Halil Cibran Kimdir?

Biyografi
Yaratılmış her kul yaşayan bir Kur’an’sa bu durumda kula düşen görev ayetleri güzelce bir okuduktan sonra onlara yüklenmiş anlam derinliğini ve zenginliğini en iyi şekilde idrak edebilmek ...
EMOJİLE

Yaratılmış her kul yaşayan bir Kur’an’sa bu durumda kula düşen görev ayetleri güzelce bir okuduktan sonra onlara yüklenmiş anlam derinliğini ve zenginliğini en iyi şekilde idrak edebilmek olmalıdır. İşte bu yükümlülüğü hakkıyla taşımaya gayret etmiş kimileri vardır ki ömür denilip dar zamanlara sıkıştırılmaya çalışılmış varlığını, ezelden ebede söylenecek bir ilahi ezgiye dönüştürür. Zannedersiniz ki evvelde verdikleri sözü hatırlamış ve tekrar tekrar "Beli, Beli…" demekteler. Halil Cibran da bu kişilerden biridir zannımızca.
 
Kaynaklar onu "Lübnanlı felsefe yazarı, şair, ressam. Arapça adı Cübran Halil Cübran. 6 Ocak 1883’te Lübnan’da dünyaya geldi. 10 Nisan 1931’de New York’ta öldü. Arapça ve İngilizce eserleriyle büyük bir etki bıraktı." diye tanıtıyor.
 
İ.Aslan, "Bir dil işçisi, kelime avcısıdır." diyor ve ekliyor "Tektir o herkes gibi; ama bu tekliği değildir onu seçkin kılan. Bu tekliğini içinde erittiği ‘bütün’lük potasıdır ona rengini veren."
 
O kendisi için "Ben ne bir sanatçı, ne de bir şairim. Ben bir sisim… İçimin derinliklerinde, kelimelerle, çizgilerle veya satırlarla alakası olmayan dinamik bir zeka var." diyor.
 
Bizce Cibran kainatın ilahi ezgisini duyabilecek kadar duyum eşiği gelişmiş, ilahi yansımaları algılayabilecek kadar gönül gözü açılmış ve varlığının anlamını çözebilecek kadar da Yaratıcı’sının ilminden nasibini almış bir ‘ER’ kişidir.
 
"ERMİŞ" Hakkında…
 
Ermiş, Cibran’ın ‘The Prophet’ orjinal adıyla 1923’te yayımlanmış baş yapıtı olarak tanınıyor dünyaca. Az söylüyor öz söylüyor Cibran, Ermiş’te. İnce ince dokunduruyor, ‘Haklısın.’ dedirtiyor.
 
Bizdeki, İlyas Aslan tarafından Türkçeye çevrilmiş olan 8. baskısı kitabın. 122 sayfadan müteşekkil, incecik fakat geniş bir alem sunuyor okuruna.
 
Tarihte mekansız ama ruhuyla ve insanlarıyla her coğrafya ve iklimde mevcut bir şehir olarak bilinen ORFALES’te vuku buluyor olay. Günümüz dünyasını düşündürtüyor bize bu şehir. Baş kahramanı ise MUSTAFA. ‘Seçilmiş, seçilen’ anlamında. Alemlere rahmet olan Peygamberimizden (S.A.V.) mi esinlenilmiş acaba dedirtiyor bu noktada.
 
Mustafa, uzun zaman bekliyor, kendini Orfales diyarından alıp götürecek gemiyi. Sonunda geliyor gemi. Mustafa sevinçli, hasretini çektiği öz memleketine kavuşacağı için. Fakat o gitmeden evvel kapları miktarınca su almak isteyenler var engin deryasından. Soru soranlar, açıklama bekleyenler… Veda Hutbesi mi bu acaba?
 
Kimler soru sormuyor ki bu ‘seçilmiş olan’a.
 
En başta beşeri dinleri temsilen Mitra, Aşk’a ve Evlilik’e dair soruyor; bir anne, Çocuklar’a dair soruyor; zengin bir adam, Vermek’e dair soruyor; han sahibi, rençper, duvarcı, çulha, tacir, hakim, avukat, hatip, vaiz, öğretmen, genç, bilgin, astronom, şair ve daha niceleri… ‘Seçilmiş olan’ tüm bilgisini paylaşıyor onlarla.
 
"Aşk size işmar ettiğinde izleyin onu,
Yolları çetin ve sarp olsa da.
Ve kanatları sizi sarmaladığında ram olun ona,
Telekleri arasındaki gizli kılıç sizi yaralayacak olsa da.
Ve sizinle konuştuğunda inanın ona,
Şimal rüzgarının bahçey itarumar edişi gibi,
Onun sesi rüyalarınızı darmadağın etse de." diyor ‘Aşk’a Dair’ bölümünde,
 
"Ve yarın, kutsal şehre giden hacıları takip ederken
izsiz kumlara kemikler gömen aşırı tedbirli bir köpeğe
yarın ne getirecektir ki?

Kuyunuz dopdoluyken susuzluktan korkmak dindirilemez
bir susuzluk değil mi?" diyor ‘Vermek’e Dair’ bölümünde
 
"Ve nedir aşkla çalışmak?
 
Kumaşı, yüreğinizden çekilen ipliklerle dokumaktır,
bu kumaşı cananınız giyecekmişcesine." diyor ‘Çalışmak’a Dair’ bölümünde de…
 
Cibran’la sohbete başladığınızda onun az ve yoğun söylediğini görüyorsunuz. Kimi zaman düşünmek, iyice sindirebilmek için izin istiyorsunuz. Sanki sizi size anlatıyor; ana düşünceyi veriyor, olaylar film şeridi gibi akıyor arka bahçenizde.
 
Son sayfaya geldiğinizde ‘Tanıştığıma memnun oldum, yine görüşelim olur mu?’ diyorsunuz. Rabb’im razı olsun tanıtandan.
 
O da size ‘Kısa bir süre, rüzgara yaslı bir dinlenme anı ve bir başka kadın doğuracak beni’ diyor İsa (A.S.) misali.
 
Ve en nihayetinde "Cibran! " diyorsunuz "Sen hakikatten ‘ER’MİŞ ‘sin."
 
 
Özgül Çağlayan
HaberKültür.Net