Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA), ortaöğretime geçiş sistemine ilişkin öneriler sunduğu raporunda, sınavla öğrenci alan okul sayılarının azaltılarak merkezi sınav uygulamasının devam etmesi gerektiği ve yüzde 3-5 öğrencinin bu okullara yerleştirilmesi önerisinde bulundu.
Seviye Belirleme Sınavı’nın (SBS) bu sene son kez uygulanmasının ardından, bundan sonra ortaöğretime geçiş sisteminin nasıl olacağına ilişkin öneriler hazırlayan SETA, ”Türkiye’de Ortaöğretimin Geleceği: Hiyerarşi mi Eşitlik mi” raporu hazırladı.
Raporda, liselere giriş sisteminin bir sonucu olarak, Türkiye’deki ortaöğretim kurumları arasındaki farkların yıllar içerisinde önemli ölçüde arttığı ifade edildi. Türkiye’deki ortaöğretimin en temel sorunun, liseler arasındaki hiyerarşik yapılanma olduğu ileri sürülerek, OECD ülkeleriyle kıyaslandığında, Türkiye’nin okullar arası başarı eşitsizliğinin en yüksek olduğu ülkelerin başında geldiği kaydedildi.
”Adrese dayalı yerleştirme toplumsal eşitsizliği artırır”
Raporda, ortaöğretim yapısının nasıl olması gerektiğine ilişkin politika seçeneklerine de yer verildi.
Seçenekler arasında liseye ”adrese dayalı yerleştirme”, ”okul notlarına göre yerleştirme” ve ”merkezi sınav veya sınavlarla yerleştirme” yer alıyor.
Adrese dayalı yerleştirmenin, liseye başlayan öğrencilerin evlerine en yakın okula gitmeleri anlamına geldiği ifade edilerek, bu durumda ortaöğretim okul türlerinin genel ve mesleki olmak üzere en aza indirilmesinin beklendiği kaydedildi. Bu yerleştirmenin olumlu tarafının, ortaöğretime geçişin aileler ve öğrenciler üzerinde baskı unsuru olmaktan çıkması olduğu ifade edildi.
Raporda, şunlar kaydedildi:
”Adrese dayalı yerleştirmenin ciddi sakıncaları vardır. Merkezi sınavların tamamen kaldırılması ve adrese dayalı sistemin getirilmesiyle, her çocuk mahallesindeki okula mecbur edileceğinden, mahalleler ve okullar arasındaki avantaj ve dezavantajların doğrudan öğrencilere yansıma riski vardır. Bir başına adrese dayalı bir yerleştirme sistemi, ancak uzun vadede ve okullar arasındaki beşeri ve fiziksel kaynak farklarının azaltıldığı bir durumda bir politika seçeneği olarak düşünülebilir. Aksi halde, tamamen adrese dayalı bir sisteme hemen geçilmesi toplumsal eşitsizliği artıran bir işlev görecektir ki bu, ciddi bir toplumsal tepkiyle karşılanacaktır.”
”Notların nesnel verilmesi için etik kurul kurulabilir”
SBS’nin kaldırılması durumunda uygulanabilecek bir diğer politika tercihinin, öğrencileri çok tercih edilen okullara, okul notlarına göre yerleştirmek olduğu belirtildi. Bu tercihin en önemli avantajının, öğrencilerin okul eğitimleriyle lise geçişleri arasındaki bağları güçlendirdiği ifade edildi.
Dolayısıyla öğrencilerin, merkezi bir sınava hazırlanmak yerine, okul derslerine daha çok önem verecekleri vurgulanarak, ”Ne var ki, bütün öğretmenlerin aynı şekilde not verdiği söylemek mümkün değildir. Ayrıca, 1990’lı yıllarda süper liseler olarak bilinen okullara, notlarla öğrenci alınması sonucu notların suistimal edildiğine ilişkin tecrübeler gibi Türkiye kamuoyunda okul notlarının nesnelliğiyle ilgili tartışmalar düşünüldüğünde sadece notlarla yerleştirmenin sakıncalı olduğu görülmektedir” değerlendirmesi yapıldı.
Okul notlarıyla merkezi sınav sonuçlarının birlikte kullanılması durumunda yapılacak yerleştirmelerin, daha geçerli olduğuna dair araştırmaların mevcut olduğu vurgulanarak, sadece notlara dayalı yerleştirmenin, bir politika tercihi olarak düşünülmemesi önerisinde bulunuldu.
Notların yerleştirme puanlarına dahil edilebileceği ve notların yerleştirme içerisindeki ağırlığının zamanla artırılabileceği işaret edilerek, öğretmenlerin notlarını daha nesnel vermelerini sağlayacak etik kurul ve zümre öğretmenler tarafından sınav hazırlanması ya da değerlendirilmesi gibi bazı mekanizmaların kurulması gerektiği kaydedildi.
”İhtisaslaşmış liseler için sınav”
Genel liselerin Anadolu liselerine dönüştürülmesi sonucunda, 2013 itibarıyla SBS’nin öğrencilerin akademik bir eğitim almalarının neredeyse ön şartı haline geldiği ifade edildi. Bu haliyle bir sınavın sürdürülmesi ve yarım milyondan fazla öğrencinin sıralanması ve elde ettikleri skorlar temelinde yerleştirilmesinin son derece sakıncalı olduğu savunuldu.
