ENGİN DİNÇ’in haberi
Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılarak yerlerine Bölgesel Ağır Ceza Mahkemelerinin kurulması yönündeki kanun TBMM’de kabul edildi. Bu konuyu emekli Askeri Hakim Ümit Kardaş’la konuştuk.
Özel Yetkili Mahkemelerle ilgili olarak yapılan değişikliği nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle tabi Özel Yetkili Mahkeme, teröre bakan mahkeme gibi ayrımlar tabi hakim ilkesine aykırı. Ama ağır ceza mahkemelerini iş bölümü esasına göre görevlendirebilirsiniz o farklı bir şey. Esas mesele her yurttaşa uygulanacak ceza hukuk kuralının tek olması. Yani ceza mahkemesi kanununuz var; suç işlediğinde bir kişi ister terör suçlusu olsun, başka bir suçlu olsun hiçbir ayrım yapılmadan ceza usulüne bağlı olması gerekir. Bu tabi hakim ilkesinin en önemli unsurlarından biri. Değişikliğe bakıyorsunuz, mesela tutuklama süreleri aynı, değişmemiş. Mesela Terörle Mücadele Kanunu’ndan doğan bazı kısıtlamalar var müdafi açısından, onlar aynı şekilde duruyor. İnfaz süreleri bakımından bir şey yok, yine farklılıklar devam ediyor. Yani bu anlattıklarım, usul kuralları bakımından önemli. Hani bütün usul kurallarını da kaldırsaydık, ağır ceza mahkemelerini iş bölümü esasına göre düzenlenebilirdi. Mesela kaçakçılığa bakan ağır ceza mahkemesi vs. Böyle bir iş bölümü esasına göre ağır ceza mahkemeleri olabilir. Ama usul kuralları tek olur. Tutuklamayla ilgili sizin usul kanununuzda ne yazıyorsa onu uygularsınız. Bu suçu işlerse ben buna iki katı ceza uygularım demek hukuka uygun değil. Benim anladığım kadarıyla bu usul kurallarında bir değişiklik yok. Sadece özel yetkili mahkemeleri kaldırdık, bunlara bölgesel ağır ceza mahkemeleri bakacak gibi bir değişiklik var. O zaman biz “mış gibi” yapıyoruz. Biz hep “mış gibi” yaparız ya!.. Devlet Güvenlik Mahkemelerini kapattık. Her şey aynı duruyor. Getiriyorsunuz CMK 250-251’i, bir tabela değişikliğiyle DGM’yi kaldırmış oluyorsunuz. Burada da böyle bir şey oluyor gibi. Bunlara özel yetkili değil, iş bölümüne göre kurulmuş bölge ağır ceza mahkemeleri denecek ve onlar aynı şekilde devam edecekler. Usul kuralında bir değişiklik yok. Yani önemli bir değişiklik gibi gözükmüyor.
Peki yapılan değişiklik ne bu anlamda? Yetkilerin sınırlandırılması mı?
Bazı suçlar özel yetki alanı dışına çıkarılmış olabilir ama detay bilemiyorum. Mahkemelerin görevleri, görev alanları neyle sınırlandırıldı bilemiyorum. Sanki darbeyle ilişkili suçlar, terör suçları bu mahkemelerin görev alanı içinde kaldı. Zaten bunlar ağırlıklıydı. Birkaç maddeyi çıkarmış olabilirler. Terörle mücadele kanunun içerisinde bazı değişiklikler olmuş olabilir. Ama Türkiye şunda anlaşamıyor halen; terörle mücadele kanununu kaldırmadan Türkiye’nin demokrasi ve adil yargılanma hakkı bakımından bir gelişme göstermesi mümkün değil. Zaten terör ile mücadele kanunu başlı başına vahim. Özel yetkili mahkemeler de bu kanunu uyguluyorlardı. Bölgesel ağır ceza mahkemeleri de yine Terörle Mücadele Kanununu uygulayacak. Terörle Mücadele Kanunu esas problem. Ama bunu kimse tartışmadı. Sadece Özel Yetkili Mahkemeler kaldırılırsa sorun çözülecekmiş gibi bir algı ön plana çıkarıldı. Terörle Mücadele Kanunu’na dokunmadan herhangi bir gelişme olmaz.
Bu anlamda bu mahkemelerde çok büyük bir değişiklik olmadı anlaşıldığı kadarıyla…
İş bölümü esasına göre bazı ağır ceza mahkemelerine, farklı usul kuralları koyarsanız, suçlular için o durum adil yargılamaya uygun olmaz. Eşitlik ilkesine aykırı olur. Farklı infaz kuralları var. Mesela siz normal bir mahkemede yargılanırken tahliye olmak için içeride geçireceğiniz süre iki bölü üçtür. İki bölü üçünü geçerirseniz tahliye olursunuz. Ama terörle mücadele kapsamında bu mahkemelerde yargılanırsanız o zaman üç bölü dört geçirmeniz lazım. Bu şimdi bir eşitlik mi?
Terörle Mücadele Kanununun tanımı da muğlak. “Terör örgütü faaliyeti içerisinde suç işlemek” diyor. Bunun içerisine herkes girer. Üniversite öğrencileri pankart açıyor. Mahkeme bu suçtan bir sürü ceza veriyor. Mesela Türk Ceza Kanununda bir suçu işlediğinizde onun bir üst sınırı var. Terörle Mücadele Kanunu o suçu içine almış. Terör örgütü içinde mütalaa ederseniz o üst sınırı da aşabiliyorsunuz. Bir artış getiriyor ve o üst sınırı da aşabiliyorsunuz. Yani ceza hukukunun bütün temel ilkelerini alt üst eden bir kanun var elimizde. Ve bu kanun halen geçerli, uygulanıyor. İster özel yetkili uygulasın ister ağız ceza uygulasın; uyguladığımız maddi ceza hukuk kuralları eşitlik ilkesine, adil yargılama ilkesine aykırı. Ama bunlar Türkiye’de tartışılmıyor. Bunlar ön planda değil biz sadece özel yetkili mahkeme kalktı mı, kalktı filan gibi bakıyoruz işlere. O zaman da işte “mış gibi” oluyor bu işler…
Neden böyle bir değişikliğe gidildi sizce?
Niçin gidildi doğrusu oturup konuşmak lazım. Neden gidildi acaba? Dediğim anlamda köklü bir değişiklik yapılması gerekirken böyle bir değişikliğe neden gidildi? Bence Ergenekon ve Balyoz davaları üzerinde bir çok spekülasyon ve baskılar var. KCK soruşturmasında da bunlar var. Biraz bu soruşturmaların endazesi kaçtı. Bu özel yetkili olmanın hakimlerde de rahatlık oluşturması söz konusuydu. Belki bu birazcık zapturapt alınmak istendi. Siyasi bir takım angajmanlar veya siyasi gelişmeler doğrultusunda KCK, Ergenekon ve Balyoz’da da denge sağlanmak isteniyor ve bütün bunlar düşünülebilir. Ama bu benim dediğim anlamda köklü bir reform anlamına gelmiyor.
on5yirmi5.com