İlahiyatçı, akademisyen Mustafa Öztürk’ün tartışmaya konu olan konuşması, [1-1,5 yıl önce 40-45 dakika süren] “özel bir insan unsuruna” özel olarak, [daha önce “video kayıtlarının yapıldığı bir mekânda”] gerçekleştirilmiştir. Bu konuşmadan 1-1,5 dakikalık bir bölümü alınarak komu oyuna servis edilmiş ve bir tartışma başlatılmıştır. Bu tartışma sürecinde Ruşen Çakır ile yaptığı 40-45 dakikalık röportajda, “kendisinin tahrik edildiğini, galeyana gelip o sözleri söylediğini” beyan etmektedir. Kullandığı kaba ve kırıcı dil için özür dilerken “Allah, Kur’an, Vahiy ve Hz. Peygamber ile ilgili” muhtevada yanlışlık yaptığını söylememekte ve sözlerinin arkasında olduğuna vurgu yapmaktadır.
Mustafa Öztürk’ün söz konusu iki ana videosundaki (1. 40-45 dakikalık orijinal video konuşması, 2. Ruşen Çakır’la yapılan Röportaj) konuşmaları ve konuşmalar üzerinden başlayan / başlatılan tartışmalar hem dil hem de muhteva açısından değerlendirilmesi gerekmektedir.
Konuşmasında dil açısından iki boyut vardır:
1. Allah- Kur’an- Vahiy- Peygamber ile ilgili kullandığı ifadeler,
2. Bazı kişiler ile ilgili kullandığı ifadeler.
Mustafa Öztürk konuşmasında kullandığı dilden dolayı özür dilemiştir. Ancak dil açısından hangi boyut ile ilgili, özür dilemektedir belli değildir? Bugüne kadar, buna da bir açıklık getirmemiştir. Mustafa Öztürk’ün söz konusu iki videosundaki muhteva genel hatlarıyla aşağıda özetlenmiştir:
1. Mustafa Öztürk’ün konuşmalarına göre Kur’an’ın manası Allah’ın, Lafzı ise
Peygamberindir: “KUR’AN ALLAH KELAMI OLAMAZ!”
• “Mana Vahiydir”, “Allah’ın Soyut Mesajıdır”. “Mana Vahyi Tevhiddir.”
• “Peygamber Allah Adına Konuşmuştur.” “O Andaki Psikolojiye Uygun Olarak Halka
Aktarmıştır.” “Birileri Allah Adına Konuşmuştur.”
• “Resulullah Allah’a Tercümandır.”
• “Allah’ın Soyut Mesajlarını Kendi Zihin Süzgecinden Geçirerek Tanrıyı Kendi İdrak Sınırları
İçerisinde Aktarmış, Kendi Algısı İçerisinde Anlatmıştır.”
• “Allah Bir Kişiye Piç Der mi, Nesepsiz Der mi? Bu Allah dili olabilir mi?”
• İnsani dil olamaz mı? Olabilir. Yanmış canı. Feverandır. Olabilir üstadım, olabilir.”
• “Kalem Suresine bakın piç diyor. Zenim, Piç demektir.” “Hem kel hem fodul ve piç”.
2. Mustafa Öztürk’e göre “ALLAH’A YAKIŞMAYAN SIFATLAR” Peygamber Tarafından ona
atfedilmiştir:
• “Allah İnsana Gazaplanmaz!”, “Hiddetlenmez!”
• “Allah İnsanı Lanetlemez”.
• “Allah İntikam Almaz!”
Allah’ın Beddua Etmesi: “Allah Beddua Etmez”. “Resulüllah Amcasına Beddua Etmiyor, Allah
Ediyor.” “Resulüllah Allah’a Tercüman Oluyor.” “Hz. Peygamber, Amcasına Bedduayı Allah
Üzerinden Yapmıştır.” “Söz Allah’a Ait Değildir.”
• “Acıma Duygusu Olmayan Bir Allah Olamaz.” “Derileri yandıkça azabı tatmaları için
onlara yeniden deri geçireceğiz.” “Bu ifadeler Allaha ait olamaz.”
• “Allah Alıngan Olabilir mi?”
• “Allah’ı Arşa Oturtmayı İçlerine Sindirdiler. Fakat Allah’ın Gazaplanmaması,
Öfkelenmemesi, Lanet Etmemesini İçlerine Sindiremiyorlar.”
• “Acıma Duygusu Olmayan”, “Kızan, Öfkelenen, Lanetleyen, Gazaplanan Bir Tanrı
Olamaz.” “Bu Sıfatlandırma Tanrı Adına Konuşan Birine Aittir. O da Peygamberdir.”
