Haber: Arzu Erdoğral
İran’da zina suçlamasıyla recm cezasına çarptırılan Sakine Muhammedi Aştiyani‘nin cezası idama çevrilmişti. Sabah saatlerinde idam edileceği iddiaları gündeme gelen Aştiyani‘nin hayatta olduğu ve bugün idam edilmesinin beklenmediği bildirildi. Bu hareketlilik “recm cezası”nı tekrar gündeme getirdi.
İlahiyatçı Yazar İhsan ELİAÇIK: Kur’an’da recm cezasına ilişkin herhangi bir hüküm yok. Recm cezası Yahudilerden kalma bir gelenek.
İslam Hukuku Profesörü Hayrettin KARAMAN: Kur’an’da recm cezasının bulunmamaktadır. Bu ceza, İslâm’dan önce vardır ve uygulanmıştır.
Av. Kezban HATEMİ: "Recm" cezası diye bir şey Kur’an da mevcut değildir.
İslam Fıkhı Profesörü Yunus Vehbi YAVUZ: İslam kültüründe var ama Kur’an’da yok.
Yazar Dücane CÜNDİOĞLU: Meselenin gerginliği politik gözüküyor. O nedenle bu konuda konuşmak istemiyorum.
HAYRETTİN KARAMAN: “RECM YOKTUR”
İslam Hukuku Profesörü Hayrettin Karaman, Kur’an’da recm cezasının bulunmadığını dile getirerek, İran’da yaşananlar nedeniyle gündeme gelen recmle ilgili şunları söyledi:
Evlendikten sonra zina suçu işleyen kadınlara ve erkeklere, dört erkeğin fiil halinde açıkça görerek şahitlik etmeleri veya suçluların itirafları üzerine uygulanan recm (taşlayarak öldürme) cezası şeriatı uygulama adına mutlaka yerine getirilmesi gereken bir ceza değildir. Önce "Kur’an Yolu" isimli tefsirimizde ne dedik ona bakalım: "…Bize göre bu hadislerin uydurma olduğunu söylemek -usule göre- mümkün olmamakla beraber getirdikleri recim cezasıyla ilgili bazı sorular ve problemler de yok değildir:
a) Recim cezası İslâm’dan önce vardır ve uygulanmıştır, İslâm’ın getirdiği, başlattığı bir ceza değildir.
b) Zina cezalarının daha hafif olanları Kur’ân-ı Kerîm’de yer aldığı halde recim cezasına Kur’an’da yer verilmemiştir. 25. âyette gelecek olan mümin câriyelerle ilgili "Evlendikten sonra fuhuş yaparlarsa onlara, hür kadınların cezasının yarısı gerekir" meâlindeki ifade, hür ve evli kadınların zina cezalarının da yüz sopa olduğuna işaret etmektedir. Çünkü yüz sopanın yarısı uygulanabilir, fakat recim (ölüm) cezasının yarısından söz edilemez.
c) Hz. Peygamber, hayatında uygulanan birkaç recim cezasında hazır bulunmamış, infazı başkalarına havale etmiştir. Suçun ispatı bu vak’aların tamamında suçlunun itirafıyla hâsıl olmuş ve ceza, müslüman suçluların ısrarla günahtan temizlenmeyi istemeleri üzerine infaz edilmiştir.
d) "Zina ettim, beni cezalandırarak temizle" diye gelen müslümanları Hz. Peygamber önce geri çevirmiş, söylediklerini duymamış gibi davranmış, ısrar etmeleri üzerine kurtarıcı telkinlerde bulunmuş, "Deli mi, içmiş mi, yaptığı zina olmadığı halde öyle mi sanıyor?" demiş, bütün bunlara rağmen ısrar ettikleri için cezalandırma yoluna gitmiştir (Müslim, "Hudûd", 16, 22).
