“Simidi de Yunanlılara Kaptırmak İstemedim”

Şirketler
2002’de ilk mağazasını açtı. Kısa sürede namı, İstanbul sınırlarını aştı ve Türkiye’nin ilk fırın-kafe zinciri haline geldi. Şimdi ise Hollanda, S. Arabistan, Yunanistan, Amerika ve daha b...
EMOJİLE

2002’de ilk mağazasını açtı. Kısa sürede namı, İstanbul sınırlarını aştı ve Türkiye’nin ilk fırın-kafe zinciri haline geldi.

Şimdi ise Hollanda, S. Arabistan, Yunanistan, Amerika ve daha birçok ülkede açılan ve açılması planlanan şubeleriyle Türk fast-foodu simit, dünya markası olmaya hazırlanıyor.

‘Tüm dünyayı simitle tanıştırmak’ misyonuyla yola çıkan Simit Sarayı’nın CEO’su Haluk Okutur ile çıtır çıtır simit ve sımsıcak çay eşliğinde sarayların gelişimini konuştuk.

2002’den bu yana simit sarayları nasıl bir değişim süreci geçirdi?

Başta neyi nasıl yapacağımızı bilmiyorduk. 2003 yılında mağaza sayımız 25’e çıkınca her mağazada ayrı üretim yapmak ve ayrı usta çalıştırmak bize oldukça zarar vermeye başlamıştı. Çünkü ürünlerimizde belirli bir standart yoktu. Bir mağazada ustanın yaptığı simidin lezzetiyle başka mağazada yapılan simidinki farklı oluyordu. Hatta gramajlarında bile farklılıklar vardı ve bu ürünler aynı fiyata satılıyordu. Tabii bu haksızlıktı. Buna bir son vermek ve işi daha profesyonelce yapmak için TÜBİTAK’a başvurduk.

TÜBİTAK’ta size nasıl yardımcı oldu?

Bize proje desteği sağladılar. Aldığımız destekle 2005 yılından beri ürünlerimiz Türkiye ve dünyanın dört bir yanına Sancaktepe’deki fabrikamızdan gönderiliyor. Yani İstanbul’da yediğiniz bir simitle Rotterdam’da yediğiniz simidin tadı aynı artık. Seri üretime geçtiğimiz dönemde yeni mağaza açılışlarını biraz yavaşlattık.

Şu anda kaç mağazanız var?

Türkiye genelinde iki yüzün üzerinde mağazamız, dört bin çalışanımız bulunuyor. Son yıllarda aldığımız profesyonel yardımlarla simit saraylarının iç ve dış görünümünde değişiklikler yaptık. Modern ortamlarda hizmet veriyoruz artık. Bu değişimler sonrası taklitlerimiz bir bir kapattı mağazalarını. Uygun gördüklerimize bayilik verdik.

Avrupa’daki ilk Simit Sarayı’nı Almanya’da değil de Hollanda’da açtınız. Neden?

İşe Almanya’dan başlasak Türklerin yoğun ilgisi yanıltabilirdi bizi. Gerçekçi sonuçlar alamayabilirdik. Orada çok başarılı olduğumuzu görüp rehavete kapılabilirdik. Bu yüzden Türk nüfusun daha az olduğu Hollanda’yı seçtik. Ayrıca, dünyadaki tüm yabancı markalar Avrupa’ya ilk Hollanda’dan girmiş. Bunun da etkisi oldu. Önümüzdeki ay Almanya’da mağazalarımız açılacak. 2018’e kadar Avrupa genelinde 500 mağaza açmayı planlıyoruz.

Hollandalılar beğendi mi çay ve simit ikilisini?

Hollanda’ya etnik mutfak havasıyla gitmedik zaten. Böyle algılanmak istemedik. O yüzden ilk başlarda çay yerine kahve, simit yerine pasta ve sandviç servisi yaptık. Zamanla alıştılar. Şimdi görüyorum ki çok seviyorlar simit ve çay ikilisi ve daha çok tercih ediliyor.

Mekke’deki mağazalar açıldı mı?

Hayır maalesef. Arabistan’da prosedürler bezdirici. Aslında iki yıl öncesinden hazırlıklarımızı yapmıştık. Şu an iki mağazamız açılmayı bekliyor. O mübarek topraklarda Simit Sarayı tabelasını görmek beni çok mutlu edecek. Hiç ticarî düşünmedim. Çünkü Kâbe’nin etrafında gördüğüm markaların tamamı yabancı. Orada Türk markası ve Türk ürünlerini satan bir işletmenin var olması benim için çok önemliydi. Bir de orada bir hizmet anlayışı da olsun istiyorum. Türkiye’den gidenlerin dertlerine çare olalım. Emanetlerini gönül rahatlığıyla bıraksınlar, paralarını kaybettilerse para verelim. Kayboldularsa yardımcı olalım. Hac dönemi bittikten sonra verdiler ruhsatı. İnşallah kısa zamanda açılışı yapacağız.

