Osmanlı öncesi, Hristiyanlığın ”Tek tanrı inancını kabul eden”, Bogomil mezhebine inandıkları için Haçlılar tarafından katledilen Boşnaklar, Osmanlı sonrası ise Birinci ve İkinci Dünya Savaşı ile 1992-1995 yıllarındaki savaşta, Sırp ve Hırvatların zulüm ve katliamlarına maruz kaldı.
Tarihleri boyunca ”ya yok olmak” ya da ”teslim olmak” gibi iki seçenekle karşı karşıya kalan Boşnaklar, hep bir ”üçüncü yol” buldular.
Bu üçüncü yol, onların ayakta kalabilmesi, tarih sahnesinden silinmemesi için inançlarına ve bağımsızlıklarına sarılmaları oldu.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşı ve 1992-1995 yıllarındaki savaşta nüfusunun önemli kısmı katliamlara maruz kalan Boşnaklar, şimdi merhum Aliya İzzetbegoviç sayesinde, dünya sahnesinde tanınan bağımsız devletlerine ve bayraklarına sahip olmanın gururunu yaşıyor. Zor ve büyük acılar sonucu kazanılan bu özgürlüğün mimarı ”Bilge Kral” Aliya İzzetbegoviç ise Bosna-Hersek’te ”her türlü anti propagandaya karşı” hala halkının özlemle aradığı bir lider olma özelliğini koruyor.
Aliya İzzetbegoviç, 1970’li yıllarda yayımladığı, Cezayir’den Bosna’ya, Fas’tan Endonezya’ya, Türkiye’den Pakistan’a uzanan İslam coğrafyasındaki tüm Müslümanlara hitap ettiği ”İslam Manifestosu” ile büyük ses getirmişti.
Aliya İzzetbegoviç’in ”İslam Manifestosu”nun yanı sıra ”Doğu-Batı Arasındaki İslam” adlı eseri de özellikle 1970 ve 1980’li yıllarda başta Türkiye olmak üzere birçok İslam ülkesinde ses getiren ”başyapıt” olmuştu.
Aliya’nın hayatı ve mücadelesi
Bosna-Hersek’in kuzeybatısındaki Bosanski Şamats şehrinde 1925 yılında dünyaya gelen ve babaannesi Üsküdarlı bir Türk olan Aliya İzzetbegoviç, Saraybosna’da 1943 yılında Alman Erkek Lisesi’ni bitirdi. Aliya İzzetbegoviç, İkinci Dünya Savaşı boyunca faşist ve Çetnik ideolojiye, daha sonra ise komünist ideoloji ve uygulamalarına karşı çıkarak Mladi Müslümani (Genç Müslümanlar) isimli, kolej ve üniversite öğrencilerinden oluşan, Bosnalı Müslümanları İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan biyolojik soykırımdan, savaş sonrasında ise manevi soykırımdan kurtarmak amacını güden teşkilatın kurucusu oldu.
İlk kez 1946 yılında tutuklanan ve 1949 yılına dek hapiste kalan İzzetbegoviç, daha sonra 1970’li yıllarda kaleme aldığı ”İslam Manifestosu” nedeniyle, ”Avrupa’nın ortasında radikal İslami bir cumhuriyet kurmak için çalıştığı” iddiasıyla 12 Bosnalı aydınla birlikte 1983 yılında yargılandı ve 14 yıl hapis cezası aldı.
Zor koşullarda hapis hayatını sürdüren Aliya İzzetbegoviç, 1988 yılının sonunda Yugoslavya hükümetinin ”sözlü muhalefet sebebiyle cezalandırılana tanınan aftan” yararlanarak serbest kaldı.
Ancak Aliya İzzetbegoviç, hapisten çıkarken ”ateşten gömleği” giyme hazırlığı başlattı. Bosnalı Müslümanların, silahsız bir şekilde savaşla yüzleştikleri İkinci Dünya Savaşı’nda tecrübe edilen durumun tekrarını önlemek için Aliya İzzetbegoviç, 27 Mart 1990 tarihinde Demokratik Eylem Partisi’ni (SDA) kurdu.
Yugoslavya’yı oluşturan 6 Cumhuriyetten biri olan Bosna-Hersek’te 18 Kasım 1990 tarihinde yapılan ilk çok partili seçimlerde Aliya İzzetbegoviç’in genel başkanlığını yaptığı SDA, parlamentodaki toplam 240 milletvekilliğinden 86’sını ve Bosna-Hersek Cumhuriyeti’nin başkanlığını kazanmıştı.
Aliya İzzetbegoviç, önce Slovenya’nın, ardından Hırvatistan’ın Yugoslavya’dan bağımsızlığını ilan etmesinin ardından, ”ya bağımsızlığı tercih edip bir bedel ödeyecek” ya da o zamanki Yugoslavya’nın devlet başkanı olan Slobodan Miloşeviç’in ”ırkçı” yönetimi altında, ülkesinin topraklarının parçalanmasına razı kalacaktı.
Aliya İzzetbegoviç, bu zor durumu her zaman büyük saygı duyduğu halkının tercihine bıraktı ve 29 Şubat ile 1 Mart 1992 tarihlerinde ülkede referandum yapıldı. Halkın yüzde 63’ü referanduma katıldı ve Bosna-Hersek’in özerkliği ve bağımsızlığı lehine oy kullanıldı. Referandumu baz alan AB, 6 Nisan’da, ABD ise 7 Nisan 1992’de Bosna-Hersek’in bağımsızlığını tanıdı. Aynı gün, Bosnalı Sırpların siyasi lideri ve halen Lahey’deki uluslararası savaş suçları mahkemesinde yargılanan Radovan Karaciç ile Lahey’de yargılanırken 2006 yılında ölen Slobodan Miloşeviç, uluslararası arenada tanınan Bosna-Hersek’e karşı savaş başlattı.
”Zambaklar ülkesi” cehenneme çevrildi
Hızla gelişen savaş sürecinde, Bosna-Hersek Başkanlığı, Bosna-Hersek Cumhuriyeti ordusunu ve savaş hükümetini kurma kararı aldı. Aliya İzzetbegoviç, 2 Mayıs 1992 günü, Başbakan Yardımcısı Zlatko Lagumciya ve kendisinin resmi tercümanı olan kızı Sabina ile Lizbon’da yapılan barış görüşmelerinden dönerken Saraybosna Havaalanı’nda Yugoslav ordusu (JNA) askerlerince esir alındı. Ancak Bosna ordusunun başarılı operasyonları sonucu esir alınan çok sayıda Yugoslav askerine karşılık İzzetbegoviç ve beraberindekiler serbest bırakıldı.
Dünyanın gözleri önünde, ekmek sırasında, su sırasında, pazarda bulunan insanlar kitlesel şekilde katlediliyordu. Evler, camiler, tarihi eserler yıkılıyor, dünya güçleri bu olanları ancak izliyordu. En korkunç savaş günlerinde ülkesi her gün çocuklarını kaybederken, ülkesi kanlar içindeyken İzzetbegoviç, başkalarının ibadet yerlerine, sivillere, kadınlara asla dokunulmaması yönünde birliklerine emir veriyordu.
”Allah’a ant olsun ki; köle olmayacağız”
Birleşmiş Milletler’in koruması altındaki Srebrenitsa’da 8 bin insan Temmuz 1995’te katledilirken Aliya İzzetbegoviç, ”dünyanın sağır ve dilsiz” haline isyan ediyor ve şu cümleleri kullanıyordu:
"Her şeye kadir olan Allah’a ant olsun ki; köle olmayacağız. Ben Avrupa’ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa, onlar bunların tamamını yaptı hem de Batı’nın gözü önünde;
Batı medeniyeti adına. Nefrete nefretle cevap vermeyin. Bosna için nefret çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna’nın özünü de zedeliyor…”
Avrupa’nın en büyük 4’üncü silahlı gücüne sahip Yugoslav ordusuna karşı 3 yıl boyunca el yapımı silahlarla direnen Bosnalıların arasında Sırplar, Hırvatlar da bulunuyordu. Bosna-Hersek halkı, Aliya İzzetbegoviç önderliğinde 21 Kasım 1995 tarihinde imzalanan Dayton Antlaşması ile devletlerini devam ettirmeyi başardı.
Halkına uluslararası arenada tanınan bir devlet ve bayrak bırakan Aliya İzzetbegoviç, dünya güçleri tarafından imzalanan bu anlaşma ile bir kez daha, Bosna-Hersek’in siyasi sınırlarını korumayı başardı.
Ömrünün sonuna kadar, ülkesini, ülkesinin kurumlarını kuvvetlendirmek, mültecilerin dönüşünü sağlamak, işlenen savaş suçlarının mahkemeye taşınmasını sağlamak, daha iyi uluslararası ilişkiler kurmak ve insan haklarının yayılması için mücadele eden Aliya İzzetbegoviç, sağlık durumu kötü olmasına rağmen, savaştan sonraki dört yıl boyunca da ülkenin kalkınmasına önemli katkılarda bulundu.
Sağlık durumundan dolayı, Ekim 2000’de, Bosna-Hersek Devlet Başkanlığı görevinden çekilen Aliya İzzetbegoviç, 10 Eylül 2003 tarihinde 78 yaşındayken evinde düşerek iç kanaması geçirdi ve 4 kaburgası kırıldı. Bunun üzerine oğlu Bakir İzzetbegoviç tarafından Koşevo Hastanesi’ne kaldırıldı.
Hastanede yapılan müdahalelere rağmen ”Bilge Kral” Aliya İzzetbegoviç, 19 Ekim 2003 tarihinde Pazar günü saat 15.00 sularında hayata gözlerini yumdu.
”Bilge Kral”dan özlü sözler
”Saldırganlık ve onun sonuçları, cömert sadakalarla ortadan kaldırılamaz”
”Bize yapılan soykırımı unutursak bunu bir daha yaşamaya mecburuz, size asla intikam peşinden koşun demiyorum, ama yapılanları da asla unutmayın”
”Bizler insan olmaya ve insan kalmaya çalıştık ve başarılı olduk. Ancak bunu onlardan (Sırplardan) dolayı yapmadığımızın altını çizmeliyim. Kendimizden dolayı insan kalmaya çalıştık, onlardan dolayı değil. Onlara hiçbir şey borçlu değiliz. İnsan olmak ve insan kalmak, Allah’a ve kendimize karşı sorumluluğumuzdur. Onlara karşı değil."
-”Hiç kimse intikam peşinde koşmamalı, sadece adaleti aramalıdır. Çünkü intikam sonu olmayan kötülüklerin de kapısını açar. Geçmişi unutmayın, ama onunla da yaşamayın.”
-”İlerlemiş yaşıma rağmen, ümit ediyorum ki, halkımın özgürlüğe ve kurtuluşa ulaştığını görecek kadar yaşayacağım. 70 yaşındayım ve önümüzde daha uzunca bir yol var. Kişiler ölür, halklar yaşar. Mücadelemiz bana bağlı değildir. Önemli olan da bu, sancağı binlerce insan taşıyor…”
-”Artık bitmesi gerektiği için biten yüzyılın adı şiddet yüzyılıdır. Önümüzde yepyeni bir yüzyıl, yeni bir bin yıl ve tabii ki yeni imkanlar ve riskler vardır”
-”Bu günleri gösteren yüce Allah’a hamd ediyorum. Tarihimizi kanımızla yazdık. Evlerimiz yakılıp yıkıldı. Düşmanlarımız mert değildi, alçakça katliamlar yaptılar. Yapılan katliamları dünya, şimdilerde ortaya çıkartılan toplu mezarlardan anlamaktadır. Bu gerçekleri haykırmıştık, duyan olmamıştı. Tüm acılara rağmen çok şükür ayaktayız. Yıkılan ev ve camilerimizi yeniden inşa ettik. Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Onlarla inşallah cennette buluşacağız, onları Allah’ın ve meleklerinin huzurunda şanlı direnişlerinden dolayı kutlayacağız. Gelinen noktada her şey bitmiş değil, yeni başlıyoruz. Başlattığımız mücadelede eksiklikler olmasına rağmen bir yerlere geldik. Bundan sonra görev sizlerindir. İlerleyen yaşım ve sıhhatim nedeniyle aktif siyaseti bırakıyor, bir nefer olarak ömrümü halkıma hizmet etmek isteyen siyasilere destekle yaşayacağım. Allah’a hamd ediyorum ki bugün elimdeki dalgalanan bayrağı teslim edeceğim inanmış yüz binler var. Artık Bosna-Hersek hür ve bayrağımız kendi topraklarımızda dalgalanıyor. Selam sana ey halkım. İmanınıza, bayrağınıza ve devletinize sımsıkı sarılın."
Bosna-Hersek Üçlü Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyesi İzzetbegoviç: Babam, Dayton Antlaşması için, ‘adaletli ve iyi bir barış olmadığını, ancak en iyi savaşın bile bundan kötü olacağını’ söylemişti. Dayton, sadece bir hastanın hayatını kurtarmıştı. Bu hasta hayatta kaldı, fakat vücut işlevi yok.
Bosna-Hersek Üçlü Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyesi ve ülkenin ilk devlet başkanı merhum Aliya İzzetbegoviç’in oğlu Bakir İzzetbegoviç, ülkeye barışı getiren ve 1995 yılında imzalanan Dayton Barış Antlaşması’nda değişikler yapılmasının şart olduğunu belirterek, ”Babam, Dayton Antlaşması için, ‘adaletli ve iyi bir barış olmadığını, ancak en iyi savaşın bile bundan kötü olacağını’ söylemişti. Dayton, sadece bir hastanın hayatını kurtarmıştı. Bu hasta hayatta kaldı, fakat vücut işlevi yok. Dayton’a göre düzenlenmiş bir devlet fonksiyonel olamaz. Hala ameliyatlara ihtiyaç var” dedi.
Bakir İzzetbegoviç, ”Dayton Barış Anlaşması’ndan dolayı Bosna-Hersek’in karışık bir siyasi yapıya sahip olduğu ve bu nedenle ülkenin yeni bir Dayton’a ihtiyacı olup olmadığı” şeklindeki soru üzerine, Dayton’un sadece bir hastanın hayatını kurtardığını ifade etti.
”Babam, Dayton Antlaşması için, ‘adaletli ve iyi bir barış olmadığını, ancak en iyi savaşın bile bundan kötü olacağını’ söylemişti” diyen İzzetbegoviç, Dayton’a göre düzenlenmiş bir devletin fonksiyonel olamayacağını vurguladı.
”Dayton’la ilgili daha sonraki yıllar bazı değişiklikler ve ameliyatlar yapıldığını” ifade eden Bakir İzzetbegoviç, şöyle konuştu:
”Bu değişiklikler ve ameliyatlarla, bu hasta yürümeye, nefes almaya başladı. Fakat hala ameliyatlara, hamlelere ihtiyaç var. Bu hamlelerin arasında dramatik bir yeni Dayton mu? Bosna-Hersek’te böyle bir şeye hazırlığın, özellikle Sırplarda olmadığını düşünüyorum. Yani ihtiyacın yanı sıra istek ve hazırlılık da gerekiyor. Bosna-Hersek’in daha da büyük sorunu, ülkede Sırp ve Hırvat halkını devletin birliğine karşı kışkırtan politikacıların bulunmasıdır. Bu durum geçince ki sadece zamanla geçebilir, Daytonlu Bosna-Hersek de daha kolay işleyecek ve biz de Avrupa yolunda, Avrupa’nın standartlarına göre kanunları getirip Daytonu ‘tamir edeceğiz’. Bosna bu ritm ile devam ederse, yani 15 yıl öncesi ile bugünkü halimizi kıyaslarsak, ülke 15 yıl sonra ancak normal işleyen bir ülke olur. İyi bir şekilde düzenlenmiş bir Avrupa ülkesi olur inşallah.”
”Türkiye’nin ekonomik yatırımları”
”Türk halkının Bosna-Hersek’e duygusal sevgisinin, ekonomik anlamda yansıyıp yansımadığının” sorulması üzerine Bakir İzzetbegoviç, Türkiye’den Bosna-Hersek’e daha çok yatırımın gelmemesindeki sorumluluğun bir kısmının kendilerinde olduğunu söyledi.
İzzetbegoviç, Bosna-Hersek olarak yatırım çekmek için Türkiye’nin yaptıklarını yapamadıklarını ifade ederek, şunları kaydetti:
”Türkiye, yatırım prosedürlerini basitleştirdi ve hızlandırdı. Biz eğer Türkiye’den gelen yatırımları buraya çekmek istiyorsak aynı şeyi yapmalıyız. Ben her hafta Türkiyeli arkadaşlarla, siyasetçi veya iş adamları ile bir araya geliyorum. Bu yatırım konusunun çözülmesi için hala ortak bir çözüm arıyoruz. Bence buradaki sorun Türklerden ziyade bizden kaynaklanan sorundur, çünkü prosedürleri basitleştirmesi gereken bizleriz. Ülkeyi yatırımcılara hazır hale getirmemiz lazım.
İnsanlar, krizin olduğu bir yere yatırım yapmayı sevmezler. İnsanlar, Bosna-Hersek’in tam anlamıyla Avrupa entegrasyonlarına doğru gitmeye başlamasını bekliyor. O zaman daha çok yatırım olur. Bu yatırımlar arasında daha çok Türklerin yatırımı da olur. Biz de prosedürleri basitleştiririz. Türkiye ile Bosna-Hersek arasındaki dış ticaret Bosna-Hersek’in zararınadır. Duygular başka, ticaret başka bir şeydir. Biz, Bosna-Hersek’e yapılan yatırımın karlı olacağını sağlayacak bir durum üretmemiz gerekiyor.”
”Merhum Aliya’nın çok özel fotoğraflarını AA ile paylaştı”
Röportajın ardından, AA Saraybosna Temsilcisi Ömer Çetres tarafından, Bakir İzzetbegoviç’e AA’nın Bosna-Hersek’teki çalışmaları hakkında bilgi verildi ve AA’nın ”haber kuşu” hediye edildi. İzzetbegoviç de AA’nın geçen yıl Saraybosna’da ofis açmasından dolayı memnuniyetini dile getirdi.
Bakir İzzetbegoviç, daha sonra bir zamanlar merhum Aliya İzzetbegoviç’in kullandığı masanın çekmecesinden çıkardığı, babası ve ailesine ait çocukluk, gençlik ve savaş yıllarındaki çok özel fotoğraflarını AA ile paylaştı. Bu fotoğrafları daha sonra CD’ye hazırlattırarak AA’ya hediye eden İzzetbegoviç, ayrıca babası ile ilgili Aliya İzzetogebviç Müzesi tarafından hazırlanan belgeseli hediye etti.
AA