Gezi Parkı olaylarında sosyal medyanın rolü

İnternet
Uzmanlar, Gezi Parkı olayları ile tekrar gündeme gelen sosyal medyanın kullanımı konusunda uyarılarda bulundu.   Türkiye Psikiyatri Derneği Ruh Sağlığı ve Medya Çalışma Birimi Koordinatörü Doç. D...
EMOJİLE

Uzmanlar, Gezi Parkı olayları ile tekrar gündeme gelen sosyal medyanın kullanımı konusunda uyarılarda bulundu.

 

Türkiye Psikiyatri Derneği Ruh Sağlığı ve Medya Çalışma Birimi Koordinatörü Doç. Dr. Burhanettin Kaya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sosyal medyayı yok edip kaldırmak yerine, yararlı amaçlar için kullanmak gerektiğini belirtti.

 

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Kaya, sosyal medyada ödünç alınmış, doğruluğu ya da yanlışlığı yeterince test edilmemiş fikirlerin, sözlerin ve alıntıların dolaştığını ifade ederek, bunların yakalanması ve satır arasından çıkarılıp sosyal medyanın kullanımına sunulmasının, kişinin hem dünyaya bakışını hem de bu  dünyanın farklılığını ortaya koyduğunu söyledi.

 

Kendi özgün üretimlerini paylaşanların ise fark edilme gereksinimi olduğunu anlatan Kaya, sosyal medyanın yararları ile ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:

 

“Bilginin hızlı dolaşımı, alternatif sansürlenmemiş bilginin dolaşımı son derece önemli. Sosyal medya çok önemli yeni bir iletişim alanı. Tabii rasyonel ve amaca uygun kullanılması şartıyla. Bu anlamda hayatı olumlu yönde de değiştirebilecek bir gücü var.”

 

-“Yanlış bilgiler de dolaşabilir”

 

Sosyal medyanın, son olarak Gezi Parkı olaylarında görüldüğü gibi yanlış bilgilerin dolaşımı için de uygun bir araç olduğuna dikkati çeken Kaya, gazeteler ve televizyonların da bu tür etkileşimlerde bulunabileceğini, yanlış haberler ulaştırabileceğini ancak bunun belirli bir strateji dahilinde yapılabileceğini ifade etti.

 

Kaya, “Yanlış bilginin birinden bir başkasına zincirleme ulaşma şansı sosyal medyada daha yüksek. Burada ‘Titan zinciri’ gibi bir etki yaratılıyor” diye konuştu.

 

-“Örgütlenme, bir araya getirme fonksiyonu oldu”

 

Sosyal medyanın, Gezi Parkı olaylarında örgütlenme ve bir araya getirme fonksiyonu gördüğünü bildiren Kaya, bu tür ağların kendi düşüncesini yaymak isteyenler tarafından sıkça kullanıldığını anımsattı.

 

Sosyal medyada takip edilmeye değer bulunan kişilerin yaydığı bilgi ve düşüncelerin referans olarak kabul edildiğini vurgulayan Kaya, “Sahte hesapların güvenilirliği çok düşüktür. Bu nedenle takip edilecek hesapların seçimi büyük önem taşıyor. Paylaşılacak bilgi de aynı şekilde son derece özenle seçilmelidir” dedi.

 

-“Toplumda yakından tanınan kişilerin sorumluluğu büyük”

 

Toplumu yönlendirebilecek, tanınmış kişilerin herhangi bir bilgi ve düşünce paylaşırken daha dikkatli olması gerektiğini vurgulayan Kaya, şunları söyledi:

 

“Toplum liderleri, sanatçılar ve politikacılar gibi kabul gören, herkesin yakından takip ettiği kişiler toplumu yönlendirme özellikleri olduğu için sosyal medyayı daha dikkatli kullanmalıdır. Bu kişilerin yüzbinlerce takipçisi var. Ötekileştirici, tahrik edici dil kullanmamaları gerekir. Çünkü bu kişilere öykünen takipçilerin bu görüşleri benimseme eğilimi ortaya çıkabilir. Bu, tanınmış kişiler için etik ve vicdani bir sorumluluktur.”

 

-“Herşeyin kötüye kullanılması riski var”

 

Her konuda olduğu gibi sosyal medyanın da kötüye kullanılması riski olduğunu dile getiren Doç. Dr. Kaya, “Bununla birlikte kötüye kullanma gücü az ya da çok iyi etkileme gücüyle paraleldir. Bu nedenle sosyal medyayı yok edip kaldırmak yerine yararlı amaçlar için kullanmak gerekiyor” şeklinde konuştu.

