İstanbul’un mührü: Süleymaniye Külliyesi

Kanuni Sultan Süleyman’ın gücü ve Mimar Sinan’ın dehasının vücut bulduğu Süleymaniye Külliyesi, 463 yıldır İstanbul’un kalbinde adeta bir mühür gibi duruyor. Mimar Sinan’ın, Ka...
EMOJİLE

Kanuni Sultan Süleyman’ın gücü ve Mimar Sinan’ın dehasının vücut bulduğu Süleymaniye Külliyesi, 463 yıldır İstanbul’un kalbinde adeta bir mühür gibi duruyor.

Mimar Sinan’ın, Kanuni Sultan Süleyman tarafından verilen anahtarla, devletin ileri gelenlerinin bulunduğu bir törende dualarla “Ya Fettah” diyerek 15 Ekim 1557’de açtığı Süleymaniye Külliyesi, 463 yıldır ihtişamını koruyor.

Yahya Kemal’in “En güzel mabedi olsun diye en son dinin / Budur öz şekli hayal ettiği mimarinin” dizeleriyle ruhaniyetini anlattığı Süleymaniye Külliyesi, İstanbul’un Suriçi’nde yer alan üçüncü tepesine, Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan’a inşa ettirildi.

İmparatorluğun en simgesel yapısı ve konumu ile de İstanbul’un silüetinin en güzel parçası olan külliyenin yapımına 1550 yılında başlandı. Süleymaniye Külliyesi, imparatorluk topraklarının çeşitli yerlerinden getirilen malzemelerle 7 yılda tamamlandı.

Tarihçi Peçevi’ye göre külliyenin inşasına 896 bin 360 altın para ve 82 bin 900 akçe, yani yaklaşık 3200 kilo altın harcandı. Külliyenin 7 yıl süren inşasında bin 713’ü Müslüman, toplam 3 bin 523 işçi çalıştı.

Yaz aylarında günlük işçi sayısının 2 bine ulaştığı külliyede, Hassa Mimarlar Ocağı’nın elemanları, acemioğlanlar, diğer kapıkulu ocakları mensupları ile imparatorluğun dört bir yanından ücretli ustalar, işçiler ve forsalar görev yaptı.

Mimar Sinan, Kanuni Sultan Süleyman tarafından verilen anahtarla, devletin ileri gelenlerinin bulunduğu bir törende dualarla “Ya Fettah” diyerek 15 Ekim 1557’de külliyeyi hizmete açtı.

Külliye 15 bölümden oluşuyor

Külliye, cami, Rabi Medresesi, Salis Medresesi, Evvel Medresesi, Sani Medresesi, Tıp Medresesi, Kanuni Sultan Süleyman Türbesi, Hürrem Sultan Türbesi, türbedar odası, darüşşifa, darüzziyafe, Darülhadis Medresesi, tabhane, Mimar Sinan Türbesi ve hamam olmak üzere 15 bölümden oluşuyor.

Külliyenin hiç kuşkusuz en önemli bölümünü heybetin ve zarafetin bütünleştiği Süleymaniye Camisi oluşturuyor.

Mimar Sinan’ın diğer eserlerinde olduğu gibi Süleymaniye Camisi de sadeliği ihtişama dönüştürebilmiş mabetlerden biri.

Caminin kitabelerinde kullanılan süslemeler ile bezemeler, başlı başına birer estetik harikası.

Mihrabın iki yanındaki pencerelerde çini madalyonlarda Fetih Suresi, caminin ana kubbesinde ise Nur Suresi yazılı. Camideki yazılar meşhur hattat Ahmed Karahisari Şemseddin Efendi ve talebesi Hasan Çelebi tarafından yazıldı. Daha sonra kazasker Mustafa Efendi de bazı yazılar ilave etti.

Yaklaşık 30’ar tonluk ve dört halifeye adanan 4 fil ayağı, caminin 26,50 metre çapında ve 53 metre yükseklikteki kubbesini taşıyor.

Dört minare, Kanuni Sultan Süleyman’ın İstanbul’un fethinden sonraki 4. on şerefe ise Osmanlı’nın 10. padişahı olduğunu simgeliyor.

Bin kubbeli külliye

İstanbul’un silüetine damga vuran eserler arasında yer alan külliyedeki yapılar, ortadaki caminin çevresinde “U” şeklinde sıralanıyor. Külliyenin üzerinde ise bin kubbe bulunuyor. Külliyeye giriş, farklı isimlerdeki 11 kapıdan yapılıyor.

Evvel Medresesi ve Sani Medresesi ile Rabi Medresesi ve Salis Medresesi külliyede yer alan iki ayrı medrese topluluğu.

Evvel ve Sani Medresesinin üstünde Süleymaniye kitaplığı yer alıyor. Külliyenin güneydoğu köşesinde Süleymaniye hamamı, kuzeyinde darüşşifa ve bimarhane mevcut.

Külliyede, Kanuni Sultan Süleyman, Hürrem Sultan ve Mimar Sinan Türbeleri’nin yanı sıra tabhane (düşkünlerevi / bakımevi), çarşılar ve sıbyan mektebi de bulunuyor.

Süleymaniye Külliyesi’ne bağlı Mülazimler Medresesi, Daru’l-Hadis, Daru’l-Kurra, Medrese-i Salis ve İmaret, 2018-2019 akademik yılından itibaren İbn Haldun Üniversitesine bağlı Medeniyetler İttifakı Enstitüsü, İslami İlimler Fakültesi, İslami İlimler Enstitüsü, Süleymaniye İlim ve Araştırma Merkezi ile Onur Programına ev sahipliği yapıyor.