Tardigratlar dünyanın en dayanıklı canlısıdır. “Deniz ayısı” ya da “yosun hayvancığı” olarak da bilinirler. Kulağa hoş geliyor ama aldanmayın. Suyun olduğu her yerde yaşarlar: Okyanusun sekiz kilometre dibinde, kutuplarda, radyoaktif sızıntının olduğu ortamlarda, Himalayaların doruklarında, ormanlarda, göllerin dibinde, nemli kumsallarda, Alpler’in geniş çayırlarında, yaprakların üstündeki minik su damlalarında, raflarımızdaki küçük yosunlu ortamlarda, köpeğimizin her sabah işediği yerlerde. Halkalı solucanlarla böcekler arasına düşen tıknaz ve mikroskobik canlılardır. Santimetrenin sadece sekizde biri kadar olan bu hayvanın kafası, dört çift güdük, pençeli bacağı ve sosise benzer bir mat bir bedeni vardır.
Görünüş ve hareket ediş tarzları dolayısıyla deniz ayısı olarak adlandırılırlar ama aslında daha çok ayaklı bir ısıtıcının yıpranmış ve buruşmuş küçük bir parçası gibiler. Yosun hayvancığı denmesinin sebebi ise yosunun bir tardigrat bulmak için en ideal yer olmasıdır.
800 tane tescillenmiş tardigrat türü var ama farklı özelliklere sahip olduğu bilinen en az 10.000 tanesi hâlâ adlandırılmayı bekliyor.
Çoğu kara tardigratı bitki ve mantarla beslenir ama çok sayıda etobur da vardır. Yuvarlak solucanlara, tekerlek hayvancıklarına ya da diğer küçük canlılara yapışıp bunları emerler.
Suda yaşayanlarsa (yarım litrede 100.000 kadar tardigrat bulunabilir) uzun süreler hiçbir şey yemeden yaşıyor gibi görünüyorlar. Kimisi denizhıyarı ve tüy ayak gibi canlıların üzerinde asalak olarak yaşar.
Çoğu tür tamamen dişilerden oluşur. Dolanmak konusunda çok hızlı olmadıkları için (“tardigrat” yavaş adım atan anlamına gelir) rüzgarın ya da yağmur damlalarının kendilerini başka habitatlara atmasını beklerler.
Hayvanın bu koşullar altında kendi kendini dölleyebilmesi büyük avantaj, tek bir tardigrat kendi başına koca bir aile oluşturabilir. Diğer türler çiftleşerek ürer ama karma-karışık bir çiftleşme yöntemleri vardır. Dişi, erkeğin içine bir tüp sokar ve spermini çalar.
Tardigrat yumurtaları inanılmaz derecede güzeldir. Çok uçlu yıldızlara ve gamzeli kürelere benzer ve süslü bir abajur gibi görünür. Aslında bu şekli almasının pratik bir amacı vardır: içindekileri nemli ve saldırılardan uzak tutmak.
Tardigratları farklı kılan, geçici olarak canlılık hallerini askıya alabilmeleridir.
Su kaynakları kurursa kendileri de kurur. Tüm yaşam fonksiyonları işlerliğini yitirir ve tamamen hareketsiz kalırlar ama ölmezler. Kriptobiozis olarak bilinen bu durum ilk olarak 1776’da fark edildi. O zaman bazı bilimciler hayvanın bizi yaşamın sırrına götürecek bilgiye sahip olduğunu düşündü.
Tardigratlar, vücudundaki tüm suyu dışarı atar ve hücre yağlarını da tüm hayati organların] bir arada tutan ve koruyan trelahoz adlı bir şekere dönüştürür. Sonra beklemeye koyulur, yüz yıla kadar bekleyebilir.Bir damla su tekrar hayata dönmesine yetecektir.
Tardigratları yok etmek bu “ölü” duruma geçtiklerinde iyice zorlaşır. Mutlak sıfır dereceye kadar (-272 “C) soğutulmuş, 151 dereceye kadar ısıtılmışlardır. Bir hafta boyunca sıvı helyum içinde bırakılmış ve bir insan için ölümcül olabilecek dozdan binlerce kat daha fazla radyasyon verilmiştir. Kimyasala boğulmuş, okyanusun dibindeki basıncın altı katı kadar basınca maruz bırakılmıştır. Ama tıpkı kahve parçacıkları gibi bir damlacık suyla tekrar hayata dönmüşlerdir.- bilginkadin.com