Mental Aritmetik hakkında her şey!..

Çocuk Eğitimi
Gizem Gül’ün röportajı Son zamanlarda siz de çok basamaklı sayıları zihinlerinden toplayan çocukları görmüş ya da ‘mental aritmetik’ adını bir yerlerden duymuşsunuzdur. İşte bizim he...
EMOJİLE

Gizem Gül’ün röportajı

Son zamanlarda siz de çok basamaklı sayıları zihinlerinden toplayan çocukları görmüş ya da ‘mental aritmetik’ adını bir yerlerden duymuşsunuzdur. İşte bizim hesap makinesiyle bile yapmakta zorluk çekeceğimiz bu işlemleri zihinlerinde bir çırpıda yapan çocuklar mental aritmetik eğitim ile bu yetenekleri kazanıyorlar. Çoğu zaman bu çocuklar birer dahi çocuk olarak lanse edilseler de aslında bunu yapmak onlara göre çok basit. Bayrampaşa’da da geçtiğimiz aralık ayında açılışı yapılan Tiamo Mental Aritmetik Merkezi 5-12 yaş arasındaki çocuklara mental aritmetik eğitimi vermeye başladı. Tiamo Mental Aritmetik Bayrampaşa Şubesi Kurucusu Fatih Nurlu ve eşi Esmanur Nurlu ile kurdukları merkezde çocuk gelişimi uzmanlarıyla birlikte çocuklara mental aritmetik eğitimi veriyor. Bu arada belirtmeden geçmeyelim Esmanur Nurlu davranış bilimleri ve rehberlik eğitimi almış ve burada çocuklara mental aritmetik eğitimi veriyor. Fatih Nurlu’ya göre kendilerini hem rakiplerinden hem de Tiamo’nun diğer şubelerinden farklı kılan en önemli özellik, bu işi psikolojik danışman eşliğinde yapıyor olmaları. Biz de mental aritmetik ile tüm merak ettiklerimizi Tiamo Mental Aritmetik Bayrampaşa Şubesi Eğitmeni Davranış Bilimci ve Rehber Esmanur Nurlu ile konuştuk.

AMAÇ ÇOCUĞU HESAP MAKİNESİNE ÇEVİRMEK DEĞİL

Mental aritmetik nedir? Öncelikle bunu açıklamanızı istiyoruz?

Mental aritmetik eğitimi, 5-12 yaş grubu çocuklarımız zihinsel zeka gelişimleri devam ederken bir taraftan da matematikteki 4 işlemi toplama, çıkarma, bölme, çarpmayı önce abaküs dediğimiz sayı boncukları ile öğreniyorlar. Daha sonra kağıt abaküse geçiyorlar ve kağıt abaküste bir kağıt üzerinde sayı boncuklarının resimleri var ve bir süre sonra çocuklar bu boncukların zihinden hareket ettiklerini görebiliyorlar. Eğitim süresi devam ettikçe buna ihtiyaç duymamaya başlayıp, dört işlemi zihinden yapmaya başlıyorlar. Tabi ki buradaki amaç, mental dediğimiz zihinde bu işlemleri hızlı bir şekilde yapabilmek. Ama kesinlikle çocuğu bir hesap makinesine çevirerek değil. Matematikteki dört işlem becerilerini kazanırken, bir taraftan da çocuklarımızın zeka gelişimlerini yakından takip etmek, onların varsa dikkat dağınıklığı, konsantrasyon eksikliği, odaklanamama gibi problemlerine ilgi göstermek, onları bir uzman eşliğinde hayata hazırlamak.

Bu eğitim sisteminin dünyada ortaya çıkış sürecinden biraz bahseder misiniz?

Mental aritmetik 1940’lı yıllardan itibaren Uzak Doğu’da Tayvan, Malezya, Hindistan ve Japonya gibi ülkelerde uygulanan ve o ülkelerin eğitim programlarında olan bir teknik. Çocuklara bu eğitimi vererek, onların zihinden problem çözme yeteneklerini geliştirmek üzerine kurulu bir yardımcı ders. 2005 yılına kadar bu sistem ülkemizde tanınmıyordu. Türkiye’de de şu an bununla ilgilenen, Uzakdoğu’ya gidip bunun eğitimini alan ve daha sonra sertifika programları açan pek çok firma var. Tiamo’nun doğuşu da bir matematik öğretmeninin finansal gücü de yanına alarak Tiamo’yu kurması ve markalaşmasıyla başlıyor. Kurumların bu sisteme ilk bakış açısı ticari yönde oluyor. Biz her ne kadar yeni neslin global dünya ile yarışında çocuklarımıza biraz farklılık katmak amacında olsak da işin ticari tarafı da var. Ama bu işin ticari tarafı bizi çok rahatsız etti. Biz 4 kişilik özel sınıflarda, çocuklarla birebir eğitim yapmayı, çocuk gelişim uzmanı ve psikolojik danışman ile bu işi yapmayı daha vicdani, daha faydalı, daha verimli gördüğümüz için Tiamo’yu tercih ettik. Rakiplerimiz ise öğrencileri 10-15 kişilik sınıflara alarak, başlarına formasyon eğitimi almış, sorgulanan nitelikteki öğretmenlerle bu işi yapmaya çalışıyorlar.

Biz bazen birebir, bazen iki kişi maksimum 4 kişiyle bir sınıfta yapıyoruz bu eğitimi. Amaç çocuğu hesap makinesine çevirmek değil. Zaten teknik bilgiyi okullarda ve dershanelerde bu çocuklar alıyorlar. Müfredat ve sistem gereği bu çocuklar sürekli bir yarış halindeler. Bir rekabet ortamındalar. Hayatları boyunca sınavlara giriyorlar ve belli dönemlerde belli bilgileri ezberleyip, sınav kağıdına yansıtıp işlem hatası yapmadan sonuca ulaşmaları gerekiyor. Sınav sonrasında da bu bilgiye ihtiyaçları olmuyor. Şimdi kaç kişi Karlofça Antlaşması’nı hatırlıyor, Zigetvar’ı kaç kişi hatırlıyor? Ya da matematikte 11 ile çarpmanın kısa tekniğini kim hatırlıyor? Dolayısıyla bunlar sistemin getirdiği bize takılan at gözlükleri…

VAROLAN SİSTEM SİZİ ROBOTİZE VARLIKLARA DÖNÜŞTÜRÜYOR

Sistem sizi formatlıyor, daraltıyor, doğuştan sahip olduğunuz yeteneklerinizi köreltiyor, zihninizi kullanabilme yetinizi daraltıyor ve sistemin istediği birer robotize varlıklara dönüştürüyor. Uzakdoğu’da bu teknikler çok daha önceden kullanıldığı için hemen farkedilir, muhakeme yetenekleri ve hayal güçleri daha çok gelişmiştir. Neden mühendislikte Uzakdoğu ülkeleri daha başarılıdır? Çünkü muhakeme yetenekleri daha gelişmiştir.

Neden 5-12 yaş?

Çünkü beynin fizyolojik gelişiminin yüzde 95’i 12 yaşına kadar tamamlanıyor. Doğuştan Allah vergisi bir kapasiteye sahip zihnimiz bu gelişimini devam ettiriyor. Hem fizyolojik hem de zihinsel olarak nasıl karakterimizin öğeleri oturuyorsa zihinsel yetenekler ve hayal gücü de bir yere kadar gelişiyor. Bu gelişme döneminden sonra da bu eğitimin verimi ve katkısı sorgulanabilir. Bir yetişkin bu eğitimi alabilir, zihnini daha etkin kullanabilir, matematik işlemlerini daha hızlı yapabilir ama kalıcı olmaz. 5-12 yaş dönemindeki çocukların zihinlerini bir balona benzetirsek, bu balon bu dönemde şişiyor ve bu balonu neyle şişirdiğiniz önemli. Çocuklarımız bu dönemlerde keşfetmeye ve kaydetmeye devam ediyorlar. Ve bu dönemlerde çocuklarımızı bırakırsak rüzgar nereden eserse oraya gidiyorlar. Futbolcu isimleri, şarkı sözleri ezberliyorlar. Bir şekilde keşfedip kaydediyorlar. Siz bu süreci uzmanlar eşliğinde yönetemezseniz onlar hem sahip oldukları doğuştan gelen yeteneklerini kaybediyorlar hem de zihinsel gelişimlerinde baltalanmalar oluşuyor. Bu çağımızda oldukça fazla çünkü o kadar çok uyarıcılarla karşı karşı kalıyorlar ki… Renkler, ışıklar, medya, bilişim, internet, televizyon… Bu kadar uyarıcının olduğu yerde dikkati toplayabilmek, konsantre olabilmek, odaklanabilmek, okuduğunu bir kerede anlayabilmek ayrı bir özellik. Bence önümüzdeki yıllarda bu işi becerebilenler diğerlerinden çok daha farklı kimliklere sahip olacaklar. Bunlar zihinsel gelişimde farklılık yaratacak noktalar. 

MENTAL ARİTMETİK HAYAL GÜCÜ VE MUHAKEME YETENEĞİNİ GELİŞTİRİYOR

Böyle bir eğitim almış bir öğrenci eğitim hayatı boyunca diğer öğrencilerden nasıl farklılaşır?

İlk birkaç ders içinde matematik ve geometriye karşı ön yargısının kırıldığını gözlemleyebiliyoruz. Mental aritmetik eğitiminde tangram, mandala testleri, geometrik şekiller, zeka testleri gibi testler var ve dolayısıyla eğlenceli bir öğrenme söz konusu. Buradaki amaç, okuldaki teknik bilgiyle yüklenen çocukların bıkkınlığını ve yılgınlığını bir nebze almak; onları okuldaki o koşuşturma temposundan çekmek; matematiğe karşı olan ön yargılarını kırmak, geometriyi sevdirmek, bunu yaparken de hayal güçlerini, muhakeme yeteneklerini geliştirmek, dikkat ve hiperaktivite gibi sorunları aza indirmeyi amaçlıyoruz.

ÇOCUĞUN ÖĞRENMEYE KARŞI ÖN YARGISI KIRILIYOR

Mental aritmetik eğimi alan bir çocuğun önce konuşması değişiyor, kardeşi ve anne babasıyla olan iletişimi değişiyor. Çocukta ödev ve öğrenmeye karşı ön yargı yıkılıyor ve ödev, yapılması gereken zoraki bir işten eğlenceli bir öğrenme şekline dönüşüyor. Dolayısıyla çocuk öğrendikçe, bildikçe, zihnini daha çabuk kullandığını gördükçe özgüveni de yerine geliyor ve liderlik özellikleri gelişiyor. Bunlar ilk başta hemen ortaya çıkan ve çocuğu diğerlerinden farklılaştıran noktalar. Zamanla da dikkat eksikliği azalıyor ve daha iyi konsantre olabiliyor. Günümüzde çocukların büyük oranda konsantre olma problemi var. Dersin başında en fazla 5 dakika durabiliyorlar, televizyona bakıyor, su içiyor, yerinden kalkıyor, başka şeylerle ilgileniyor gibi. Bizce problem burada ve biz bu disiplini kazanmada onlara yardımcı oluyoruz. Aslında daha ilk derslerden itibaren fotoğraf net bir şekilde ortaya çıkıyor. Çocuklarımızda toplumun karakterinden gelen özgüven kaybı, hiperaktivite, sosyal fobi gibi özellikler ortaya çıkabiliyor. Psikolojik danışman eşliğinde verdiğimiz eğitimlerde biz ortaya çıkan fotoğrafa göre, bireye özgü eğitimlerle ilerliyoruz.

SU DOKU, DOKUZ TAŞ VE TOPAÇ GİBİ OYUNLAR ZEKAYI GELİŞTİRİR

Bu eğitimi alacak çocuklar için bir test aşamasından geçiyorlar mı? Her çocuğa böyle bir eğitim verilebilir mi?

Test aşaması söz konusu değil. Bu herkese verilen bir eğitim. Normal, normalden ileri ya da normalden geri bütün çocuklarımıza aynı bireysel farkındalığı yaratmak için kişiye özgü bir programla yaklaşıyoruz. Biz burada zekayla ilgili ön test yapmıyoruz ama zekayı geliştirecek testler yapıyoruz. Mesela su doku zekayı geliştirecek bir testtir. 9 taş oyunu, sağ lob ve sol lobun etkin olarak verimli kullanılması için gerekli olan aradaki bağların kuvvetlendirilmesini sağlar.

TOPAÇ VE 9 TAŞ ÇOCUĞA BOYUTLULUK ALGISI KAZANDIRIYOR

Çocuklarımız 2-3 yaşından itibaren Android işlemcilerle tanışıyorlar. Dolayısıyla bir boyutsuzluk var. Android işlemcili bir cep telefonuna baktığında bir kedinin konuşmasını görüyor ve onu boyutlandıramıyor. Bu durum ilerleyen zamanlarda otistik davranışlara da sebep olabilir. Teknoloji bir taraftan hayatımızı kolaylaştırırken bir taraftan da bizden pek çok şey alıp götürüyor. Ayrıca topaç ve 9 taş gibi eski oyunlar çocuğa boyutluluk veriyor, zekasının ve beyninin sağ ve sol lobunun dengeli gelişmesini sağlıyor.

SAĞ VE SOL LOBU AYNI ANDA ETKİN KULLANMAK İÇİN MENTAL ARİTMETİK BİR ARAÇ

Bizler sol lobu biraz daha etkin kullanan nesilleriz. Çünkü bize bilgiler ezberletilmiş, dikte edilmiştir. 7 kere 8 56’dır, niye 54, niye 55 değil diye sorgulamayız. Bunu sorgulayan da pek çıkmaz. O öyledir ve öyle kabul edilir. Bu şekilde öğrenim hayatımız devam eder. Biz çocuklarımızın sadece sol lobu değil sağ lobu da kullanabilmelerini istiyoruz. Doğuştan Allah vergisi beynimiz şunu yapabiliyor, iki tane farklı kitabı aynı anda okuyup, onu anlayıp, araba kullanıp, müzik dinleyip, sakız çiğneyebiliyor. Beynimiz bu kapasitede ve bu herkeste aynı. Fıtrat gereği, yaratılış gereği bu özellikler hepimizde var. Ama zamanla ne oluyor? O uyarıcılar, etkenler, bizi kısıtlayan başka şeyler, dikteler ezberletici yöntemlerle daralıyor. Birer at gözlüğü takılmış gibi vizyonumuz, bakış açımız, mentalitemiz de kısıtlanıyor. Sistem sizden ne istiyorsa oraya doğru gidiyorsunuz. Biz sağ ve sol lobu aynı anda etkin bir şekilde kullanmak için mental aritmetik eğitimini bir araç olarak görüyoruz. Abaküsle hayal gücü, muhakeme yetenekleri, sezgisel zeka dediğimiz noktada çocuklarımızı geliştirmeye çalışıyoruz.

BİREYE ÖZGÜ BİR EĞİTİM

Bu eğitim ne kadar süreyle veriliyor? Haftalık, aylık olarak eğitim süreleri nasıl planlanıyor?

Uzmanlar tarafından belirlenmiş bu mental aritmetik eğitimin haftada iki saat olması uygun görülmüş. Çocuğunun haftada 3-4 saat bu eğitimi almasını isteyen veliler olduğu gibi bütün gün çocuğunu burada bırakmak isteyen velilerimiz de oluyor. Ama en verimlisi iki farklı günde birer saat olmak üzere haftada iki saat. Dolayısıyla haftada iki saatten de ayda 8 saat yapar. Dikkat dağınıklığı ve konsantrasyonu geliştirme konusunda da iki farklı gün bu eğitimin verilmesi tercih sebebi. Biz 4 kişilik özel sınıflarda bireye özgü bir program gütmeye çalışıyoruz. Aslında belli bir takip edilen müfredat yok. Birinci dönem, ikinci dönem, yaz tatili, sömestr gibi bir şey yok. Çocuk kendi bireysel hızı ve öğrenme hızıyla alakalı olarak kursumuza devam ediyor. Amaç o disiplini kazanabilmek. Bazısı bu disiplini 2 buçuk yılda kazanabiliyor, bazısı 1 buçuk yılda, bazısı 1 yılda kazanıyor. Çocuğun öğrenme hızı, duygu durumu ve bireyselliğiyle çok alakalı.  Diyelim ki çocuk memleketine gitti, iki haftalık ara verdi ya da yaz tatiline çıktı. Bu gibi durumlarda bu araların makul ve tolere edilebilen sürelerde olmasını tercih ediyoruz. Çünkü çocuk 1-1,5 aylık gibi bir süre ara verdiği zaman tekrar toplaması zaman alabiliyor.

