŞÜYOR!
Kentsel dönüşüm ile birlikte çok ciddi anlamda makine ve ekipman gücü ile uzman personel ihtiyacı doğacağını, ancak şuan Türkiye’de yıkım alanında bırakın profesyonel yıkım firması sayısını, bu rakama amatör sayılacak yıkım firmalarını dahi dahil ettiğinizde oluşabilecek ihtiyacı karşılayabilecek yeterlilikte olmadığını ifade eden Bulut, ”Şu an Türkiye’de yıkım yapabilirim diyebilen 100 firma var. Fakat 20 yıl içinde 7 milyon konutun yıkılacağını düşündüğümüzde her bir firmaya 70 bin bina düşüyor. 70 bin binayı da 20 yıla böldüğünüzde her yıl bir firmanın 3 bin 500 bina yıkması gerekiyor. Bu da asla mümkün değil… Dolayısı ile Türkiye’deki yıkım firmalarının sayısının gerekli eğitimler verilerek bilinçli bir şekilde arttırılması gerekiyor.
Bunun içinde bir yönetmelik hazırlanıp bir takım standartların hayata geçirilmesi gerekiyor.” dedi.
YIKIM İŞİNDE RİSK ÇOK
Yıkım işinin yapım işine benzemediğini, hesaba katılmayan en ufak bir detayın ya da işçinin yapacağı en ufak bir hatanın geri dönülmez ağır sonuçlar doğuracağını dile getiren Bulut, sektörde çalışan işçilerin standart işçiler olmadığını, zaten sıradan bir işçiyi de getirip çalıştırmanın imkansız olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü;
”Herkes yapım işinde ne iş yapacağını bilir ama bizde yıkılacak yere göre taktik geliştirilir ve güvenlik koşulları oluşturulur. Yıkım işinin bir hesabı ve projesi olmadığı için diğer işlere göre daha fazla risk vardır. Yıkım ustası dediğimiz usta yıkımı yapmayı bilmekten ziyade kendi hayatını nasıl koruyacağını da bilen ustadır. Çünkü çok sayıda risk faktörü var. Binayı yıkıyorsunuz, cam kırıkları var, yukarıdan bir cismin düşme riski var, binayı yıkarken bir taraf hasar almışsa çökme riski var, bunun gibi bir sürü risk sıralanabilir. Bir yapım işinde çökme riski yoktur ama yıkım işinde bu çok yüksek ihtimalli bir risktir. Çünkü binaya hasar veriyorsunuz, o yüzden yapacağınız her şeyi çok iyi düşünerek karar vermelisiniz”
‘MARKETÇİ YIKIMI’ KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN ÖNÜNÜ TIKAR
Bu işi belediyelerin ellerindeki bir tane ekskavatör ile de gerçekleştirmenin imkânsız olduğunu belirten Bulut, yıkım işinin belli standartlara tabi olmaması ve marketçinin, tekstilcinin de bu işi rahatlıkla yapması halinde çok ciddi kazaların yaşanabileceğini, hatta can kayıplarının dahi olabileceğini belirterek, bu durumun ise maalesef kentsel dönüşümün önünü tıkayacağını söyledi.
Bulut, sektörde yaşanan söz konusu sıkıntıların ve olası yaşanabilecek kazaların önüne geçmek ve bu işi belli bir standarda oturtmak için oluşturulan Türkiye Yıkım Müteahhitleri Derneği’nin de yıkım firmaları tarafından desteklenmediği için kapanma aşamasına geldiğini ifade ederek, böyle bir organizasyonun yapılmaması halinde ise sektörde yıkım yapabilecek yeterli firma sayısına da ulaşılamayacağını söyledi.
PARA GÜVENLİĞE GİDİYOR!
Yıkımlarda maliyetleri yıkılacak binanın büyüklüğünden ziyade oluşturulacak güvenlik bütçesinin arttırdığını dile getiren Bulut,
”Biri bize binasını yıkmamız için talepte bulunduğu anda öncelikli olarak yerinde ziyaret yapıyoruz. Yıkılması planlanan binada ölçümler yapıyoruz. Bu ölçümler nedir… Binanın diğer binalara olan uzaklığı, caddeye olan uzaklığı, yaya trafiği varsa ona ne kadar mesafede olduğu, araç trafiğine uzaklığı gibi bina çevresinde risk oluşturacak tüm etkenlere olan mesafe ve olası sonuçlar iş güvenliği kapsamında söz konusu ölçümler gerçekleştirilerek tespit ediliyor. Bu ölçümler sonucunda bina yıkımı öncesi bir iş güvenliği planı oluşturuyoruz, buda zaten bina yıkım maliyetinin çok büyük bir kısmını oluşturuyor. Buradaki en önemli faktörde zaten bina yıkım maliyetinden ziyade bina yıkım güvenliği maliyetidir” şeklinde ifade etti.
İş güvenliği bütçesi oluşturmadan ve güvenlik almadan da yıkım gerçekleştirebilmenin mümkün olduğunu söyleyen Bulut, ancak o zamanda iş kazası gerçekleşme riskinin de daha fazla olacağını belirtti.
YIKIM YÖNETMELİĞİ YOK!
