Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yabancı Diller Eğitimi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Belma Haznedar, Türkiye’de yabancı dil eğitimine başlama yaşının AB standartlarına getirilmiş olmasının olumlu olduğuna ancak devlet okullarında yabancı dil derslerinin süre ve ders içerikleri açısından ciddi eksikleri bulunduğuna dikkat çekti. Haznedar ayrıca dil ve eğitim politikalarının özellikle iki dilli aileler ve çocukları destekleyici olarak yapılanması gerektiğini belirtti.
Anadil edinimi, eşzamanlı ve ardışık iki dillilik, çocuklara erken yaşta dil öğretimi ve çocuklarda okuma edinimi konularındaki araştırmalarıyla tanınan Prof. Dr. Belma Haznedar, ‘’Türkiye, yabancı dil eğitimine başlama yaşı açısından AB ülkelerini yakaladı. Ancak bu eğitimi nasıl yaptığınız çok önemli. Devlet okullarında haftada sadece iki saat yabancı dil dersi ile yabancı dil eğitimi konusunda hiçbir yere varmak mümkün değil’’ dedi. Haznedar, dil öğreniminin süreklilik gerektirdiğini, 7-8 yaşındaki bir ilkokul öğrencisinin haftada sadece 2 saat süreyle maruz kaldığı ve çevresinde kullanma olanağının olmadığı bir dil sistemini çözümlemesinin mümkün olmadığını belirtti.
Türkiye’de devlet okullarında yabancı dil eğitiminin haftada iki saatlik süreyle AB eğitim kriterlerinin çok altında kaldığına dikkat çeken Haznedar, yabancı bir dilin akademik anlamda etkin bir biçimde doğru konuşulması ve kullanılması için gereken yoğun öğrenme süresinin 5-7 yıl sürdüğünün altını çizdi.
Dil eğitiminde kullanılan öğretim malzemelerinin seçimi kritik önem taşıyor
Haznedar, dilin nasıl öğretildiğinin önemine işaret ederek şöyle devam etti; ‘’Bir başka kritik konu da yabancı dil derslerinin nasıl yapıldığı, içeriğin nelerle doldurulduğu ve kullanılan eğitim materyallerinin durumu. Devlet okullarında şu anda 2. sınıflarda kullanılan İngilizce kitabını incelediğimizde, kitapta yer verilen tematik başlıklar arasında herhangi bir mantıksal ilişki olmadığını görüyoruz. Örneğin, bir ünitede çocuklar parkta başlığı yer alırken, diğerinde sayılar ve renkler, bir diğerinde vücudun bölümleri birbirleriyle ilişkilendirilmeden ve izole konular halinde ele alınıyor.
Oysa gerçek yaşamda dili kullandığımız her durumda, söylediğimiz her cümle önceki cümleyle ve sonraki cümleyle anlamsal olarak ilişkilidir. Elbette teknolojinin hızla geliştiği günümüzde tek kullanılan öğretim malzemesi kitap olamaz. Ancak, ilkokul öğretmenleriyle yaptığımız araştırmalarda ders kitaplarının öğretmenlerin yüzde 85’inin düzenli olarak kullandığı kaynaklar olduğunu görüyoruz. Bu nedenle, bu kadar yoğun kullanılan kitapların seçiminin son derece önemli olduğu ve titizlikle yapılması gerektiği göz ardı edilmemelidir’’.
Prof. Haznedar, İstanbul’da 39 ilçenin yanı sıra Erzurum, Bursa ve Mersin gibi büyük kentlerde 1000’i aşkın İngilizce öğretmeniyle tamamladıkları bir TÜBiTAK projesinde ulaştıkları sonuçları şöyle özetledi: ‘’Projede toplanan verilerde, İngilizce öğretmenlerinin %63 oranında sınıfta ağırlıklı olarak hala geleneksel anlamda dil bilgisel kuralları öne çıkardığını görmekteyiz. Oysa, 7-8 yaşındaki çocukların dilbilgisi kurallarını analiz etmeleri mümkün değildir’’.
