Türkiye gazetesinden Raşit Ağzıkara’nın haberi…
Arıtılmış gerçeklik teknolojisiyle sanal dünyayı gerçek hayatla buluşturan uygulama ile kullanıcılar farklı bir dünyaya adım atıyor. Oyuncular dışarıya çıkıyor, geziyor, araştırıyor ve telefonlarının kamerasından gördüğü pokemonları avlıyor. Aslında olay bu kadar basit ancak işi zor kılan gerçek bir harita üzerinden pokemonun bulunduğu noktaya gitmek zorunda olmanız. Şimdilik Türkiye’de olmayan uygulamayı farklı yollarla indiren büyük bir kesim var. Yanı başınızda gruplar halinde minik canavarları avlayanları görürseniz şaşırmayın.
Günlük tahmini geliri şimdilik 1,6 milyon dolar. Kullanım oranı Twitter’ı yakaladı. Kulanım süresi WhatsApp, Instagram, Snapchat, Messenger gibi uygulamaları geride bıraktı. Uygulamanın Twitter yansımalarını analiz eden Somera’nın araştırmalarına göre Twitter’da son bir haftada TT (Trend Topic) listesinde, süre olarak en çok kalan konu Pokémon Go oldu.
Pokemon avı sırasında özellikle trafik olan yerlerde dikkat edilmesi konusunda uyarılar yapılıyor. Av sırasında köprüden düşenler, cesetle karşılaşanlar bile var hatta polis karakoluna yakın noktadaki pokemonları avlamaya çalışırken sorguya çekilenler dahi olmuş. Oyunu daha önce duymamış olan polise durumu izah etmek hayli zor olmuş.
Oyunun amacı Pocket Monster (Cep Canavarı) denen tuhaf karakterler ile Pokemon eğitmenlerinin dostluğunu artırmak. Bu canavarların her türünden en az bir tane yakalamak gerekiyor. Eğitimciler arasındaki savaşlar ise oyunu sürekli canlı tutuyor. Oyun GPS’inizi ve kameranızı kullanarak pokemonları gerçek ortamda görüntülemenizi sağlıyor. Elinizdeki telefonla ilerledikçe farklı ortamlarda çeşit çeşit pokemonlarla karşılaşıyorsunuz. Sürekli ilerliyorsunuz ve sizinle birlikte oyun karakteriniz de yürüyor. Etrafınızda bir pokemon belirdiğinde telefonunuz uyarı veriyor. Şimdiden piyasaya çıkan bluetooth bağlantılı aparatlarla da oyunu daha rahat oynayabiliyorsunuz.
Oyunun yeni bir çığır açtığı ve buna benzer oyunların da piyasayı saracağı kesin gibi lakin bizden neleri alıp götürür onu zaman gösterecek.
Uzman isimlerle PokemonGO’nun öncesini, sonrasını ve etkilerini konuştuk.
Barış Özcan (Hikaye Anlatıcı / Abak.us Medya Ajans Başkanı) :
Türkiye’de yeni tanınmaya başlandı ama uygulamanın tasarımcıları 4 yıl önce bu işin temeli sayılabilecek hazırlıklara başlamıştı. O günlerde elde edilen tecrübeleri bugün sahaya taşımış oldular. PokemonGO’yu büyük bir heyecan ve merakla karşılayanları anlıyorum ama daha sakin ve orta taraftan bakmak gerekiyor. Eyvah başımıza taş mı yağacak diyenlerden de olmamak lazım. Bundan sonraki dönemlerde hayatımıza ne gibi etkileri olur bunu düşünmek ve ona göre bizim de adım atmamız gerekiyor. Bıçağı iki türlü de kullanabilirsiniz, ameliyatta hayat kurtarır ama kavgada adam öldürür. İnsanlar koltuklarından kalkıp dışarı çıkmaya başladı. Belki de çevresine ilk defa bu kadar dikkatli bakanlar var. Bunlar iyi tarafı ancak hâlâ telefonun başındasın ve sanal alemle irtibatın var. Bu da bazı tehlikeleri yanında getiriyor. Örneğin telefona bakarak sürekli yürüyen insanların başına farklı haller gelmeye başladı. Çukura düşenler, sorguya çekilenler falan. Bir iş çılgınlık boyutuna geldiğinde böyle sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Ben daha çok oyunun tasarım yönüne ilgileniyorum. Yükledim ilk pokemonumu da evin içinde yakaladım. Daha yeni o yüzden de söylenecek şeyler şu an için daha kısıtlı. Bekleyip görmek gerekiyor. Şöyle bir şey var PokemonGo’ya sadece oyun gözüyle de bakmamalıyız, hayatın parçası haline getirilmiş psikolojik koleksiyonculuk bu. Hatırlayanlar olacaktır Sanal bebekler yetişdirdik bir dönem. İşte PokemonGo’da bir yönüyle bu yaşatılan sanal yaratıklara benziyor. Buluyorsun eğitiyorsun ve savaştırıyorsun.