BU ÇOCUKLAR DAHİ DEĞİL AMA FARKLI

Bazı televizyon programlarında mental aritmetik almış çocuklar dahi gibi sunulabiliyor. Bu çocukların dahi olarak nitelendirilmesini doğru buluyor musunuz?

Tiamo olarak biz basında çok fazla gündemde değiliz. Reklamlarımızı basından ziyade daha bireysel şubeler nezninde yapıyoruz. Yetenek Sizsiniz gibi televizyon programlarına çıkanlar rakip firmaların öğrencileri. Ama tabi halkın ilgisini çeken taraf da o. Bir çocuğun hesap makinesi hızında işlem yapabilmesi ve bunu zihninden söyleyebilmesi çok ilginç geliyor toplumumuzda. Veliler bunu direkt şöyle algılıyor; Ahmet Bey’in oğlu şu kadar hızlı cevap verebiliyor, hadi sen de söyle diyor. Peki bu çocuklar dâhiler mi? Farklılar. Dahi denmez çünkü dahilik farklı bir şeydir. Dahiliği bir araya getiren etmenler farklıdır. Bu çocuklar diğer çocuklara oranla bu işlemleri daha hızlı yapabiliyorlar. Hız, sürat ve muhakeme yetenekleri daha gelişmiş ama dahi kelimesi takılmaması gereken bir kelime.

BU TEKNİK PEK ÇOK ÜLKENİN EĞİTİM PROGRAMINDA YER ALIYOR

Mental aritmetiğin dünyadaki örnekleri nasıl?

Mental aritmetiğin dünyadaki örnekleri çok hakim olmadığım bir alan. Ancak biz şunu biliyoruz ki mental aritmetik dünyadaki pek çok ülkenin müfredat programlarında eskiden beri olan teknikler. Bizim Milli Eğitimimiz biraz daha hantaldır ve geriden gelir. Önce kişiler bir şeyleri geliştirirler daha sonra sistem tarafından fark edilir, o sisteme dahil edilmeye çalışılır. Bu normaldir, bütün kurumsal yapılarda hantal işleyiştir bu. Almanya ve Amerika gibi ülkelerde mental aritmetik milli eğitim tarafından müfredata konulmuş ve çocuklara bu tekniklerle dersler anlatılıyor. Uzakdoğu’da zaten eskiden beri, tarih öncesinden beri yazının icadından sonra soraban ve abaküs isimleriyle, sayı boncukları, sayı taşları her zaman vardı. Dolayısıyla insanlar matematik işlemlerini sürekli taş ve boncuk yardımıyla zaten yapıyorlardı. Bunun müfredatlara girmesi, denetleyici bir kurum tarafından yapılıyor olması konusunda Avrupa bizden daha ileride. Türkiye’de de çalışmalar var müfredata konulması yönünde. Belki önümüzdeki sene ders kitaplarında yerlerini alırlar. 

BÜYÜKLER DE ÖĞRENEBİLİR AMA KALICI OLMAZ

Büyükler de bu eğitimi alabiliyor? Bu eğitim verecek kişiler de önce bu eğitim alıyorlar herhalde?

Eğitmenlik sertifikası dediğimiz sertifikalar var. Bu eğitimi verecek olanların da bu eğitim almaları söz konusu. Bu eğitimler sonunda da sertifika alarak eğitim vermeye hak kazanıyor. Amaç eğitmenin zihninden çarpma, bölme, toplamayı ya da üstlü sayıları, köklü sayıları zihinden yapabilmesine gerek yok. Yani bunu öğretebilmesi için onu kendisinin yapmasına gerek yok. İleriki yaşlarda da öğrenilebiliyor ama kalıcı değil.

