Sovyet sinema yönetmeni ve kuramcısı Sergei Eisenstein (Sergey Ayzenştayn) kimdir? Sergie Eisenstein biyografi, hayatı ve filmleri…
Sergei Eisenstein, 25 yaşındayken Sovyet tiyatrosunun haşarı çocuğuydu. Bir Ostrovsky klasiğinden yaptığı “Bilge” saygısız, sirk tipi yapımı, devrim sonrası sahnesinde deneysellikte ulaşılan zirveyi temsil ediyordu. İki yapımdan sonra Proletkult, Eisenstein’i bir film yapmaya davet etti. Grev (1925) yaptı ve Meyerhold’un öğrencisi kısa sürede en ünlü Sovyet sinemacı haline geldi. Eisenstein’in birkaç yıl sonra, “Araba paramparça ve sürücü kendisini sinemada buldu” diyordu.
Sergie Eisenstein, tiyatro eğitimini bütün filmlerine aktardı. Onun Sovyet tiplemesi versiyonu, commedia dell’arte’da bulduğu psikolojiden arındırılmış kişileştirmelere dayanmaktaydı. Sonraki filmlerinde, stilize ışıklandırma, kostüm ve setin tüm kaynaklarını kullandı.Her şeyden öte, Eisenstein’in gerçekçilik normlarını aşan ve doğrudan izleyiciyi heyecanlandırmayı amaçlayan anlamlı hareket kavramı tekrar tekrar ortaya çıkmaya başladı. Grev’de işçilerin paydos düdüğünü çalmak için ustabaşıyla mücadele etmeleri bir vücut egzersizi haline gelir. Eski ile Yeni’de (1929) bir kadının bir sabanı umutsuzca aşağı atma hareketi şiddetli bir meydan okuma hareketine dönüşür. İki bölümlük Korkunç İvan (1944, 1946) muhteşem hızını, oyuncunun hareketini anbean değiştirmesiyle kazanır.
Sinema, Eisenstein için yalnızca tiyatrodan bir sonraki adım değildi; Eisenstein, sinemayı tüm sanatların sentezi olarak görüyordu. Şiirde imgelerin yan yana konulmasıyla, Joyce’un Ulysses’inin iç monologuyla, Dickens ve Tolstoy’daki zengin eylem ve diyalog “almaşıklığı”yla sinematografik kurgu teknikleri arasında benzerlikler bulmaktaydı.
Potemkin Zırhlısı’nda (1925) bir denizci, yıkamakta olduğu bir tabağı öfkeyle paramparça eder; eylemin bölünmesi onu Myron’ın Disk-Atıcısı’yla aynı duruma getirir. Eisenstein, sinemada resimsel motifleri dokuyan “çoksesli” bir kurgu tekniğini öne çıkardı. Ses teknolojisinin gelişi, onu görüntü ile ses arasında, Wagnerci müzik dramasında ulaşılan iç birliği yaratacak “dikey” montajı ön planı çıkarmaya yöneltti.
Sergei Eisenstein’in estetiğinin köşe taşları olan etkileyici hareket ve montaj, en iyi ifadesini diğer sanatlarda olmadığı kadar sinemada bulabilirdi. Alexander Nevsky’de (1938), dikey kurgunun Töton Şövalyelerinin saldırısını beklemekte olan Alexander’ın birliklerinin endişeli bekleyişlerini yoğunlaştırarak, hem görüntü ve hem de müzikal bestede saklı olan duygusal dinamiği ortaya çıkardığını ileri sürer. Eisenstein, daha önce Bilge’de “çarpıcı montajın” algısal “şokları” bir araya getirerek izleyici de heyecan ve sonunda derin düşünce uyandırabileceğini göstermişti.
Ekim’i (1928) yaparken, haiku şiiri ve Joycevari bilinç akışı gibi, yan yana dizilen çekimlerin de saf kavramsal çağrışımlar yaratabileceğini düşünmekteydi. Ekim’in en ünlü “entelektüel montaj” pasajındaki, Tanrı ve Ülke ile ilgili kısa nutukta, dini ve yurtseverliği çevreleyen mistikliği göstermek için imgeleri ve yazıları kullanır. Eisenstein, montajın Marx’ın Kapital’inden bir film yapmasına olanak vereceğine inanıyordu.
Sessiz dönem boyunca Eisenstein, kendi estetik denemesinin devletin propaganda buyruklarıyla uyumlu olabileceğini düşünüyordu. Bütün sessiz filmleri Lenin’den bir epigrafla ve her biri Bolşevik yükseliş mitinde önemli bir anı betimler: Devrim öncesi mücadeler (Grev), 1905 Devrimi (Potemkin), Bolşevik Darbe (Ekim) ve çağdaş tarım politikası (Eski ile Yeni).Potemkin’in dünya çapındaki başarısı yönetime sempati ve saygı kazandırdı. Eisenstein’ın, Odesa’nın merdivenlerinde masumları katleden Çarcı birlikleri şok edecek betimlemesinden kim etkilenmeden kalabilir ki? 1930’da Hollywood’da bir süre kaldıktan ve Meksika’da bağımsız bir film yapma girişiminden sonra (1930-32), Eisenstein, Stalin’in yönetimindeki Sovyetler Birliği’ne döndü. Sinema endüstrisi, sessiz dönemin montaj deneylerinden vazgeçme sürecindeydi ve çok geçmeden “Sosyalist Gerçekçilik” resmi politika haline geldi. Eisenstein’ın Devlet Film Akademisi’nde verdiği dersler, kendi ilgi alanlarını yeni standartlarla uzlaştırma yollarını araştırmasına olanak sağladı. Fakat Bezhin Çayırı’nda (1935-37) kendi düşüncelerini pratiğe geçirme çabaları muhalefetle karşılaştı ve film durduruldu.
Stalin’in anlayışıyla uyuşan ve Alman işgaline karşı tam zamanında bir propaganda işlevi gören “Nevsky” ile daha fazla başarılı oldu. Eisenstein, Lenin nişanı kazandı.Korkunç İvan’ın birinci bölümü itibarını güçlendirdi.Stalin, bazı çarların “ilerici bir şekilde” yorumlanmasını istemişti.Eisenstein, filmin kahramanını Rusya’yı birleştirmeye azimli bir yönetici olarak betimledi.
Fakat tasarlanan İvan üçlüsünün ikinci bölümü, politikacılarla ters düştü. Düşmanlarını öldürmekte tereddüt eden İvan “Hamletvari” olmakla yargılandı ve film Merkez Komitesi tarafından yasaklandı. Bu hareketin, savaş sırasında fazlasıyla serbestliğe sahip olan sanatları, partinin yeniden denetime alma çabasının bir parçası olması olasıdır. İvan’ın ikinci bölümüne yapılan sert eleştiriler, sağlığı zaten kötü olan Eisenstein’ı daha fazla yalnızlığa itti. 1948’de, öldükten sonraki on yıl boyunca azalmayacak bir eleştiri yağmuruna tutuldu. Filmleri ve yazıları Batı’da, SSCB’den çok daha fazla ortadaydı ve ünüyle ilgili değerlendirmeler sürekli değişmesine karşın, Sovyet sinema kültürünün en ünlü ve en etkili temsilcisi olarak kaldı.
SERGİE EISENSTEIN’IN FİLMLERİ:
- Stachka
- Potemkin Zırhlısı
- Oktyabr
- Generalnaya Liniya
- Bezhin Çayırı
- Alexander Nevsky
- Ivan Grozny
- Ivan Grozny II