Erdoğan Davos’ta ‘Tamam abi’demeyi bilmiyor muydu?

Finans
TRT Haber’de Hasan Kurtulmuş’un sunduğu Derin Analiz programında konuşan Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Yiğit Bulut, doların yükselişine ilişkin ekonomi çevrelerinde ve medyada yapılan spek...
EMOJİLE

TRT Haber’de Hasan Kurtulmuş’un sunduğu Derin Analiz programında konuşan Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Yiğit Bulut, doların yükselişine ilişkin ekonomi çevrelerinde ve medyada yapılan spekülasyonları değerlendirdi.

Bazı basın yayın organlarında çıkan haberlere itibar edilmemesi gerektiğinin altını çizen Yiğit Bulut, “Erdoğan sussun, dolar yükselmez” diyenlere karşı da “bakın, Sayın Cumhurbaşkanı’nın söylediği sadece bir faiz, sadece bir kur politikası değildir. Bu bir paradigma tanımlamasıdır. Cumhurbaşkanı susarsa Türkiye rahatlar diyorlar. Hayır rahatlamasın. Bu iş nereye gidecekse gitsin. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı’nın söylediği bir paradigma tanımlamasıdır. 28 milyon dolarla dolarla kuru 2.53’e getirdiniz diye devletin paradigma tanımlaması değişmez. Yarın Merkez Bankası 1 milyar dolar satarsa, yaptığınız spekülasyonun altında kalırsınız” ifadeleriyle tepki gösterdi.

Star’ın haberine göre Yiğit Bulut şöyle konuştu:

Devletin bir kur hedefi olmaz. Devletler, merkez bankaları kur hedeflemez. Yani 2.50’yi, 2.52’yi savunmaz. Ama yarın öbür gün devlet elindeki imkanlarla piyasaya 100 milyon dolar, 200 milyon dolar, 1 milyar dolar verdiği zaman kuru rahatlıkla bir saat içinde 2.45 seviyesinde görebilirsiniz. Kaldı ki, (dolar/tl günlük grafiğinde) son bar 28 milyon dolar farkla oluştu.

BAZI GAZETELERİN ATEŞE BENZİN DÖKEN HABERLERİNE İTİBAR ETMEYİN

Bugün bazı gazetelerin internet sitelerinin, özellikle Gezi olaylarına benzin döken gazetelerin internette yaptığı “dolar koptu gidiyor, Türkiye şöyle oluyor, Türkiye böyle oluyor” dedikleri hareketin temeli 28 milyon dolarlık farktır. Piyasada 78 milyon dolar talep var, 50 milyon dolar (Merkez Bankası tarafından) satış var. Fark 28 milyon dolar. Bugün piyasaya eğer 100 milyon dolar satılsaydı kur 2.50’nin altında olacaktı. Eğer 200-300 milyon dolar satılsaydı kur 2.45’in altındaydı belki de.

Ben buradan herkese sesleniyorum. Bu tip haberlere, özellikle ateşe benzin dökmeye çalışanların yapmış olduğu haberlere itibar etmeyin.

Hiç lafı sakınmaya gerek yok. Birileri de, Sayın Cumhurbaşkanı’nın tanımlamış olduğu paradigma üzerinden, Sayın Cumhurbaşkanı’nı o paradigmanın içine hapsetmeye çalışıyor. “Cumhurbaşkanı konuştu, döviz kuru yükseldi. ” “Cumhurbaşkanı konuştu, doğalgaz fiyatında indirim yapamadık.” “Cumhurbaşkanı konuştu, benzine zam geldi.” diyorlar.

Yine aynı gazetelerin internet sitelerinde akademisyenler, köşe yazarları, siyasetçiler malesef bu eğilimdeler.

SAYIN CUMHURBAŞKANI’NIN SÖYLEDİĞİ SADECE KUR, FAİZ POLİTİKASI DEĞİL, BİR PARADİGMA TANIMLAMASIDIR

Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı’nın savunduğu bir faiz politikası, bir kur politikası değildir sadece. Bir paradigma tanımlamasıdır. Altını çiziyorum. Üretim merkezli, 1800’lerin başından itibaren bu topraklara dayatılan üretimsizlik paradigmasının yerini, üretim merkezli yeni bir ekonomik paradigmanın alması savaşıdır bu.

Sayın Cumhurbaşkanı hem uçakta, hem gazetecilerle konuşurken çok açık söyledi: Batılı güçlerden taraf olanlar, bizden taraf olanlar.

Ve birileri şunu beklemesin. “Kur yükseldi, psikolojik baskı altında kaldı, Cumhurbaşkanı tezinden vazgeçti.” Hayır, bu Türk devletinin tanımladığı paradigmadır. Bu sabah ekonomi televizyonlarını özellikle izledim, şu tip yorumlar yapılıyor: “Sayın Cumhurbaşkanı susarsa, bu faiz kavgası biterse Türkiye rahatlar” diyorlar.

İŞ NEREYE GİDECEKSE GİTSİN, ÇÜNKÜ BU BİR PARADİGMA TANIMLAMASIDIR

Hayır rahatlamasın. Bu nereye gidecekse gitsin. Çünkü bu bir paradigma tanımlamasıdır. 28 milyon dolarla dolarla kuru 2.53’e getirdiniz diye devletin paradigma tanımlaması değişmez. Yarın Merkez Bankası 1 milyar dolar satarsa, yaptığınız spekülasyonun altında kalırsınız.

SEVİNÇLE SEYREDİYORLAR

Birileri, “bizim söylediğimiz doğru” ihtirası içinde olaylara kenardan bakıp, müdahale etme yetkisi ve zorunluluğu olmasına rağmen piyasadaki regülatör olma görevini kullanmıyorsa, kurum ve kuruluşlar “bizim söylediğimiz doğru, Sayın Cumhurbaşkanı’nın söylediği doğru değil. İşte sonucu, işte kur” diye kenardan alkış tutup, kıyıdan kıyıdan da bazı basın organlarının ateşe döktüğü benzinle bunu sevinç içinde seyrediyorlarsa, ve bu finansal ateşin bir siyasi sonucu olacağını düşünüyorlarsa, çok büyük bir hata içindeler.

RECEP TAYYİP ERDOĞAN DAVOS’TA, LONDRA’DA “TAMAM ABİ” DEMEYİ BİLMİYOR MUYDU?

Bilmiyor muydu Tayyip Erdoğan Amerika’yla istediği gibi anlaşmayı, Davos’ta, Londra’da “tamam abi” demeyi bilmiyor muydu? Görmedik mi böyle adamlar biz? Medya patronlarının, küresel baronların, lordların yatlarında, katlarında, bahçelerinde hükümetler kuran adamlar görmedik mi?

BU ŞANSI KAÇIRIRSAK 100 SENE DAHA KANIMIZI EMERLER

Niye bu kadar acılar çekiliyor? Niye bu Gezi olayları yaşandı? Niye 17-25 Aralık yaşandı? Çünkü bu paradigmayı birinin tanımlaması lazım. Ben bunu Türk halkına bir vatandaş olarak söylüyorum. Eğer bu şansı kaçırırsanız, bu lider eğer bu paradigmanın tanımlanmasını bitiremezse, bu başı okşananlar daha 100 sene kanınızı emerler. Daha yüz sene bu coğrafya, bu millet, bu ümmet acı çekmeye devam eder. Bu acının kökü finansaldır, siyasaldır, psikolojiktir. Neden? Çünkü buraların kanını emerek semiren bir sistem var.

Bu sisteme birisi baş kaldırıyorsa, bizim görevimiz arkasında durmak. “Aa, dolar 2.53 oldu, doğalgazda fiyat yansımadı, benzine zam geldi, ne diyorsunuz, ne yapıyorsunuz, durdurun bu konuşmaları…” Hayır arkadaş, bu kadar acıyı boşuna çekmedik. Bir taşı tepeye kadar taşırsın, o tepenin arkasına bırakırsın, aşırtırsın ve oradan yuvarlanır gider. Bu kadar taşındı taşındı acılar çekildi.

2008’DE “IMF’YLE ANLAŞMAYACAĞIM” DEDİĞİNDE TEK BAŞINAYDI ERDOĞAN

2008’de “IMF’yle anlaşmayacağım” dediği zaman tek başınaydı. Bir kişi bile demedi “evet Sayın Başbakanım haklısınız”. Şöyle dendi: “Anlaşmazsak Türkiye’yi çok kötü günler bekliyor.” Faiz yüzde 25’ti. Kaça indi? 4.61’e indi.

Bunları savunan insanlar hep bu ülkede itibarsızlaştırılıyor. Yerleşik düzen medyası denen medya tarafından sürekli itibarsızlaştırılıyor. Hakkında yazılar yazılıyor, söylenenler sanki deli saçmasıymış gibi. Bunların hepsi bu oyunun parçası. Başı okşanan 5 bin kişi, 70 milyon insanın rızkını yiyor. Buna “hayır” diyen bir cumhurbaşkanı var. Seçilmiş Cumhurbaşkanı var. Meclis’ten çıkmış değil.

ERDOĞAN’IN ELİNİ ÖPMEK İSTEYEN TEYZE

Umre’de, Türkiye’den gidenlerin haricinde ümmetten insanlar vardı. Recep Tayyip Erdoğan’ın yanına gelmek, onunla konuşmak, onu görmek için akın ettiler. Adeta bir sevgi seli vardı orda. Cemil Ertem’in ağladığının haberi çıktı. Niye ağladı Cemil Ertem? Çünkü yaşlı bir teyze geldi, Sayın Cumhurbaşkanı’nın elini öpmek istedi. Tabi ki öptürmedi. Ama onu görünce insanlar o kadar duygulandı ki, birçok insan ağladı.