Prof. Dr. Celalettin VATANDAŞ, Prof. Dr. Burhanettin CAN, Prof. Dr. İ. Mete DOĞRUER ve Doç. Dr. Hasan GÜLLÜPUNAR’ın yoğun çalışmaları ve değerlendirmeleriyle,
“15 TEMMUZ ASKERİ DARBE GİRİŞİMİNİN ÖNCESİ VE SONRASINDA GENÇLİĞİN DURUMU” başlığı altında yeni bir gençlik araştırmasını kamuoyuyla paylaşma noktasında çalışmalarımızın sonuna gelmiş bulunmaktayız.
Taksim Kadife Darbe süreci ve onun devamı mahiyetinde olan sosyolojik savaş amaçlı 15 Temmuz 2016 Askeri Darbe girişiminin olduğu bir dönemde bir saha çalışması olarak gerçekleştirilmiştir. Darbe öncesi 81 ilde yaklaşık 4000, darbe girişiminden üç ay sonra TUİK’in 12 bölge ölçeği bağlamında 12 farklı ilde yaklaşık 2000 anket olmak üzere toplam 6000 civarında genç üzerinde yapılmıştır. Bu açıdan gençlik üzerinde yapılan son ve kapsamlı bir çalışma olmasından dolayı çok önemlidir.
Oldukça ses getirecek olan araştırmamızın geniş ayrıntılarını yeni yılın ilk günlerinde kamuoyuyla paylaşmakla birlikte, belli etkinlikler çerçevesinde tanıtımı da bilahare yapılacak ve kitap olarak ilgili kurum ve kuruluşlara gönderilecektir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
SEKAM (Sosyal, Ekonomik ve Kültürel Araştırmalar Merkezi)
****
15 TEMMUZ ASKERİ DARBE GİRİŞİMİNİN ÖNCESİ VE SONRASINDA
GENÇLİĞİN DURUMU
SEKAM
İSTANBUL, ARALIK 2018
Prof. Dr. Celalettin VATANDAŞ
Prof. Dr. Burhanettin CAN
Prof. Dr. İ. Mete DOĞRUER
Doç. Dr. Hasan GÜLLÜPUNAR
TAKDİM
Gençlik, yapısal olarak dinamik olup toplumsal değişimlerden, sorunlardan ve bunalımlardan en çok etkilenen kesimdir. Toplumsal tarihimizin son 200 yıllık dönemi, gençliğin kişilik ve kimlik arayışının en yoğun ve en çalkantılı olduğu bir dönem olarak anlam kazanmaktadır. Bu çalkantıların şiddetini artırarak devam ettiği Taksim Kadife Darbe süreci ve onun devamı mahiyetinde olan sosyolojik savaş amaçlı 15 Temmuz 2016 Askeri Darbe girişiminin olduğu bir dönemde, bu araştırma bir saha çalışması olarak yapılmıştır. Darbe öncesi 81 ilde yaklaşık 4000, darbe girişiminden üç ay sonra TUİK’in 12 bölge ölçeği bağlamında 12 farklı ilde yaklaşık 2000 anket yapılmıştır. Bu açıdan gençlik üzerinde yapılan son ve kapsamlı bir çalışma olmasından dolayı önemlidir.
Bu çalışma, 2012 yılında SEKAM olarak tüm Türkiye sathını kapsayacak şekilde yaptığımız TÜRKİYE’DE GENÇLİK (Gençliğin Özellikleri, Sorunları, Kimlikleri ve Beklentileri) adlı gençlik araştırmamızın bir devamı olup süreç içerisinde gençlikte meydana gelen değişimlerin fotoğrafını çekmeye katkıda bulunması açısından da çok önemlidir. Elde edilen sonuçlar ve Türkiye’nin içinde bulunduğu olağanüstü şartlar göz önüne alınarak raporlandırma kısmen bilinçli olarak geciktirilmiştir. Şu anda Türkiye’nin pratiğindeki gözlemlerimiz, gençlerin birçok öngörüsünü ve gençlikte meydana gelen değişimi doğrular mahiyettedir. Bu açıdan da bu çalışma çok önemlidir.