3. Mustafa Öztürk’e göre “HA BABAM DE BABAM ALLAH’ KUR’AN’DA ÖVÜLMÜŞ”, “Allah’ın
Övülmeye İHTİYACI mı Var?” “Bırak da biz övelim seni.”
• “Bir, on değil, yüz değil, iki yüz elli- üç yüz civarında” Allah Kendini niçin övsün?”
• “Fatiha’da Allah Niçin Kendisini Bu Kadar Övüyor?” “Bu Allah’ın sözü olabilir mi?”
• “Peygamber Bu Cümleleri Kullanıyor”. Peygamber Fatiha’yı Bu Sözlerle Şöyle
Yorumlamıştır”: “Eğer Biri Övülecek ve Hamd edilecekse O Tanrıdır.” şeklindedir.
3. Mustafa Öztürk’e göre Allah’ın Bu Kadar GÜNCELE GİRMESİ Doğru mudur? Ehli Kitap ile
İlgili Strateji Allah’a Ait Olamaz
• “Mekke’de Ehli Kitaba Sıcak El Uzatılıyor.” “Medine’de Başlangıçta Bu Muhafaza
Ediliyor.” “Dün Dündür, Bugün Bugündür Denmiyor Ama Medine döneminde Tevbe
Suresinde Strateji Değişiyor.
• “Ehli Kitap Olup Allahsız Nasıl Olunur mu”? “Söylenmek İstenen Bizim Gibi
İnanacaksınız.”
• “Tanrıyı Bu Kadar Güncele Niçin Sokuyorlar?”
• “İsra Suresinde Allah Abanın Altından Sopa Gösteriyor. Bu Allah’a Yakışmaz.” (İsra 4)
4. Mustafa Öztürk’e göre KUR’AN’IN MESAJININ ÇAPINI / KADRAJINI HİCAZ-TAİFMEDİNE’YE SIKIŞTIRMIŞLAR
• “Kur’an’da 23 sene Velid bin Mugire aşağı Asbil Vahil yukarı deyip bütün kadrajını Hicaz-
Taif-Medine’ye sıkıştırmış.”
• İnsanlığa son söyleyeceği sözün çapı 3-5 lavuk müşrik”
5. Mustafa Öztürk’e göre “TANRIYI DA EHLİ SÜNNET YAPTILAR.”
6. Mustafa Öztürk’e göre “Kabir Azabını Hiç Tartışmıyorum. Bunun Bugün Bir Faydası Yok.”
7. Mustafa Öztürk’e göre “GELENEKLE HESAPLAŞMALIYIZ.”
8. Mustafa Öztürk: “ÖKÜZ GİBİ İNANMAK ZORUNDA DEĞİLİM.”
9. “Yazılanların, Söylenenlerin Niçin Önüne ve Arkasına Bakılmıyor?
40-45 Dakikalık Bir Konuşma Var.”
Genel Bir Değerlendirme
Son yıllarda Kur’an ile ilgili dikkat çekici tartışmalar yapılmaktadır. Bu tartışmaların samimiyeti, niyeti üzerinde bir yorum ve değerlendirme yapmak amacımız değildir. Herkes yaptığının hesabını, öte âlemde, kurulacak olan yüce mahkemede verecektir. O nedenle biz kişilerden ziyade yapılanlar ve söylenenler üzerinde duracağız. Bu tartışma ve yaklaşımların ne getirip ne götürdüğünü, kimin ya da kimlerin işine yaradığına dikkat çekmek istemekteyiz.
Bu tartışmalarla ilgili genel değerlendirmemizi, aşağıda özetlemekteyiz:
1) Meselenin sadece Mustafa Öztürk bazında ele alınıp değerlendirilmesi yanlıştır. Mesele, bir anlayış, bir yaklaşım, bir düşünce tarzı ve metot düzleminde ele alınmalıdır.
2) İhtilaf konuları ele alınırken, itici, hakaret edici, aşağılayıcı bir dil kullanılmamalıdır.
3) İnsan kaybetmek değil insan kazanmak amaç ve hedef olmalıdır.
4) Hadisler üzerinden başlatılıp sürdürülen ve her geçen gün derinleştirilen ya da derinleşen bir tartışma, bugün Kur’an üzerinden ölçüsü kaçmış bir boyutta yapılmaktadır. Bu en güzel tarz mücadele anlayışı içerisinde sorgulanmalıdır.
5) Kur’an üzerinden yapılan tartışmalarda toplumsal reaksiyon, tepki bir noktaya gelince tartışmayı açıp, başlatıp derinleştirenler, “Bunlar geçmişte de konuşuldu, tartışıldı, ben yeni bir şey söylemiyorum.” şeklinde bir gerekçe ileri sürerek, geri adım atarak kendilerini savunmaktadırlar. Bu, işin değerlendirilmesi gereken bir boyutudur.