Türkiye’de bir yıkım yönetmeliği olmadığını ve belediyeye binanızı yıktırmak için ruhsat almaya gittiğinizde sizden binanızı nasıl yıkacağınıza dair bir bilgi istenmediğini de vurgulayan Bulut, ”Bu işin bir standardı yok. Biz bu konu ile alakalı Türkiye’de çok sayıda kuruma bilgi vererek bu işin bir yönetmeliği olması gerektiğini belirttik. Bu girişimler neticesinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü’nün takip ettiği bir yıkım yönetmeliği hazırlandı ancak henüz yürürlüğe girmiş değil. Sabırsızlıkla bekliyoruz…” dedi.
YIKIMDA DÜNYA İLE AYNI TEKNOLOJİLERİ KULLANIYORUZ
Yıkım teknikleri konusunda Türkiye’nin bulunduğu nokta ile ilgili soru üzerine, ilk başlarda yıkımların balyozlarla, hitlilerle, elektrikli matkaplar ile yapıldığını ancak kendilerinin bu sektöre girdikten sonra Türkiye’yi yıkım noktasında bir çok ilkle tanıştırdıklarını ve dünya ile eş zamanlı olarak aynı teknolojileri kullandıklarını aktaran Bulut,
”Biz Avrupa nasıl yıkıyor diye araştırma yaptık ve Türkiye’ye ilk uzun erişimli yıkım makinesini getirttik. Bu makineyi Türkiye’ye getirdikten sonra Türkiye’de uzun erişimli yıkım metodu oluştu. Bu makine hiçbir artı işlem yapılmaksızın 7-8 katlı bir binayı 2 gün gibi kısa bir zaman dilimi içerisinde yıkabiliyor. Ülkemize kattığımız diğer bir yıkım metotu ise kat eskitme metodu olarak da bilinen mini makineyle kat eskitme yöntemi ile yıkım. Burada makineyi binanın üstüne çıkartarak kat eksilterek yıkıyorsunuz. Ancak buradaki önemli detay binanın statik yapısının mevcut makineyi taşıyıp taşıyamayacağına dair bir rapor alınması gerekiyor. Bu rapor neticesinde binaya taşıyabileceği bir makineyi çıkartmalısınız, aksi takdirde bina makinenin ağırlığını taşıyamaz ise makine aşağıya doğru bir çökme gerçekleştirebilir. Bu yöntemlerin yanı sıra pahalı olmasından dolayı çok tercih edilmeyen Beton delme kesme yöntemi ile kompresörle ile kırımda yıkımlarda kullanılan yöntemlerdir.” dedi.
AYNI ANDA DİNAMİTLE EN ÇOK BİNA YIKAN ÜLKE OLDUK
Dinamitle yıkım yönteminin bu zamana kadar Türkiye’de gerçekleştirilmeyişinin sebebinin ARGE çalışmalarının çok pahalı olmasından dolayı kaynaklandığını ifade eden Bulut, kentsel dönüşüm kapsamında ilk kez Başbakan Erdoğan’ın düğmeye bastığı Çekmeköy’deki yıkım ile bunu da gerçekleştirdiklerini dile getirerek, O yıkım ile dünyada aynı anda dinamitle en çok bina yıkma unvanına da sahip olunduklarını belirtti.
Dinamitle yıkım için bir tüzük çalışması gerektiğini de söyleyen Bulut, kentsel dönüşüm kapsamında yıkılması planlanan binaların ancak bu sayede hızlı bir şekilde yıkılabileceğinin altını çizdi.
6 KATLI BİNANIN YIKIM MALİYETİ 20 BİN TL
Kentsel dönüşümün ilk gündeme geldiği günlerde tüm gözleri üzerlerine çeviren ‘İstanbul’u bedava yıkarız’ sözünün hala arkasında durduklarını da söyleyen Bulut, ”İstanbul’u bedava yıkarız dediğimizde sadece yıkarız dedik. Çünkü yıkımdan sonra oradaki moloz için bir bedel talep ediyoruz. Biz yani sadece binayı bedava yıkarız diyoruz ama molozun kaldırılma bedelini talep ediyoruz. Örnek vermek gerekirse, 6 katlı bir binanın yıkımı hurda karşılığı bedava yapılır ama bu enkazı kaldırmak için 20 bin TL gibi bir rakam talep ediyoruz.” dedi.
TÜRKİYE’NİN YENİ EN YÜKSEK BİNASINI YIKIYOR!
Bu zamana kadar sadece Türkiye’de, Tatilya Eğlence Cumhuriyeti, Renault otomobil fabrikası idari binaları, Balkener plaza ve Esenler otogar arası metro viyadükü gibi 500’e yakın yapıyı yıktıklarını dile getiren Bulut, şimdi ise İstanbul Kozyatağı’n da yer alan 30 katlı bir binanın yıkımını gerçekleştirdiklerini belirterek, 6 ay gibi bir zaman diliminde yıkacakları bu binanın Türkiye’nin yeni en yüksek yıkımı olacağını söyledi.
BURJ KHALIFA’YI 5 YILDA, SAPHİRRE İSE 1.5 YILDA YIKARIM!
MTKA olarak dünyada yıkamayacakları bina olmadığını da vurgulayan Bulut, en çok yıkmayı arzu ettiği binanın Dubai’deki 800 metre uzunluğundaki Burj Khalifa olduğunu, söz konusu binayı patlatarak 6 ayda, patlayıcısız ise makinelerle 5 yılda yıkabileceğini iddia ederken, Türkiye’deki en yüksek bina olan Sapphire’i ise 1,5 yılda yıkabileceğini söyledi.
haber7.com