Beni etkileyen şeylerden biri de oyunlarda insanlarla insanlar oynadıklarında etkisi büyük oluyor. Yapay zekaya karşı oynanan oyunlar bu kadar etkili olamıyor. Çoklu oyunculuk kavramı da etkileyici. Bir zamanlarda Warcraft büyük etki yapmıştı. İnsanlar bilgisayar başında uyuyordu. Çok kez böyle manzaralarla bizzat karşılaşmışlığım da var. Yani diyeceğim o ki fantezi dünyasına sinema ile geçiş yaptık, izliyorduk şimdi ise o fantezi dünyasının içinde izlenen oluyoruz.
Gökhan Yücel (Dijital Araştırma Derneği Başkanı) :
Bu yeni bir mecraya geçiş değil. Bizim bu mecradan yeni haberdar oluşumuz yada yeni haberdar oluşumuzun yaygınlaşması/millileşmesi. Lakin bu oyun 2-3 senedir bekleniyordu. Altyapısını üç aşağı beş yukarı kestirebiliyorduk. Bu işin arkasındaki isim ve markaları hepimiz yakından takip ediyorduk. Ingress, Niantic, Nintendo, Google Earth. Türkiye’de herşeye dün çıkmış muamelesi yapmaya bayılıyoruz. Çünkü kim uğraşacak evveliyatıyla, bu oyunun hikayesi tasarımının öyküsü, arka plandaki kavramlar.
Günlük aktif kullanıcı sayısı Twitter’ı geçti, Nintendo’ya birkaç gün içinde 11.5 milyar dolar değer kattı. Kavramsal olarak baktığımızda evet bu oyun tüketici tipi üründe AR denen zenginleştirilmiş gerçekliğin oyunla buluştuğu en yüksek seviye. Oyun gerçek mekanlarda oynanıyor. Ama sanal. Bunu hatırlarsanız Facebook’un son geliştirici zirvesindeki sanal alemde VR ile çekilen ilk selfie’yle birlikte düşünebiliriz. Bu bir devrimdir. Bundan sonra bu ve buna benzer ürünler artacak. PokemonGo onlarca kez güncellenecek. Tüm dünyada piyasaya çıkacak. Peki kıssadan hisse ne? Kıssadan hisse şu bizim bu trendleri çok daha anlık ve yakından takip edebilecek ülkemizdeki dijital kültürü artıracak araştırma merkezlerine ihtiyacımız var. Yoksa kaçan trenler yüksek hızlı tren oldu. Yakalamak çok zor. Önümüzdeki dönem bu tür deneyim tasarımlarının dönemi olacak. Yapay zeka çalışmalarının katkısıyla çok farklı şeyler göreceğiz. Dördüncü Endüstri Devrimi kutlu olsun.
Fırat Demirel (Webrazzi Analisti) :
Pokemon Go’ya sadece bir oyun olarak bakarsak iki önemli faktöre dikkat çekmek gerek. Birincisi arkasında oldukça sağlam bir hikayenin ve hazır bir kullanıcı kitlesinin varlığı. İkincisi ise kullanılan teknolojik altyapının oldukça güçlü olması. Yani Niantic Labs, sadece konumlandırma ve artırılmış gerçeklik alanında tecrübesini kullanarak başarılı olmadı; Nintendo’dan aldığı büyük hikaye ve Google’dan aldığı güçlü teknolojik destek ile başarıya ulaştı.
Oyunun sosyal etkisi ise oldukça çarpıcı. Şimdiye dek dijital ile fiziksel dünyayı buluşturan farklı uygulamalar görmüştük. Fakat Pokemon Go insanları sokağa dökmek gibi bir etkiyle hayatımıza girdi. Sanırım hiç kimse bu kadar ilgi göreceğini beklemiyordu ve bu durumu ‘erken benimseyenler’ (early adopters) etkisiyle açıklamak da yeterli değil. Ortada fiziksel etkileşimden öte insanları peşinden sürükleyen bir uygulama var ve bu durum çok geniş bir perspektiften bakmayı gerektiriyor.
Hatırlatsanız Niantic’in Google ile 2012 yılında çıkardığı Ingress adlı oyunda enerji toplayan Alimler takımını veya enerji için savaşan Direniş takımını seçip diğer insanlarla rekabete giriyordunuz. Yani Pokemon GO’nun geleceği kitleler arası etkileşimi, toplum psikolojisini oldukça farklı bir boyuta taşıyabilir. Sahip olunan kullanıcı bilgileri de bu anlamda büyük bir koz niteliğinde.
Sözün özü, Pokemon Go yeni bir şey keşfetmedi ama noktaları çok iyi birleştirdi. Oyunun kitleleri etkileyen tarafı ise biraz daha ihtiyatlı olmamızı gerektiriyor. Zira şimdiden çeşitli kazalar yaşandı ve bir Soykırım Müzesi oyunun etki alanından çıkmak istediğini duyurdu. Bundan sonraki distopik senaryolar ise hayallerimizle sınırlı.