Sessiz sinema döneminin unutulmaz yıldızlarından Mary Pickford kimdir? Mary Pickford biyografi.Mary Pickford’un hayatı ve filmleri…
1893’te Kanada’nın Toronto kentinde doğan ve asıl adı Gladys Louise Smith olan olan Mary Pickford, dul annesine destek olmak için iki kardeşiyle birlikte çok küçük yaşlarda sahneye çıkmaya başladı. Gladys, Mary Pickford adıyla ilk kez 1907’de New York sahnesine çıktı. İki yıl sonra Dawid Wark Griffith’in tek makaralık filmi “İlk Bisküvileri’nde” (1909) küçük bir rolde oynamak üzere American Mutoscope and Biograph Company tarafından işe alındı. Perdedeki görüntüsü ve gelişmiş oyunculuk yeteneği Griffith’in kumpanyasında önemli bir yer edinmesini sağlarken 1909 ve 1910’da Griffith’in yönetiminde her hafta bir filmde rol alıyordu. Biograph, güçlenecekleri korkusuyla oyuncularının ün kazanmasını önlüyordu. Ne var ki, Mary Pickford masum ve çekici görüntüsüyle “Bukleli Biograph Kızı” olarak ün yaptı.
1910’un sonunda daha fazla denetim ve daha fazla ücret elde etmek için Biograph’tan ayrıldı. Birkaç yıl çeşitli şirketleri dolaştıktan sonra 1913’te Adolph Zukor’un Famous Players’ına girdi. Reklamlarda “Amerika’nın en ünlü aktris”i olarak tanıtıldı. Mesleki performansı efsaneviydi; 1914’te yedi, 1915’te sekiz uzun metrajlı film yaptı. Bu filmler, özellikle Fırtına Ülkesinin Tess’i, perdedeki imajını ve halkın duyduğu sevgiyi pekiştirerek onu ilk kadın süper starı haline getirdi.
Botticelli tarzı sarışın güzelliğinin Amerikalı eleştirmenlerde neredeyse açık bir erotik coşku uyandırdığı kesindi. Yine de fotoğraflarda sık sık öne çıkarılan narin Viktoryan zarafet havası, perdede bağımsız bir cinsellik görüntüsüyle bütünleşiyordu. Kadınlığın eşiğinde yetişkin kız, kendisine sokak kabadayısı süsü veren erkek tavırlı genç kız ve ihmal edilmiş işçi sınıf kızı rollerini oynamakta uzmandı. Bu rollerdeki başarısı, günlük davranışın doğal ayrıntılarını yakalama ve çekici, muzip bir enerjiyi olağanüstü bir biçimde yansıtma yeteneğine dayanıyordu.
“Amerika’nın Sevgilisi” savaş tahvilleri sattı, kadın eşitliğinin erdemleri konusunda nazikçe nutuklar çekti ve zina da dahil olmak üzere birçok gençlik hatasını ustaca gizledi.Hiçbir şey popülerliğine zarar veremedi; 1920’de ilk kocasından boşanıp oyuncu Douglas Fairbanks’le evliliği, bir tanıtımcının gerçeğe dönüşen düşüydü ve her iki yıldızın da popülerliğini perçinledi. Evli çift, saray gibi konakları Pickfair’den yönettikleri Hollywood’un kral ve kraliçesi haline geldi. Ünleri Amerika’yla sınırlı kalmadı.1926’da Moskova’da coşkulu bir kalabalık tarafından karşılandılar. Mary Pickord “Dünyanın Sevgilisi” olmuştu.
Mary Pickford’un başarısı, kendi imajını dikkatle kontrol eden zeki bir iş kadını olma yeteneğiyle de bağlantılıydı. Zirvedeyken yapım ekipleri oluşturdu, birlikte oynayacağı yıldızları seçti, senaryo yazdı, bazen de bizzat yönetmenlik yaptı ya da söylediklerini yapacak yönetmenler tuttu.
1917’de sahibi olduğu Artcraft Pictures’ta Paramount/Famous Players-Lasky için yapımcılığa başladı. Zavallı Zengin Kız (Tourneur, 1917) ve Sunnybrook Çiftliğinin Rebeka’sı (1917) gibi filmlerle stüdyoya muazzam paralar kazandırdıktan sonra Zukor’a “Haftada 10.000 dolar karşılığında çalışamayacağını söyleyip ayrıldı. Kendi kariyeri üzerindeki eşi görülmemiş kontrolü, 1919’da Fairbanks, Chaplin ve Griffith’le birlikte United Artists’in kurulmasıyla zirveye ulaştı. Bu ona filmlerinin yapım ve dağıtımını denetleme imkanı verdi.
Ne var ki, Pickford olağanüstü mesleki özgürlüğünü rol çeşitliliğini arttırmak için kullanmadı. Pollyanna (1920) ve Küçük Lord (1921) gibi United Artists filmlerinde tatlı bir genç kız olarak görünmeye devam etti. Bu tutuculuk sadece bir kere, yönetmen Ernst Lubitsch’le yaptığı cüretkâr bir işbirliğinin ürünü olan kostümlü drama Rosita’da (1923) kırıldı.Film eleştirel ve mali açıdan oldukça başarılıydı; fakat Pickford yerleşik imajından vazgeçemedi ve 30’unu geçmiş olmasına karşın, Küçük Annie Rooney (1925) ve Serçeler’de (1926) duygusal genç kız rollerine geri döndü. Sessiz film izleyicisi bu imajdan hiç bıkmamış gibiydi.
Ne var ki, sesli filmlerin ve değişen kültürel alışkanlıkların etkisiyle yapılan ilk sesli filmi Coquette’te (1929) yetişkin rollerine kesin bir geçiş yaptı; bu film ona büyük bir kâr ve Oscar getirdi, fakat Pickford’un perde kişiliği Caz Çağı’nın yarattığı modern cinsellik idealleriyle uyuşmadığı için giderek çağdışı kaldı. Alistair Cooke’un ileri sürdüğü gibi, artık her erkeğin istediği kadındı, ama bir kız kardeş olarak.
Mary Pickford, dördüncü sesli filminden sonra 1933’te sinemayı bıraktı. Coquette’in başarısı bir daha tekrarlanmadı ve kariyeri, Fairbanks’le birlikte rol aldığı ilk ve son filmi olan ve tam bir felakete yol açan sesli film Hırçın Kız’dan (1929) sonra düzelmedi.Efsanevi Pickfair’e çekildi ve söylenenlere göre teselliyi şişede buldu.
Perdedeki genç kız kişiliğiyle alay edileceğinden korkan Mary Pickford, ölmeden önce yok ettirme niyetiyle sessiz filmlerinin haklarını satın aldı. Zaman içinde yumuşamasına rağmen filmlerinin haklarını satın aldı. Zaman içinde yumuşamasına rağmen filmlerini bulmak hâlâ zordur ve bu, ölümsüz masum kız imajının iyice yerleşmesine katkıda bulunmuştur.
MARY PİCKFORD’UN FİMLERİ:
- The Lonely Villa (1909)
- The New York Hat (1913)
- Tess of the Storm Country (1914/1922)
- Zavallı Küçük Zengin Kız (1917)
- Stella Maris (1918)
- Daddy Long Legs (1919)
- Little Lord Fauntleroy (1921)
- Rosita (1923)
- Küçük Annie Rooney (1925)
- My Best Girl (1927)
- Coquette (1929)
- The Taming of the Shrew (1929)
- Secrets (1933)
Kaynak: Dünya Sinema Tarihi – Geoffrey Nowell-Smith