e) Mâiz isimli sahâbî, infaz başlayınca can acısıyla kaçmaya başlamış; arkasından yetişen infazcılar onu öldürmüşlerdi. Dönünce durumu Hz. Peygamber’e anlatmışlar. O da "Keşke bıraksaydınız! Tövbe ediyor, Allah da onu kabul buyuruyordu" demiştir. Sahâbenin recmedilen müslümanlar hakkında ileri geri konuşmaları karşısında da, "O öyle tövbe etti ki bir ümmete paylaştırılsa her bir ferdine yeterdi" (Müslim, "Hudûd", 22); başka bir rivayete göre, "O öyle bir tövbe etti ki, Medine halkından yetmiş kişiye paylaştırılsa -bağışlanmaları için- yeterdi" buyurmuştur (Müslim, "Hudûd", 24). İbn Teymiyye, İbn Kayyim gibi fıkıhçılar bu hadislere dayanarak tövbe eden, kendiliğinden gelip suçunu itiraf eden suçlulara cezayı uygulayıp uygulamama konusunda ülü’l-emrin serbest olduğu sonucuna varmışlardır (İ’lâmü’l-muvakkıîn, III, 79).
f) Recm cezasını içeren hadiste Hz. Peygamber, "… Bekârlar için yüz sopa ve bir yıl da sürgün, evli veya evlilik geçirmiş kimseler için yüz sopa ve recm" ifadesini kullanmıştır (Müslim, "Hudûd",
12). Müctehidler bu hadiste geçen cezaların ikisi hakkında farklı görüş, anlayış ve değerlendirme ortaya koymuşlardır:
1. Kadının başka bir yere sürülmesi,
2. 2. Recm yanında bir de sopa cezasının uygulanması.
Hadiste bu iki ceza da yer aldığı halde bunlar uygulanmaz diyen müctehidler olmuştur. Hatta Ebû Hanîfe’nin, "sürgün cezasının had (değişmez, kanunî ceza) değil, uygulaması yöneticilere bırakılmış ta’zir cezası nevinden olduğunu" söylediği nakledilmiştir (Ebû Bekir İbnü’l-Arabî, I, 358); yani Kur’an’da olan ceza had, sünnetin getirdiği ilâve ceza ise ta’zir olarak değerlendirilmiş olmaktadır.
Yukarıdaki altı madde bizi şu sonuca götürmektedir: Recm cezası -mutlaka ve değişmez olarak uygulanacak- hadlerden değildir. İslâm’dan önce de uygulandığı için ilk İslâm topluluğunun tanıdığı, yadırgamadığı, caydırıcı bulduğu bir ceza çeşididir. Bu sebeple Hz. Peygamber çok az da olsa bu cezanın uygulanmasına izin vermiştir. Sonuç olarak evlilerin zina suçlarının had nevinden cezası, bekârlarınki gibi yüz sopadır. Recm ise kamu düzeni ve suçların önlenmesi ilkelerinin gereğine göre uygulanıp uygulanmaması, usulüne göre ümmetin alacağı karara bırakılmış, ta’zir nevinden bir cezadır. Cezaların çoğu gibi bu cezalar da ispat ve infazdan önce tövbe etmekle (pişmanlık göstermek ve ıslâh-ı hal etmekle) ülü’l-emir tarafından düşürülebilir.
Şu halde şeriatı uygulama adına bugün recimi uygulayanlar, sebep olduğu sonuçlar bakımından İslam’a kötülük etmektedirler.
Bu konuda bir yazı daha kaleme alıp büyük bir alimin "recim yoktur" şeklindeki kanaatini nasıl ve niçin yirmi yıl açıklayamadığını nakledeceğim.
“M. EBU ZEHRA ‘RECM YOK’ DİYOR”
1972 yılında Libya’da bir İslam alimleri toplantısı yapılıyor. Toplantının konusu, ülkenin kanunlarını yabancı unsurlardan temizleme ve islâmîleştirme. Bu toplantıya katılanlar arasında Yusuf Kardavi, Muhammed Ebu Zehra, Ali el-Hafîf, Mustafa ez-Zerka, Subhî es-Salih, Huseyn Hâmid Hassab,Abdulaziz Âmir gibi tanınmış alimler var. Kardavî,bu toplantıda Ebu Zehra’nın çıkışını "Bir bombanın fitilini ateşledi" ifadesiyle veriyor ve -özetle- şöyle devam ediyor: "O toplantının yıldızı tartışmasız olarak Üstad Muhammed Ebu Zehra idi. En çok o konuşuyor, her konuşanın ardından tenkitlerini ve görüşlerini ifade ediyordu. Bir ara ayağa kalktı ve şunları söyledi: "Ben İslam Hukuku ile ilgili bir görüşümü yirmi yıl açıklayamadım, şimdi, Rabbime kavuşmadan önce, "Bana niçin açıklamadın, hak bildiğini söylemedin" diye sorulmaması için açıklayacağım. Bu görüş, evlilerin zinasının cezası olan recimle alakalıdır. Benim kanaat ve reyime göre bu ceza Yahudi şeriatında vardı, Peygamberimiz ilk zamanlarda bunu kaldırmadı, sonra Nur suresi geldi, orada zinanın cezası -evli bekar, kadın erkek herkes için yüz sopa olarak- kondu ve recim kaldırıldı. "Bu reyimi üç delile dayandırıyorum:
1.Allah Teala Nisa suresinde, hür olmayan insanların zinasının cezası, hür olanlara verilenin yarısı kadardır" buyuruyor. Recim bölünemez bir ceza olduğuna göre cezadan maksadın yüz sopa olduğu ortaya çıkıyor.