Yunanlılara krizde simit mi yedireceksiniz?

(Gülüyor) Yunanistan bize kültür olarak çok yakın. Ticari kurnazlıkları ve atakları konusunda da bizden oldukça öndeler. Bize ait birçok ürünü sahiplenmişler. Türk kahvesini Grek kahve, döneri gyros, lokumu lokumi olarak dünyaya satıyorlar. Ticarî zekâları bizden daha yüksek belki ama bundan sonra böyle olmaması gerekiyor. Simide benzer bir ürün var orada da. Kuluri adıyla satılıyor. Kulurinin simidin önüne geçmesini ya da simidin bir Yunan ürünü olarak dünyaya lanse edilmesini istemedim. O yüzden ticari düşünceden ziyade milli duygularla hareket ettim. Simidi Yunanlılara kaptırmak istemedim.

Böyle bir ihtimal mi vardı?

Evet. Buradaki simit saraylarının başarısını görüp orada kendilerince kuluri sarayları zinciriyle dünyaya açılabilirler diye düşündüm, Yunanistan’ı öne aldım. Her türlü tescillerimizi yaptırdık. Yunanistan’dan ürünlerimizi toptan almak isteyenler oldu. İki şart sundum: Yalnızca bizim onay verdiğimiz ürünler satılacak ve maiğazaların ismi Simit Sarayı olacak… Razı olmadılar. Ben de vermedim. Çünkü bizim de torunlarımıza anlatacak bir hikâyemiz olsun istiyorum. O zaman verseydik simidin ismi kuluri olarak dünyanın her yerine yayılabilirdi. Buna engel olmak adına ben her yıl milyonlarca dolar zarar ediyorum aslında. Ortaklarım bana kızıyor. Şimdiye kadar verseydik şu kadar satış yapacaktık, şu kadar kârımız olacaktı diye. Ama o zaman simidin ismi simit olarak kalmayacaktı.

Çalışmalar şimdi ne aşamada?

İki yıl önce anlaşmalar yapıldı. Tam o dönemde ekonomik kriz başladı. Krizi fırsat bildik ve beklettik açılışı. Çünkü kiralar oldukça düştü, neredeyse yüzde 80 bir iskonto oldu. Ama daha fazla bekletmeyeceğiz otuza yakın mağaza açmayı planlıyoruz. Önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde açılacak mağazalarımız.

Yakaladığımız başarı, hayallerimin bile üstündeydi

"Çevremdekilere simitle ilgili projelerimden söz ettiğimde ‘Bu kadar okudun. Simitçi mi olacaksın?’ diye dalga geçtiler. Hayallerim çok büyüktü. Dünyanın her yerinde olma planım en baştan beri vardı. Bir sunum hazırlamıştım. Sunumda "2002’de bir mağaza açılacak, 2003’te mağaza sayımız 5’e çıkacak bu mağazalardan kazandığımız parayla 10 mağaza daha açacağız." şeklinde tablolar vardı. 2020 yılına kadar bu tabloları devam ettirmiştim. 2020 yılına geldiğimizde milyonlarca dolarlık rakamlar çıkıyordu ortaya. İnsanlar çok hayalci buldu bunu. Ama 2020 yılında ulaşmayı hedeflediğim hayallerime 2008’de ulaştım. Bu, hayallerimden bile daha hızlı gelişen bir iş oldu."

Saçıl susam saçıl!

"Simidin Türklere ait, kökeni Osmanlı’ya dayanan ve günümüzde Simit Sarayları’nda üretilen geleneksel bir yiyecek olduğunu içeren ‘Saçıl susam saçıl’ adlı bir bir belgesel hazırlattık Associated Press ajansına. Bütün dünyaya servis edildi. Son birkaç senedir Sultanahmet’te simit festivalleri yapıyoruz. Ayrıca Artun Ünsal simidin öyküsünü anlatan ‘Susamlı Halkanın Tılsımı’ adlı bir kitap çıkardı. Bu kitabın da simidin tanıtımı adına çok önemli bir kaynak olduğunu düşünüyorum."

Her hafta iki mağaza açıyoruz

"İki hayalim var: Türkiye’de Simit Saraylarında çalışan insan sayısını 100 bine çıkarmak ve dünyada en fazla restoran sayısına sahip marka olmak. Şu anda en fazla restoranı olan bir marka 34 bin şubesi var. Benim hedefim ise bu sayıyı bir farkla geçmek. Yani 34 bin +1 olmak. Durmak istemiyoruz, Türkiye’nin ve dünyanın her yerinde Simit Sarayı olsun istiyoruz. Bu yüzden şu an itibarıyla her hafta iki mağaza açıyoruz."

Zaman