Dil öğreniminde çocuğa sunulan her malzemenin anlamlı ve temaların birbirleriyle ve gerektiğinde çocuğun diğer derslerde öğrendikleri ile ilişkilendirilmesi gerektiğine işaret eden Haznedar, ‘’Dil öğretimi boşlukta gerçekleşmez. Sınıfa giren her çocuğun kendi deneyimlerini ve yaşantılarını öğretimin içine katmak ve ilişkilendirmek gerekir. Çocuk sınıfa boş bir kafa ile girmez. Bu konuda, içerik temelli öğretim modelinden ve çocuğun bilişsel, dilsel ve sosyal gelişimine uygun öyküler, şarkılar ve kendisinin yaparak aktif biçimde yer aldığı etkinliklerden yararlanılması gerekir’’ dedi.
Dünyada tümüyle tek dilli bir toplum bulmak neredeyse mümkün değil
İki dilliliğin dünyada en yaygın olgulardan biri olduğunu belirten Haznedar, dünya nüfusunun yarısından çoğunun iki dilli olduğuna dikkat çekti. Günümüzde tek dilli bir toplum veya ülke bulmanın neredeyse imkânsız olduğunu belirten Haznedar sözlerine ‘’Pek çok ülkede hala dil politikaları tek dilli olduğu için, bizim tek dilli olarak bildiğimiz toplumlarda da aslında birden fazla dil konuşulduğu göz ardı edilmektedir. Eskiden iki dillilik özellikle sömürge geçmişi olan Afrika ülkeleri ile özdeşleştirilirdi. Oysa, günümüzde çok uzağa gitmeden kendi ülkemiz de dahil, neredeyse tüm komşu ülkelerde ve Avrupa ülkelerinde en az iki, çoğu zaman ikiden fazla dil yaygın bir biçimde kullanılmaktadır’’ diye devam etti.
Çocuğun okul hayatında her iki dil de desteklenmeli
Normal gelişim gösteren bir çocuğun çevresinde maruz kaldığı her dili öğrenme kapasitesine sahip olduğuna işaret eden Prof. Dr. Belma Haznedar, yaygın kanının aksine iki dilliğin zekâyla fazla ilgisi bulunmadığını ifade etti ve dil öğrenme konusunda beynin koyduğu hiç bir kısıtlamanın olmadığını, çocuğun büyüdüğü ortamda kaç dile maruz kalırsa, o kadar dili öğrenebileceğini belirtti.
Haznedar, ‘’Eş zamanlı iki ayrı dil sistemine maruz kalan çocuklarda, annenin başka, babanın ise başka bir dil konuştuğu ortamlarda çocuk bu iki dil arasındaki farkı 2’li yaşında iken rahatlıkla ayırt edebiliyor, saniyeler için bir dilden diğerine geçebiliyor. İki dilli bireylerde diller her zaman etkileşim halindedir ve bir dil diğerini etkileyebilir. İki dillilik, sosyal gelişim ve ekonomik kazançlarının ötesinde çocuğa bilgiyi algılamada, işlemede, kullanmada ve kavram geliştirmede zihinsel esneklik sağlıyor ve biliş-üstü becerilerin gelişmesine katkıda bulunuyor.
Hatta, son yıllarda yaşlılarla yapılan çalışmalar, iki dilliliğin olumlu etkilerinin ileri yaşlarda da görüldüğünü göstermektedir. Ancak iki dilli bireylerin iki dilliliğin avantajlarından yararlanması için her iki dilini de etkin bir biçimde kullanması gerekir. Dolayısıyla, dil ve eğitim politikaları açısından sağlıklı olan, her iki dilin de desteklenmesidir’’ dedi.
Uluslararası yayınları önemli sayıda atıf alan Prof. Dr. Belma Haznedar’ın çocukta ikinci dil edinimi ile çocuklara yabancı dil eğitimi alanında derlemiş olduğu ‘Current Trends in Child Second Language Acquisition: A Generative Perspective’ ve ‘Handbook for Teaching Foreign Languages to Young Learners in Primary Schools’ başlıklı iki kitabı ve çok sayıda makalesi bulunuyor. Prof. Haznedar ayrıca, erken yaşta iki dillilik, çocuklarda dil bozuklukları