2. Buharî’nin naklettiği bir rivayette Abdullah b. Evfâ’ya, "Recim, Nur suresi gelmeden önce mi yoksa sonra mı uygulandı?" diye soruluyor, "Bilmiyorum" cevabını veriyor. Şu halde recim uygulamasının, yüz sopa uygulamasını getiren Nur suresinden önce olması ve bu sure gelince onun kaldırılmış bulunması kuvvetle muhtemeldir.
3. "Recim cezası ayet olarak Kur’an’da vardı, lafız olarak kaldırıldı, ama hükmü kaldırılmadı" şeklindeki rivayeti akıl ve mantık kabul etmez; hükmü kalacak olan bir ayetin lafzı niçin kaldırılsın?!
"Üstad sözlerini bitirince hazır olanların çoğu ona hücuma kalkıştılar ve fıkıh kitaplarında mevcut bilgiler ile karşılık verdiler, fakat üstad görüşünde ısrar etti."
Oturum sona erince Yusuf Kardavi, Ebu Zehra’nın yanına geliyor ve bu konuda, onunkine yakın bir görüşünün olduğunu, "Recmin değişmez ceza (had) değil, uygulayıp uygulamamak yöneticilere bırakılmış "tazir" çeşidinde bir ceza" olduğu kanaatini taşıdığını ifade ediyor. Üstad Ebu Zehra bunu da kabul etmiyor ve şöyle diyor: "Yusuf, Allah’ın rahmet armağanı olan Muhammed Mustafa (s.a.)in, ölünceye kadar insanları taşladığını akıl kabul eder mi? Bu Yahudi şeriatına ait bir cezadır ve onların taş kalpli oluşlarına da uygun düşmektedir.
SONUÇ:
İslam alimleri arasında recim cezasının değişmez bir ceza olmadığını veya Yahudi şeriatına ait olan bu cezayı İslam’ın kaldırdığını ve şeriat adına uygulamanın mümkün ve caiz olmadığını savunan önemli isimler vardır. Bu sebeple günümüzde İslam aleyhine kullanılan ve insanları İslam’dan korkutmaya yarayan bir cezayı sahiplenmek ve savunmak uygun değildir.
İHSAN ELİAÇIK DA “KUR’AN’DA RECM CEZASI YOK” DİYENLERDEN
Zina suçuna recm cezası ile ilgili olarak İlahiyatçı Yazar İhsan Eliaçık, Kur’an’da recm cezasına ilişkin herhangi bir hüküm olmadığını ifade ederek, recm cezasının Yahudilerden kalma bir gelenek olduğunu söyledi. Eliaçık, Kur’an’da zinanın cezasının 100 sopa olduğuna dikkat çekti ve "Bunun da bir sürü şartları vardır. Zina için 4 şahit lazım. Ya da zina edenler kendileri itiraf edecek. Zanileri yakalayalım da 100 sopa vuralım tarzında değil yani. Birisine zina suçu isnat eden kişi 4 şahit getirecek, değilse zina iftirasından kendisi 80 sopa ile cezalandırılır." şeklinde konuştu. Peygamberin bir uygulamasına atıfta bulunularak yapılan rivayetlerde recm cezası bulunduğuna ilişkin görüşlerin zayıf ve tartışmalı görüşler olduğunu da dile getiren Eliaçık, Kur’an’da recm cezasına ilişkin bir hüküm bulunmadığının kesin olduğuna değindi. Eliaçık, İran’ın Kur’an’da yer almayan zayıf ve tartışmalı görüşleri dikkate alarak yaptığı uygulamaların yanlışlığına dikkat çekti.