Bu sistemin liseler arasında ciddi bir hiyerarşi kurduğu ve böylece okullar arasında ciddi anlamda başarı farklılıklarının söz konusu olduğu ileri sürülerek, mevcut sistem yerine, az sayıda ve ihtisaslaşmış liseye öğrenci seçmek için bir ya da birkaç sınav yapılabileceği önerisi yapıldı.
Bu türden bir düzenlemenin en kritik noktasının, az sayıda okula sınavla öğrenci alınmasına devam edilmesi olduğuna dikkat çeklerek, şunlar kaydedildi:
”Bir başka ifadeyle, SBS’nin geldiği noktaya bakıldığında, neredeyse yarım milyon öğrenciyi seçen ve sıralamalara göre okullara hiyerarşik bir şekilde yerleştiren bir sınav ve yerleştirme sistemi terk edilmelidir. Bunun yerine, norm olarak herkes mahallesindeki liseye devam etmeli, bunun yanında öğrencilerin yüzde 3-5’i seçici okullara yerleştirilmelidir. Böylece eğitim sistemi, maddi imkanı olmayan başarılı öğrenciler dahil bütün çocuklara, seçkin ve ihtisaslaşmış okullarda öğrenim görme fırsatı sunmuş olacaktır.”
Raporda, genel liselerden çok daha iddialı ve programı farklılaştırılmış bazı liselerin var olmasının, hem üstün derecede başarılı öğrencilerin motivasyonunu sağlamak hem de Türkiye’nin 2023 vizyonu için ihtiyaç duyacağı beyin gücü ihtiyacının karşılanması açısından oldukça önemli olduğu ifade edildi.
”Giriş sisteminin kapsamı önemli”
Türkiye için politika tercihleri tartışılırken asıl bakılması gereken hususun, sınavla öğrenci alımının kaldırılıp kaldırılmaması değil, seçici okulların ve giriş sisteminin kapsamının ne olacağı olduğu belirtilerek, ”Okul çeşitliliğinden çok, program çeşitliliğini ön plana çıkaran bir sistemin de öğrenciler ve aileler üzerindeki sınav baskısını azaltması mümkün değildir. Çünkü öğrenciler arasında belli programlara girmek için bir rekabetin başlaması söz konusu olacaktır” değerlendirmesine yer verildi.
SBS’nin en büyük dezavantajının, çok sayıda okula yarım milyonu bulan öğrenciyi seçmesi olduğu ifade edilerek, bu kadar çok öğrenciyi seçen ve programları farklı olmayan bütün okulları hiyerarşik sıralayan bu sistemin kesinlikle terk edilmesi gerektiği öne sürüldü.
”Ortaöğretime geçişte sınavlar önemli”
Konuya ilişkin önerilere yer veriler raporda, sınavla öğrenci alan okul sayılarının ve türlerinin azaltılması gerektiği savunularak, ortaöğretime geçişte sınavların var olmasının eğitimde niteliğin sağlanması adına ve çok başarılı öğrencilerin pedagojik ihtiyaçlarının karşılanması açısından önemli olduğu ”Az sayıda okula öğrenci seçmek için merkezi sınavlar uygulanmaya devam edilmelidir” ifadeleriyle bildirildi.
Mezunlarının istihdamı olmayan Anadolu öğretmen lisesi gibi lise türlerinin kaldırılması gerektiği öne sürülerek, bu okullardan altyapısı ve coğrafi konumu uygun olanlar fen ya da sosyal bilimler liselerine dönüştürülmesi önerildi.
Yüzde 3-5’lik öğrencilere yönelik söz konusu seçici okulların, Türkiye’nin coğrafi dağılımı, yerleşim yerlerinin nüfusları ve öğrenci sayıları dikkate alınarak belirlenebileceği anlatılarak, ayrıca bu okulların zamanla sayılarının enflasyonist şekilde artırılmaması için zorlayıcı tedbirlerin getirilmesi ve bu okulların programlarının diğer liselerden daha farklı ve zorlayıcı olması gerektiği kaydedildi.
Sınavla öğrenci alan okullara yerleştirmede, öğrencinin merkezi giriş sınavında alacağı puanın yanında, ilköğretimdeki başarı notlarının da dikkate alınmasının gerektiği aktarılan raporda şu değerlendirmeler yapıldı:
”Merkezi giriş sınav veya sınavları, hem çoktan seçmeli hem de açık uçlu soruları içerebilir. Okul başarı notlarının dikkate alınması, uzun zaman içerisinde ve değişik aralıkla yapılan ölçmelerin güvenirliği açısından olduğu kadar öğrencilerin okul ile ilişkilerinin güçlendirilmesi açısından da önemlidir. Okul notunun yerleştirme puanı içerisindeki ağırlığı yıllar içerisinde artırılmalıdır.
Öğrencilerin okul ile ilişkilerini güçlendirmek için kolaylıkla uygulanabilecek alternatif bir öneri, 1990’lı yıllarda fen liselerine giriş sınavlarında uygulandığı gibi, öğrencilerin sınava girmesi için 5, 6 ve 7. sınıf notlarının belli bir baraj puanda olması şartının getirilmesidir.”
AA