Halk Ozanı Mahzuni Şerif

Biyografi
Asıl adı Şerif Çırık olan Mahzuni Şerif, 1943 yılında Kahramanmaraş’ın şimdilerde Afşin, o yıllarda ise Elbistan’a bağlı Berçenek Köyünde doğdu. Ozanlık geleneğinin güçlü olduğu Elbistan, ...
EMOJİLE

Asıl adı Şerif Çırık olan Mahzuni Şerif, 1943 yılında Kahramanmaraş’ın şimdilerde Afşin, o yıllarda ise Elbistan’a bağlı Berçenek Köyünde doğdu. Ozanlık geleneğinin güçlü olduğu Elbistan, Alevi inancının en saygın de delerinin ve erenlerinin yetiştiği bir bölgedir. Dedeleri, Tunceli’nin Hozat ilçesine bağlı Bargeni köyünden çıkmış Anadolu’nun netameli günlerinde ora ya savrularak gelip Elbistan ovasını mekan tutmuşlardır. Bargeni, Alevi ocaklarından mürşit ocağı olarak kabul gören Ağuiçen ocağının merkezidir.

‘İşte Gidiyorum Çeşmi Siyahım’ türküsünü dinlemek için tıklayınız.

Kalender Çelebi ayaklanması sırasında Anadolu’nun çeşitli bölgelerin den sökün eden Alevi Türkmenler, Nurhak Dağları’na sığınmış, ancak Osmanlının bu ayaklanmayı kanlı bir şekilde bastırmasından sonra çevre yörelere dağılmışlardır. Bu nedenle Elbistan Ovası’nda farklı bölgelerden gelmiş, farklı ocaklara mensup Alevi Türkmenler bugün de yaşamaktadır. Birçoğu baskılar nedeniyle Sünnileşmiş olsa da gerek aşiret adları gerekse yerleştikleri bu bölgelere verdikleri adlar, şecerelerini ortaya koyuyor.

Mahzuni Şerif’in büyük dedesi Seyyid Mehmet’in türbesinin bulunduğu Hasan Köyü de 1800’lü yılların ortasın da Sünniliği seçmiştir. Seyyid Mehmed’in ölümünden sonra aile iki kola ayrılmış. Bir kol, Berçenek’e yerleşerek Alevi inancını sürdürmüş, diğer kol ise Hasanköy’de kalarak Sünni inancı benimsemiştir.

Okul çağı geldiğinde köyü Berçenek’te ilkokul olmadığı için Elbistan’ın Alembey Köyü’nde bulunan Lütfü Efen di Medresesi’nde Kur’an kurslarına giden Mahzuni Şerif, böylece eski yazıyı da öğrenmiş, ilköğrenimini ancak 1956 yılında köyüne ilkokul yapılmasıyla tamamlayabilmiştir.

12 yaşından itibaren amcası Aşık Fezali (Behlül Baba)’den saz çalmayı öğrenen Şerif Çırık, Alevi yol ve erkanı ile tasavvuf bilgisini Şakir ve Cırık Baba’dan öğrenmiştir. Cırık Baba, saz çalıp nefesler de söyleyen bu kara kuru mahcup delikanlıya "Mahzuni" mahlasını vermiştir.

Şerif Çırık bir yandan Mahzuni mahlasıyla deyişler çalıp söylerken bir yandan da Mersin’de Astsubay Okuluna devam eder. 1960 yılında Ankara Ordu Donatım Teknik Okulu’na devam eden Aşık Mahzuni, sonunda ordudan kendini kovdurtarak istediği yaşam biçimine kavuşmuştur.

Artık Mahzuni’nin mekanı şıkları, ozanların buluştuğu muhabbet sofralarıdır. Ankara’da elinde sazı sık sık usta aşıkların sofralarına konuk olur. İsmini yeni yeni duyurduğu yıllarda Aşık Veysel ve diğer ünlü ozanlar, büyük bir kitle tarafından tanınıyordu. Mahzuni Şerif, ilk plağı "İşte Gidiyorum Çeşmi Siyahım"ı yaptığı 1967 yılında henüz yirmili yaşlarının başındaydı.

1967’den 1980’li yılların başına kadar Türkiye’de bir Mahzuni Şerif kasırgası esmiştir. İlk plağına bir sevda türküsü okumasına karşın Mahzuni asıl çıkışını Alevi tasavvufu ve yola ilişkin ne fesleri ile yapmıştır. Daha 18 yaşında İmam Hüseyin’e yazdığı mersiyesi karşısında kendisinden yaşça büyük olan ozanların takdirini kazanmıştır. Özellikle de Aşık Veysel’in. Aşık Veysel, her platformda Aşık Mahzuni’ye ilgi göstermiş ve yaşı çok genç olmasına karşın aralarına büyük bir ozanın katıldığını ifade etmiştir. Mahzuni’nin İmam Hüseyin’e yazdığı mersiye 1967 yılında bir muhabbet sofrasında Fikret Otyam tarafından kaydedilmiş ve üç yıl önce albüm olarak piyasaya çıkmıştı. Bir senfoni niteliğindeki bu eserden sonra da Mahzuni, tasavvuf konulu deyişler üretmeyi sürdürdü ve asıl ününü bu alanda yaptı. Aşık Mahzuni, geleneksel halk şiirinin kalıplarının dışına çıkan nefesler de yazmıştır. Buna örnek olarak iki nefesini burada aktaralım:

Ozanımız serbest vezinde de şiirler yazmış ve bunları "Dolunay’a Tül Düştü" adlı kitabında toplamıştır. Mahzuni Şerif aynı dönemde birbirinden güzel sevda türküleri üretmeyi de ihmal etmez.

Ozanın son yıllarda dillere pelesenk olan ve onlarca sanatçı tarafından okunan "İşte Gidiyorum Çeşmi Siya hım", "Seher Vakti Elinize", "Beni Yücelerden Seyreden Dilber", "Gidiyorum Kara Gözlüm Ağlama", "Bitmez Tükenmez Geceler" gibi ölümsüz sevda türkülerini anmadan geçmek olmaz.

2001 yılının Kasım ayında kendisine, "Elhamdülillah Kızılbaş’ım ve laiğim. Ben değil, yedi sülalem Kızılbaştır. Bir suç varsa o da dedemdedir." dediği için, DGM tarafından aleyhinde dava açıldı. Duruşma 27 Aralık 2001 tarihinde DGM’de yapıldı.

2001’in başlarında rahatsızlanarak, kalp ve solunum yetmezliği nedeniyle, JFK Hospital’da yoğun bakım altına alındı. Mayıs ayında taburcu edildi. 17 Mayıs 2002 tarihinde, evli, sekiz çocuk, dört torun sahibi olan Mahsuni Şerif 60’lı yaşlarında Almanya’nın Köln şehrinde vefat etti. Vefat ettiğinde, DGM’deki davası henüz sonuçlanmamıştı.

Mezarı şu an son ikamatgâhı olan Hacı Bektaş Veli Külliyesi’nin yakınındaki Çilehane adı verilen bölgededir.

Türk halk müziği sanatçıları tarafında söz ve besteleri sıklıkla kullanılmıştır. Araştırmacı Yazar Battal Pehlivan’ın Aşık Mahzuni Şerif’in yaşamı ve sanatı üzerine yaptığı incelemenin adı Dom Dom Kurşunu idi. Dom dom kurşunu, Yedin Beni, Yuh Yuh, Fadimem, Gül yüzlüm, Ciğerparem ve Ekmek kölesi gibi eserleriyle tanınan Aşık Mahzuni’nin türkülerini İbrahim Tatlıses’ten Ahmet Kaya’ya Mahsun Kırmızıgül’e Murat Göğebakan’dan Selda Bağcan’a kadar birçok türk halk müziği ve bazı pop müzik sanatçıları da okudu. Halk şiirine gönül veren ve konuşma dilini şiirleştiren Aşık Mahzuni’nin 453 plağı, 50 kasedi ve yayınlanmış 9 adet kitabı bulunuyor. Ayrıca TRT tarafından çekilmiş 2 adet belgeseli bulunmakta.