6) Geçmişte özellikle ulema arasında tartışılan, halka pek fazla yansımayan, yansısa da etkisi kısa olan, sonra da rafa kaldırılan konuların, iletişim, internet, dijital bir çağda, kamuoyuna açılmasının, taşınmasının yapacağı etki, özellikle genç nesiller üzerinde yapacağı etki, göz önüne alınmamaktadır. Tartışmayı başlatanlar süreci kontrol edememekte, inisiyatif başkalarının eline geçmekte, camia içinde tartışma, atışma ve gerilim derinleştirip ciddi fay hatları meydana getirilmektedir. Bu nedenle ‘bunlar, geçmişte de konuşuldu, tartışıldı, ben yeni bir şey söylemiyorum.’ savunması, doğru, adil ve gerçekçi değildir.
7) Tartışmayı açıp derinleştirenlerin kendilerine savunmak için geçmişte atıfta bulunduğu ulemanın kitaplarında konunun hangi kapsam ve boyut ile yer aldığına açıklık getirmeden “…Falancanın şu kitabında geçmektedir.” demeleri, yanlış ve tehlikeli bir yaklaşımdır. Çünkü bir konunun söz konusu şahsın kitabında yer alması ile onu onaylayıp onaylamadığı, kabul edip etmediği, destekleyip desteklemediği, tasvip edip etmediği belirtilmemektedir. Kendine destek bulma anlayışı ile söz konusu şahısların sadece isminin kullanılması, camiaya büyük bir zarar vermekte, söz konusu şahsa da iftira edilmektedir. Onun da itibarı zedelenmekte olduğundan kul hakkına tecavüz yapılmış olmaktadır. Bu tutum ve tavırlar, çok ciddi sorumsuzluk göstergesidir.
8) Geçmişteki ulema hata yapmaktan münezzeh değildir. Onların da hata yapma ve hatalarından dönme hakları vardır.
9) Kur’an merkezli tartışılıp derinleştirilen önemli bir konu ise Kur’an’da anlatılan bazı olayların, kıssaların, “sembolik olduğu (!)”, “gerçekte olmadığı (!)” olgusudur. Bu konu da derinlemesine irdelenmesi gereken bir sorundur.
10) Son zamanlardaki bazı yaklaşım ve tartışmalarda en ciddi zaaf, meselenin bütüncül ele alınmaması, olaya, vakaya, konuya etki eden bütün faktörlerin, etkenlerin, parametrelerin dikkate alınmadan, genellikle tek boyuta indirgenerek yorumlanması, değerlendirilmesi ve tartışılmasıdır. Kafada oluşan bir fikre ya da varsayıma / kabule, Kur’an’dan delil aramada Kur’an’ın bütünlüklü ele alınıp değerlendirilememesi ya da Kur’an’a bütüncül yaklaşılmamasıdır. Kendine delil gibi gözüken bir ayet ele alınıp bir teori inşa edilmek istenmektedir.
11) Kur’an’da insanı en iyi bilen olarak Allah, yarattığı varlığa / insana hitap etmektedir. İnsana etki eden zıt kuvvetlerin varlığı göz önüne alınarak onun fıtrat yönünü kuvvetlendirecek şekilde, öte dünya, cennet ve cehennem hatırlatılarak, İblis’e, İblis’in yoluna uymaması için insan uyarılmaktadır. Hak ve batıl çatışmasında istikamet kaybına mâni olmak için yapılan uyarıları, dikkate almayıp İblis’e tabi olursa, başına geleceklerin fotoğrafı en açık bir şekilde kendisine hatırlatılmaktadır. Öte dünyada karşılaşabilecekleri tablo kendilerine hatırlatılarak gittikleri yoldan dönmeleri, insanlara zulmetmemeleri kendilerine hatırlatılarak uyarılmaktadırlar. Niyet yok etmek değil ıslah etmektir. Kur’an üzerinden tartışma açanlar, “Bu Allah dili olabilir mi?, “Allah İntikamcı, …lanetçi olabilir mi” diyenler, bu denklemi görememekte ya da görmek istememektedirler.
12) Peygamberler insandırlar ve Allah’a göre mükemmel değillerdir. Hata yapma durumları, ihtimalleri vardır. Yapmış oldukları hatalar anında Allah tarafından uyarılarak düzeltilmiştir. Hz. Peygamber, 3-5 müşrike kendisi “piç” diyemiyor, ama bunu Allah’a söyletiyor. Allah da bu konuda ikaz ve uyarı yapmıyor. Bu yaklaşımın bir ilmi delili var mı, varsa nedir? Belli değildir. Bu durumda Peygamber yalancı (!), iftiracı (!) olmuyor mu? Yalanda da ortağı (!) onu uyarmayan, ikaz etmeyen Allah değil midir? Bu durumda Kur’an iftiralarla yalanlarla dolu bir kitap (!) değil midir? Bu yaklaşım nasıl bir imanın sonucudur? İman etmiş olduğunu söyleyenlerin, böyle bir mantığı inşa etmeye çalışmalarında amaç nedir?
