Dövizdeki dün ve bugünkü hareketlenmelerde, uluslararası piyasalardaki gelişmelerin oldukça etkili olduğunu görmek gerektiğini belirten Babacan, dün sadece Türkiye’de değil, Rusya, Latin Amerika ve pek çok ülkede benzer hareketlerin görüldüğünü söyledi. Türkiye’deki gelişmeleri değerlendirirken mutlaka uluslararası konjonktüre bakmak gerektiğinin altını çizen Babacan, geçen yılın ocak-şubat ayından itibaren 2013 ve 2014 yılının dikkatle izlenmesi gereken yıllar olduğunu belirttiklerini hatırlattı. Özellikle Amerikan Merkez Bankası (Fed) başta olmak üzere gelişmiş ekonomilerdeki merkez bankalarının likidite politikasında değişikliğe gidebileceklerini, bunun da gelişmekte olan ülkeler üzerinde etkilerinin olacağına dikkati çektiklerini ifade eden Babacan, o dönem Türkiye’nin yeni programlarını hazırlarken bu durumu dikkate aldıklarını belirtti.
Böyle bir konjonktürde piyasalarda bir miktar hareketlilik olmasının gayet doğal olduğuna işaret eden Babacan, bunun üzerine Türkiye’nin iç siyasi gelişmeleri eklendiğinde bu hareketliliğin biraz daha fazla hissedildiğini kaydetti. Babacan, siyasi risk algısı yükseldiğinde bunun ekonomiye de etkisinin olduğunu vurguladı.
“Likiditenin artış hızının yavaşladığı bir döneme giriliyor”
Dünya ekonomisinin, likiditenin bol olduğu dönemden, likiditenin artış hızının yavaş yavaş azalacağı bir döneme girdiğini ifade eden Babacan, Fed’in bir miktar azaltsa da hala piyasaya likidite vermeye devam ettiğini hatırlattı. Fed’in yeni faiz politikasının Amerikan Hazinesinin kendi borçlanma faizlerini de artırdığına dikkati çeken Babacan, şunları kaydetti:
“Dolayısıyla bütün dünyada hareketlilik var, bizde de hareketlilik var. Ama içeride özellikle bizim siyasi riski azaltıcı hızlı adımlar atmamız gerekiyor. Bütün çalışmalarımız da o yönde. Bunun için yoğun bir çaba içerisindeyiz. Piyasalardaki bu hareketliliği geçici görmek lazım. Kalıcı, ekonominin genelinde bir tahribata yol açan bir hareketlilik değil, geçici bir hareket olarak görmekte büyük fayda var. Eski dönemden yeni döneme geçiyoruz, bir de Türkiye’deki gelişmeler de üzerine eklenince bir miktar heyecana yol açıyor açıkçası.
Hem kamu finansmanı hem de bankaların bilançosu kur hareketleri karşısında önemli oranda korunaklı durumda. Halkımızın da bankalara borcuna baktığımızda o da hep Türk Lirası. Şirketlerimizin bir miktar döviz borcu var. Şirketlerimiz de ithalatta ilgili bir ödeme yapacaksa ya da döviz borcu varsa alacağı dövizi bir miktar erken almak ve kendini korumak eğilimine girebiliyor. Özellikle dünkü ve bugünkü hareketlerde uluslararası konjonktür, bizim iç meselelerimizden daha etkili. Bu geçici bir hareketlilik. Bunun er ya da geç düzeleceğini ve bir sükunete kavuşacağını da beklemek lazım.”
“Uzun vadede Türkiye’ye güvenen pişman olmaz”
Uluslararası yatırımcıların bütün bu dönemde Türkiye’den net anlamda çıkış yapmadıklarını kaydeden Babacan, fiyatlarda düşüş olduğunu, değer kayıpları yaşandığını ama net anlamda Türkiye’den sermaye çıkışı olmadığını ifade etti. Uluslararası fonların Türkiye’nin uzun vadesine güvenmesi nedeniyle çıkışın olmadığını belirten Babacan, Hazine’nin dün yaptığı 2,5 milyar dolarlık eurobond ihalesine dünyanın her yerinden 4 katı talep geldiğini, bu sayede Türkiye’ye nasıl bir itimadın olduğunu herkesin görmüş olduğunu söyledi.
Gelişen bir ülke için uzun vadede yerel para biriminin değerlenmesinin çok doğal bir sonuç olduğunu ifade eden Babacan, kısa vadede inişler çıkışlar olabileceğine işaret etti. Babacan, “Kısa vadeli hareketlere bakıp sadece heyecanlanıp alışveriş yapmak kimseye fayda vermez. Böyle dönemlerde sükunet son derece önemlidir. Türkiye’nin uzun vadedeki başarısına, istikrarına güvenen mutlaka karlı çıkar, uzun vadede pişman olmaz” dedi.
“Finans sistemimiz bu hareketliliğe karşı oldukça dayanıklı”
Yaşanan hareketli ortamın devam etmesi halinde bunun Türkiye’nin büyümesi üzerinde bir miktar etkisi olabileceğini ifade eden Babacan, “Ama tahminleri revize etmek için çok erken” diye konuştu. Kur artışı ile enflasyon arasındaki bağlılığın geçmişe göre daha az olduğuna dikkati çeken Babacan, hareketlilik yaşandığında hedeflerde bir miktar değişiklik olabileceğini ve bunlara da hazır olunması gerektiğini dile getirdi.
“Dünya ekonomisinin sıkıntılı olduğu ortam ve kendi içimizde yaşadığımız siyasi gelişmeleri beraber düşündüğümüzde çok şükür ekonomimiz, finans sistemimiz bu hareketliliğe karşı oldukça dayanıklı” diyen Babacan, önlemlerin alınmış olması halinde hareketli dönemlerde ülkelerin çok daha rahat olduğunu söyledi.
Kur artışının özel sektör borcuna etkisi
Özel sektörün dış borçlarına ilişkin bir soru üzerine Babacan, kamunun borcu ile özel sektörün borcunun ağırlığının aynı olmadığını kaydetti. Devletin borcunu ödeyip ödeyememesinin temel alındığını anlatan Babacan, Türkiye’nin bu açıdan bir sorunu olmadığını belirtti.
Özel sektör açısından bakıldığında KOBİ’ler ile ilgili ciddi bir kur riski olmadığının altını çizen Babacan, şöyle devam etti:
“Büyük firmalarda kur riski ile alakalı iyi bir yönetim olması gerektiğini düşünüyoruz. Bazen bakıyoruz, şirket borçlu ama şirketin sahibinin dışarıda döviz varlığı var. Türkiye’deki bilançolarda bu görülmüyor ama borcun karşılığında mal varlığı var. Yoksa milyarlarca doları uluslararası bir finans kuruluşunun teminatsız Türk şirketine kullandırması zaten düşünülecek şeyler değil. Bunları 2006 ve 2009 yıllarında da yaşadık. Ama çok şükür Türk reel sektörü bunların hepsini aştı. Bu dönemde de bizim çok ciddi, kalıcı bir sorun olacağını düşünmüyoruz. Tabii ki bir miktar sıkıntı olabilir ama bunların hepsi telafi edilir.”
“Türkiye’nin AB referansı yabancı yatırımcılar açısından bir güvence”
Türkiye’nin AB referansının sağlam bir şekilde yerinde durmasının uzun vadeli yatırımcılar için çok önemli bir güvence olduğunu anlatan Babacan, “AB Türkiye’yi (diğer gelişmekte olan ülkelerden) ayrıştıran çok önemli bir faktör” değerlendirmesinde bulundu. Gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş bazı ülkelerden daha hareketli olduğunun altını çizen Babacan, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere yatırımın sonuçların hep olumlu olacağını kaydetti. Babacan, “Türkiye kendi içinde doğruları yaptıktan sonra dışarıdan gelebilecek zarar çok çok sınırlı” diye konuştu.