 

Gezi Parkı olaylarında sosyal medyanın yetkililer tarafından iyi değerlendirilmediğini vurgulayan Kaya, “Kamuoyunda olaylarla ilgili inanılmaz bir bilgi akışı oluşmasına rağmen, yetkililer bu mecrayı iyi kullanamadı. Oysa çok daha önceden park ile ilgili proje konusunda sosyal medya üzerinde bilgilendirme yapılabilirdi. Bu hem kötü niyetli kişilerin girişimlerini önler hem de halkın yaşadığı şehirle ilgili alınan kararlar konusunda bilgi sahibi olmasını sağlardı” şeklinde konuştu.

 

Doç. Dr. Burhanettin Kaya, sosyal medyanın gücünün iyi bilinmesi ve değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

 

-Törenli: “Gerçekliği belli çevreler değiştirebilir”

 

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Bilişim Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. NurcanTörenli, sürece sadece “sosyal medyanın etkisi” diye bakmanın yanlış olacağını belirterek, insanların toplumsal var oluş koşullarından kaynaklanan bir araya gelme ve tepkilerini ortaya koyma isteğinin daha önceleri de farklı kanallarla gerçekleştiğini, sosyal medyanın ise bu süreci hızlandırdığını, eylemliliği mekana yaydığını ifade etti.

 

Olayı sadece sosyal medyanın etkisi olarak algılamanın tarihsel, toplumsal gerçeklerden uzak olacağını anlatan  Törenli, sosyal medyanın sadece bir araç olduğunun unutulmaması gerektiğini söyledi.

 

İletişim sürecinin büyük değişkenliklerle örülü olduğunu ve bunun her zaman sorgulandığını anlatan Törenli, “Bu geleneksel medyada da böyle. Canlı yayında kamerayı nereye yönelttiğiniz ya da fotoğrafı nereden çektiğinizle ilgili. Bu gerçekliği belli çevreler, insanlar, provokatör zihniyetli çevreler değiştirebilir. Bu geleneksel medyada da vardı, yeni medyada da var. Araçta yansızlık olmadığı apaçık ortada. Sosyal medya bireylere kitle iletişimi yapan kuruluşlara mahkum olmadan kendi tanıklıklarını aktarabilecekleri bir ortam hazırladı. Bu aktarım her içerik için geçerli, kitap, öykü, makale gibi kanallarda da o gerçekliği siz kuruyorsunuz. Bu iletişimin doğasında var, bir aracın getirdiği doğruluk ve yanlışlık değil” dedi.

 

-Avşar: “Ciddi suistimaller yaşandı”

 

Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zakir Avşar ise yeni medyanın insanların hayatına hızlı şekilde girdiğini söyledi.

 

Bilinçli medya tüketiciliği ve medya okur yazarlığının insanlar tarafından çok iyi bilinmemesi nedeniyle bu tür olayların gerçekleşebileceğini dile getiren Avşar, Gezi Parkı olaylarında insanların haklı olduğu konuların bulunduğunu ancak bu olaylar ekseninde sosyal medya konusunda ciddi suistimaller yaşandığını ifade etti.

 

İleride olabilecek her türlü toplumsal hadisede, sosyal medyanın suistimal edilebileceğine dair ipuçlarının da bu olaylarda görüldüğünü belirten Avşar, ne olursa olsun tepkilerin demokratik ortamda verilmesi gerektiğini vurguladı.

 

Tepki verebilmenin önemine işaret eden Avşar, bunun sürdürülebilirliği için de hiçbir zaman işin içine şiddetin karışmaması gerektiğine dikkati çekti.

 

İnsanların hakkını aramasının kutsal bir davranış olduğunu belirten Avşar, “İşin içine bir takım provakatörlerin de girdiğini görüyoruz. Daha sonra suç işleyenler ayıklanabilir ama burada önemli olan testi kırılmadan nasıl önlem alabiliriz?” ifadelerini kullandı.

 

Sosyal medyayı önemli bir iletişim mecrası olarak gördüğünü anlatan Avşar, olaylarda geleneksel medyanın kötü bir sınav verdiğini bildirdi.

 

Prof. Dr. Avşar, “Burada klasik medyaya çok önemli görev düşüyor. Otosansürle de sansürle de olsa görmezden gelmeniz olayı bastırmıyor. Bir sosyal hadiseyi görmezden gelmeniz, o olayları kesmiyor. Geleneksel medya, olayı olduğu gibi verirse suistimallerin önü kesilir”

 

Avşar, akademik dünyanın, sosyal medya üzerinde çalışmalar yapması gerektiğini, özellikle medya okur yazarlığı konusunda, toplumsal hassasiyeti bir kez daha devreye sokmanın zorunluluk olduğunu belirten Avşar, “Medya okur yazarlığı mutlaka ders olarak okutulmalıdır. Gösteriler de bunu ortaya koymuştur” değerlendirmesinde bulundu.

 

AA