13) Genelde ilahiyat camiası, Kur’an’da zaman zaman atıfta bulunulan, tıp, mühendislik, psikoloji, sosyoloji, fen bilimleri, jeoloji, astronomi, parçacık fiziği, evrenin oluşumu ve değişik hayvanlarla ilgili ayetlerle genellikle ilgilenmemektedir. Allah’ın bazılarında “bunda Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren ayetler vardır.” ifadesine dikkat edilmemektedir. “Biz size enfûste ve afakta ayetlerimizi göstereceğiz” ayetinde verilen büyük mesajla genellikle ilgilenilmemektedir.
14) Bazıları, söz konusu alanlarla ilgili ayetlerin bir kısmını kendi başlarına izah edemediklerinden, alanla ilgili ilim erbabına da sormadıklarından, bu ayetlerin sembolik olduğunu ifade ederek ayetleri devre dışı bırakmaktadırlar.
15) İlahiyat camiasında Kur’an’ın tefsirinde genel açıdan tehlikeli olan bir yaklaşım da, söz konusu alanlarla ilgili ayetlere ilişkin yapılacak bir tefsirin “ilmî tefsir” olduğu kavramsallaştırılmasıdır. “İlmî yaklaşım”, “bugün böyle der, yarın başka bir şey derse, bu çok tehlikeli olur.” “Kur’an’dan şüpheye düşülür.” Tıp, mühendislik, temel bilimler gibi alanlarla ilgili yapılan tefsire ‘ilmî tefsir’ dendiğine göre akaid, hukuk, ekonomi, ahlak, aile ve toplum bilimleri vb. gibi alanlarla ilgili yapılan tefsirlere ne demek gerekir? Oysa Kur’an’da üzerinde durulan konulardan biri de ‘zan’ ve ‘ilim’ ilişkisidir. Kaldı ki geçmiş âlimlerin tefsirlerinde, yaptıkları değerlendirmelerden sonra genellikle düştükleri not, “En doğrusunu Allah bilir.” ibaresidir.
16) Allah, Cebrail, Vahiy, Kur’an, Kitap ve Peygamber ile ilgili tartışmalarda, fikirlerin çok kötü bir dil kullanılarak tartışmaya açılması, işin bir başka boyutudur. İşin diğer boyutu ise bunlara karşı çıkanların da çok daha kötü bir dil kullanmaları, kazanmak yerine kaybetmek, yok etmek, tekfir etmek yaklaşımını sergilemeleridir.
17) Bu tartışmalarda çok ciddi bir tehlike de, tartışmayı açanların Kuran’da geçen ve çok anlamlı olan bazı kavramları, ana bağlamından koparıp tali 3., 4. derecedeki anlamlarını kullanarak ayetleri yorumlayıp değerlendirmeleridir. Amacın dışına taşan, aşırı kavramsal analiz, yapılmaktadır.
18) Son dönemde Allah, Cebrail, Vahiy, Kur’an, Kitap ve Peygamber üzerinde tartışma yapanların, İblisle Hz. Âdem arasında geçen ve Kur’an’da yaklaşık 15 ayrı sürede yer verilen ve her sürede ayrı bir boyutuna dikkat çekilen mücadelenin, İblisin kurduğu satranç tahtasının ve insanlığı saptırmak için yaptığı yeminin, İblis ve Şeytan kavramlarının geçtiği ayetlerin bir bütün olarak göz önüne alınmamasıdır.
19) Kur’an ayetlerinin tarihsel olduğunu söylemek, o günkü toplumun ihtiyaçlarına cevap vermiştir; bugünü ve yarını kapsamak demek, Kur’an’ın muhtevasına karşı çıkmak ve Kur’an ahkâmını tasfiye etmektir.
Ayrıca Kur’an’da geçen bazı ifadelerle ilgili “Allah bunu söyler mi?” şeklinde bir sorgulama, Kur’an’ın ayetleri üzerinde şüphe uyandırmak ve onların ilahi makamdan gelmediğini söyleyip birçok ayetin Kur’an’dan çıkarılmasını istemek demektir. Bu da Kur’an’da geçen “Kitabı Parçalamak” ve “dini parçalamak”tan başka bir anlama gelmez.
20) Üzerinde durulması gereken en temel konulardan biri de, ortaya atılan bir iddianın, 21. asrın dünyasında, küresel hâkimiyet savaşlarında ne getirip ne götürdüğünün, kime ve ne fayda sağladığına dikkat edilmemesidir.
YAZININ İLK BÖLÜMÜNÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN