Sinemada sürrealizmin öncüsü olarak kabul edilen Luis Bunuel kimdir? Luis Bunuel’in hayatı ve filmleri… Luis Bunuel’in biyografisi…
Luis Bunuel’in geç çiçeklenen kariyerinin garipliklerinden biri, neredeyse hiç garipliğin olmamasıdır.Genelde İspanya’nın en büyük yönetmeni sayılan Luis Bunuel, yaşamının çoğunu sürgünde geçirdi, filmlerinin neredeyse tümünü Meksika ya da Fransa’da yaptı.Kendi deyimiyle, İç Savaş sırasında İspanya’dan kaçmasaydı, “Un chien andalou, L’Âge d’or ve Las Hurdes’i çeken, tam da umut vaat eden bir kariyere başlayacakken Franco’nun güçleri tarafından vurulan İspanyol yönetmen” olarak anımsanacaktı.
1928’de Fransa’da Salvador Dali ile birlikte yaptığı Un chien andalou (Endülüs köpeği), Bunuel’in gerçeküstücü gruba katılmasını sağladı. L’Âge d’or (Altın Çağ, 1930) ile özgürlüğünü kanıtlarken aşırı sağcılar filmin gösterildiği salona saldırıp, yetkililer filmi yasaklayarak tepki gösterdiğinde en büyük gerçeküstücü skandallardan birine neden oldu.Her iki film, açık seçik rüya benzeri görüntüler dizisiyle, imgelemi ve cinselliği bastıran toplumsal sistemin tiranlığına öfkeli bir saldırıyla sinemaya gerçeküstücü kabülü getirdi.Jean Vigo’nun Un chien andalou hakkında yazdığı gibi: “Endülüs köpeğine dikkat edin.Isırır.”
1932’de İspanya’ya dönen Luis Bunuel, İspanyol yetkililer tarafından yasaklanan Las Hurdes (Tierra sin pan / Ekmeksiz Toprak) belgeselini yaptı.Aynı kader, Bunuel’in nerdeyse otuz yıl sonra, 1961’de İspanya’da çektiği ilk film olan Viridiana’nın başına da gelecekti.1930’ların ortasında Bunuel, Paris ve Madrid’te Paramount ve Warner Bros. İçin dublaj yönetmeni, daha sonra popüler ticari İspanyol yetkili yapımcısı olarak çalıştı.1936’da İç Savaş çıktığında Rus kameraman Roman Karmen ve diğerlerinin çektiği haber filmlerini kullanarak savaşla ilgili bir belgesel yapması için Paris’e gönderildi.Savaşla ilgili filmlerde resmi danışman olarak Hollywood’a gitti, ama ABD hükümeti projelerine ambargo koydu.İspanya Cumhuriyeti Franco’nun kuvvetlerine yenildiğinde Luis Bunuel kendisini çaresiz bir durumda bulacaktı.New York’ta, Latin Amerika’da dağıtılmak üzere propaganda filmleri hazırlayan Modern Sanatlar Müzesinde bir iş buldu ama Altın Çağ’ın çekiminden önce anlaşmazlığa düştüğü kararsız Salvador Dali, kendisini ateizm ve komünizm ile suçlayınca istifa etmek zorunda kaldı.Dört yıl boyunca ABD’de ufak tefek işlerde çalıştıktan sonra Meksika’dan bir film yönetme teklifi aldı.
Luis Bunuel’in üçüncü Meksika filmi Los olvidados (Genç ve Lanetli, 1950) dikkatle araştırılmış gerçekçiliği karakterlerin portrelerini derinleştiren güçlü rüya sahneleriyle birleştiren ve gecekondu çocukları arasındaki suçluluğun iğneleyici bir portresiydi.Meksika’nın adını karaladığı için birçok Meksikalı tarafından eleştirilen film, uluslar arası anlamda büyük bir başarı kazanarak Bunuel’in ününe ün kattı.İzleyen yıllar, Bunuel’in en verimli dönemiydi: Karısını yok eden paranoid bir kıskançlığın tükettiği saygın bir adamla ilgili rahatsız edici bir inceleme olan Êl (1952); bir Meksika-Amerika ortak yapımı olarak İngilizce çekilen oldukça ironik bir uyarlama olan Robinson Crusoe (1952), Bunuel’in gençliğinde tanıdığı İspanyol yazar Galdos’un romanlarından yapılan iki uyarlamadan ilki ve kaba gerçekliğe karşı Don Kişotvari dinselliğin aldatıcı bir portresi olan Nazarin (1958) de dahil olmak üzere on yılda onaltı film yaptı.Ardından Meksika’ya yerleşti ve 1983’de ölene dek orada hayatını sürdürdü.
Luis Bunuel’in Meksika yılları genellikle, Viridiana’yı yapmak üzere Avrupa’ya dönüşünü izleyen geç olgunluk döneminin habercisi olan bir ara dönem olarak görülmüştür; ama bu iki dönem arasında güçlü bir süreklilik vardır ve aslında Bunuel’in tüm çalışmalarını benzer uğraşlar biçimlendirir.Kendi deyimiyle, Cizvit eğitimi ve gerçeküstücülük, yaşam boyu onu etkileyecekti.Bu yüzden Nazarin’in azizlere yakışan bir biçimde papazlıktan atılan rahibi, Handel’in “Şükran Korosu”nun ezgileri eşliğinde “Son Akşam Yemeği” üzerine bir taşlama ve Bunuel’in en iğneleyici dinsel parodi eserlerinden biri olan Viridiana’da bir rahibe haline gelir.Aynı zamanda dinsel inancın irrasyonelliğini öne çıkaran filmler -Çölün Simon’ı (1965) ve Samanyolu (1968) gibi- bastırılmış cinselliğin sonuçlarını ele alan filmlerle uyum içindedir.Bu yüzden El, Bunuel’in Galdos uyarlamalarının ikincisi Tristana (1970), Gündüz Güzeli (1967) ve Arzunun Karanlık Nesnesi (1977) ile eş sayılır.Bu filmlerin hiçbirinde Bunuel, erkek ile kadın arasında Manichaean bir karşıtlığa düşmez; aksine erkek şehveti, maçoluk gösterilerini alaya alan kadın iradesiyle dengelenir.
Luis Bunuel, son iki Meksika filmi, Öldürücü Melek (1962) ve Simon del desierto ile gerçeküstücülüğe geri döner.Meksikalı egemen sınıfın sahte davranışlarının keskin bir eleştirisi olan Öldürücü Melek’in oldukça komik irrasyonelliği ve dinsel inancın hezeyanlarına karşı bir taşlama olan Simon del desierto’nun yanılsamacılığıyla birlikte Bunuel, sadece gerçekçiliğin değil her anlatısal filmin dayandığı rasyonel yanılsamanın öncüllerini tamamen parçalayarak yeni bir döneme girer.
Luis Bunuel’in kullandığı gerçeküstücü yöntemin temelli bilinçdışına açılan kapı olan rüyadır.Luis Bunuel’in gördüğü rüya Endülüs Köpeği’nin kaynağıydı.Rüya, fantezi ve hezeyan gibi farklı zihinsel durumlar arasında dikkatli bir ayrım yapmasına rağmen rüya sahneleri Los olvidados’tan itibaren Bunuel’in birçok filminde yer alır.Aynı zamanda Altın Çağ’da bizzat anlatısal biçim, irrasyonel yer değiştirmeleriyle ya da Bunuel’in “kesintili süreklilik” dediği şeyle rüya dilinden alınır.Bu, son filmlerinde, özellikle de Burjuvazinin Gizli Çekiciliği (1972) ve Özgürlük Hayaleti’nde (1974) en uç noktasına dek araştırdığı bir tekniktir.Bunuel’in sanatının zirvesini temsil eden bu iki filmde öykü hem saçma hem de mantıksal olarak olanaksızdır, salt anlatı benzeridir; fakat simgeleri ve metaforları denemenin ev açıklamanın saçmalık olduğu gerçeği, filmlerin anlamsız olduğu anlamına gelmez.Aksine, anlatı geleneklerinin uçucu yapıbozumları, Bunuel’in gerçeküstücülüğün devrimci inaçlarına her zaman sadık kaldığı toplumsal ve ideolojik iddalar üzerine kolay anlaşılır bir yorumu ima eder.
Luis Bunuel’in Filmleri:
- Bir Endülüs Köpeği (1928)
- Altın Çağ (1930)
- Robison Crusoe (1952)
- Archibaldo de la Cruz’un Suçlu Yaşamı (1955)
- Nazarin (1958)
- Genç Kız (1960)
- Simón del desierto (1965)
- Gündüz Güzeli (1967)
- Tristana (1970)
- Burjuvazinin Gizli Çekiciliği (1972)
- Le Fantôme de la liberté (1974)
- Arzunun O Belirsiz Nesnesi (1977)
Kaynak: Dünya Sinema Tarihi – Geffrey Nowell-Smith