“O KADININ ASILARAK ÖLDÜRÜLMESİ DE KUR’AN’A AYKIRIDIR”
İran’ın dünya kamuoyunun baskısı nedeniyle recm cezasından vazgeçerek asarak ölüm cezası verme girişiminin de haksız bir uygulama olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: "Zina eden birisinin recm değil de farklı bir şekilde öldürülmesi de Kur’an’ın ruhuna aykırıdır. Allah’ın izin vermediği bir konuda ölüm cezası uygulamak yanlıştır. Öldürmek için Allah’ın izni olmalıdır. İnsan öldürmeye Kur’an’da şu iki durumda izin verilmiştir. Bunlardan birisi savaş halidir. Diğeri de cinayet işleyen kişinin kısas yoluyla öldürülmesidir. Bu konuda bile cinayete kurban giden kişinin vârislerinin kararları uygulanır. Vârisler ölüm yerine tazminat isteyebilir ya da affetme yoluna gidebilir. İran, Kur’an’ın bu konulardaki açık hükümlerine aykırı hareket ediyor. Bir insanın ne recm edilerek ne de asılarak öldürülmesi doğrudur. Recm Kur’an’ın lafzına, asarak öldürmek de Kur’an’ın ruhuna aykırıdır. Adam öldürmek izne tabidir. Ya kısas olmalı, ya da savaş halinde bulunulmalı. Bu ikisi dışında adam öldürmek Kur’an’da yasaktır.
AV. KEZBAN HATEMİ: RECMCEZASI DİYE BİR ŞEY MEVCUT DEĞİLDİR
Kuran’da "Recm" cezası diye bir şey mevcut değildir. İran’da zina suçlamasıyla recm cezasına çarptırılan ardından cezası idama çevrilen Sakine Muhammedi Aştiyani ile ilgili Türkiye’nin bazı diplomatik girişimlerde bulunduğunu biliyorum. Üzücü bir olay… Dilerim bu karardan vazgeçerler. Yanlış şekilde uygulanan bu ceza ne yazık ki halen bazı İslam ülkelerinde uygulanıyor.
PROF. YUNUS VEHBİ YAVUZ: “İSLAM KÜLTÜRÜNDE VAR AMA KUR’AN’DA YOK”
İslam Fıkhı Profesörü Yunus Vehbi Yavuz, İslam kültüründe recm cezası uygulamasına ilişkin bir takım örnekler bulunduğuna işaret ederek, İslam hukuku kitaplarında bu konuya ilişkin değerlendirme ve tartışmaların yapıldığını ifade etti. Öte yandan, Kur’an penceresinden bakıldığında recm cezası uygulamasına ilişkin bir hüküm yer almadığını dile getiren Yavuz, şöyle devam etti: "Kur’an’da sopa cezası vardır. Öldürme amacına dönük olmayan, suçlu kimseyi toplum önünde mahcup etmek, rezil etmek ve bu suçtan caydırma amacına dönük manevi bir baskı oluşturma amaçlı bir ceza vardır. Kur’an’da recm cezasına ilişkin hüküm bulunmamasına rağmen, bazı hadis kaynaklarında bu cezaya rastlıyoruz. Peygamberimiz döneminde bazı Yahudi grupların bu yönde uygulamaları var olduğunu görüyoruz. Recm cezası konusundaki çoğu örnek hep yabancılardan verilmiştir. Hadisler kişiler tarafından nakledildiği için yanlış da anlaşılmış olabilir ama Kur’an’da kesinlikle bir recm cezası söz konusu değildir. Tamamen Kur’an’a dayalı bir İslam Hukuku yazılacak olsa, burada recm cezası yer almayacaktır. Özellikle cezalarda kesin hükümlerle uygulamalar yapılmalıdır. Şiilerin yorumları farklı. Bu nedenle İran’daki uygulama da farklı bir takım kaynaklara dayanıyor.