Bize bu eğitimin ücretleri konusunda bilgi verir misiniz?

Bizim merkezimiz tarafından belirlenen bir fiyat politikamız var. Biz Tiamo’nun yaklaşık 130 tane şubesinde aynı fiyat politikasını güdüyoruz. Dolayısıyla Konya Kadınhanı’ndaki fiyatla İstanbul Kadıköy ya da Bayrampaşa’daki fiyat aynı. Saat ücretimiz 25 TL. Öğrencimiz ayda 8 saat geliyor ve böylece bu eğitimi almanın ayda 200 TL maliyeti var. Yüzde 20 gibi bir kardeş indirimlerimiz söz konusu.

BAYRAMPAŞA’DA GÖRDÜĞÜMÜZ İLGİ BİZİ ŞAŞIRTTI

Bayrampaşa’da mental aritmetik merkezi açma fikri nereden aklınıza geldi?

Mental aritmetik eğitimi veren piyasada birçok kuruluş var. Menar, Aloha, Sorban, Deha gibi kurumların yanı sıra bunların dışında da pek çok irili ufaklı merdiven altı firma da var. Ben öncelikle temsilciliğini aldığımız Tiamo’dan bahsetmek isterim. Tiamo, merkezi Denizli’de olan son iki yılda faaliyetlerini arttırmış, yaklaşık 131 tane şubesi olan bir firma. Tiamo bu işe ticari bir faaliyet olmasının ötesinde, çocuklara nasıl daha fazla katkı yapabilirim düşüncesini ön plana alan bir firma. Daha önce biz bu işi Bursa’da bir şubede tecrübe etmiştik. Bayrampaşa’da da bu şubeyi açmamızın nedeni, ben doğma büyüme Bayrampaşalıyım. Aldığım eğitimleri mental aritmetik eğitimiyle birleştirerek, çocuklarımıza ve yeni nesile katkı sağlamak amacıyla Bayrampaşa’ya böyle bir şube açmayı öngördük. İyi de yapmışız. Çünkü hiç beklemediğimiz bir yoğunlukla karşılaştık. Açıkçası Bursa’da böyle bir tecrübe yaşamamıştık. 3 haftada yaklaşık 40 öğrenciye ulaştık. Bu sayı şubeler arasında bir rekor. Açıldığımızdan beri 1 ay geçmiş olmasına rağmen şu an 50 öğrencimiz var. Biz Psikolojik danışman ve çocuk gelişimi uzmanlarıyla bu işi yapıyoruz. Bu da bizi rakip firmalardan ve Tiamo’nun diğer şubelerinden bizi farklı kılan özelliğimiz.

Bayrampaşalıların ilgisi nasıl?

İlk açılışımızdan itibaren, açılışımıza da Milletvekilleri Sayın Prof. Dr. Sevim Savaşer Hanımefendi, Şirin Ünal Beyefendi katılmışlardı. Birçok okul müdürümüz ve sınıf öğretmenlerimiz, velilerimiz katılmıştı. Ben bu kadar ilgiyi Bayrampaşa’da beklemiyordum. Buradaki farkındalık biraz daha farklı. Eistein’in bir sözü vardır : “Eğitime para harcamazsanız, cahilliğe 10 katını harcarsınız” diye. Çocuklarımıza bırakılabilecek en büyük miraslar onlara bu dönemde bu özellikleri kazandırmak ve karakterlerinin ana öğesi olarak kazandırmaktır. Biz daha kampanyamızı tamamlamış ya da yarısına ulaşmış değiliz. Sadece birtakım el broşürleri ile bilgilendirmeye çalışıyoruz. Bir ay gibi kısa bir sürede 50 öğrenciye ulaşmak beni de çok şaşırttı. Bayrampaşa halkı çok farkında, donanımlı ve çocuklarıyla çok ilgilenen bir halk.
 

On5yirmi5