Gençlik üzerinde değişik zamanlarda yapılmış çalışmalardaki gençliğin durumu ile ilgili problemler/araştırma alanları genel olarak şunlardır:
• Sigara, alkol, kumar, madde kullanma eğiliminde artış
• Fuhuş ve cinsel çarpıklıklar
• Şiddete eğilim
• Teknoloji bağımlılığında artış: cep telefonu, bilgisayar, internet, sosyal medya kullanımı • Bireyselleşme-yalnızlaşma, sanallaşma
• Davranış bozukluğu, psikolojik olarak gel-git yaşama
• Parçalanmış kimlik-kişilik, kendine belirlediği kimlikle, düşünce ve davranışlarının uyuşmaması, tezatlı davranış, şizofren kimlik
• Din algısında zedelenme, laikleşme-sekülerleşme, deizme, ateizme kayış
• Toplumsal değerlere yabancılaşma, değer yargılarında zedelenme
• Kavramsal kargaşa, zihinsel kirlenme: din, laiklik-sekülerlik, ateizm, ahlak, iffet, hayâ, vefa, aile, mahremiyet, nikâh, nikâhsız birliktelik, zina, eşcinsellik, aşk…
• Başkalarına karşı güven kaybı, kendisine karşı güvenme ile güvenmeme arasında gidip gelme • Her şeyi bilirim psikolojisinde olma
• Gelecek korkusu
• Aileye, ülkeye aidiyeti kaybetme; ülkeden göç etme isteği
• Kendisini sorumlu hissetmeme fakat başkalarını sorumlu tutma, sorumluluk ve yükümlülük duygusu ile alay etme; tüm bunlara karşılık çevresindekilerin kendisine karşı sorumlu sayma • Birlikte yaşadıklarını kendine mecbur tutma eğilimi, kendini kimseye karşı sorumlu hissetmeme
• Kendini ifade edebilecek meramını anlatabilecek tarzda anadiline bile hâkim olamama
• Her şeye sahip olma hakkını kendisinde görme; “Buna hakkım var mı?” gibi bir soruyu sormamak
• Köşe dönmeci zihniyet
• Maddiyatçılık eğilimi
• Sahip olduğu şeylerin kıymetini bilmemek ve umursamamak
• Sınırsız bir tüketici ve kullanıcı özelliği sergilemek, marka tutkusu, gösteriş,
• Elde etmek istedikleri ile haklı olmak arasında bir ilişki kurmamak. Elde etmek istediklerinde kendini haklı saymak
• Alışılmış giyim tarzlarından uzaklaşmakla kalmayıp, insanlığın genel teamülleriyle bile çelişen giysiler veya giyinme biçimleri
• Çok uyuma; uykunun gündelik hayatın ağırlıklı kesimini oluşturması,
• Erken ergenleşme
• Anlık yaşamak, geleceğe yönelik plan yapmamak
• Bilgiye kendi çıkarı için ilgi duymak, bilgiyi paylaşmamak
• Rol model konusu
Bunların birçoğu belki bir sosyal problem boyutuna ulaşmamıştır. Hastalık, başlangıç aşamasındadır. Vakit varken acilen tedbir alınması gerekmektedir. Gençliğimizin böyle bir değişim göstermesi normal midir? Gençlik kendi kültür medeniyetinden, kendi değerlerinden niçin kopmakta ve yabancılaşmaktadır? Niçin sanallaşmakta, niçin bireyselleşmektedir? Ailenin, kentleşme ve göç politikalarının, Türkiye’nin medeniyet tercihinin, sistemin öngördüğü yaşam tarzının, eğitim sisteminin, medyanın, toplumsal değerlerdeki çözülmenin bunda bir payı var mıdır? Bu ve buna benzer soruları sormak ve cevaplarını bulmak zorundayız. Gençlikle ilgili yapılmış çalışmalardan, devlet ricalinin değişik zamanlarda yaptığı açıklamalardan ve yayınlanmış anılardan yararlanarak gençliğe olumsuz olarak etki eden faktörleri, aile içi ve aile dışı faktörler olarak iki sınıfta toplayabiliriz:
I- Aile İçi Faktörler:
• Aile ortamının etkisi
• Ailenin parçalanması-yıkılması
• Evin otelleşmesi
• Sorunların konuşulmaması
• Çocuklara ilgisizlik
• Aile içi yanlış eğitim
• Sevgi şefkat eksikliği
• Doğru iletişim kurulmaması
• Akraba çevresinin etkisi
• Cinsellik konusunda yanlış bilgilenme
• Ekonomik sıkıntılar
• Dini eğitim yetersizliği
II- Dış faktörler
• Küresel güçlerin saldırısı: Siyonizm, ABD, AB, yabancı istihbarat örgütleri
• Bazı medya kuruluşlarının saldırısı: diziler, filmler, özel programlar
• Bilgisayar oyunlarının etkisi
• İnternet ve sosyal medya saldırıları
• Feminist hareketin sosyal ilişkileri ve insanlığın kadim tecrübelerini tahrip eden etkisi • Hıristiyanlaştırma faaliyetleri
• Satanizmin etkisi
• Ateizmin etkisi
• Türkiye’nin yanlış kültür ve medeniyet tercihi: seküler batı kültür ve medeniyet tercihi
• İki kültür ve medeniyet değerlerinin çatışması ile oluşan şizofreni
• Yanlış eğitim politikası
• Yanlış kentleşme politikası
• Yanlış tarım/sanayi/hayvancılık politikası
• İşsizlik: İş bulamama korkusu
• Okuyamama korkusu
• Tüketimi körükleyen, sembolik tüketimi yaşam tarzı haline getiren reklamlar
• Genel ahlâk ilkeleriyle çatışan bazı müzikler ve klipler
Bu faktörlerin çatışmasının meydana getirdiği ortam, gençlikte kimlik ve kişilik krizine sebebiyet vermiştir. Araştırmada, gençliği bütün boyutları ile ele almış olmakla birlikte özellikle değerler ve kimlik tanımlanması üzerinde özenle durulmuştur. Bu bağlamda birçok dinî, siyasî ve ideolojik kimlik bir değişken olarak dikkate alınmıştır. Kimliklerle ilgili farklı sınıflamalar yapılmış veya onlara atıflarda bulunulmuştur. Hangi sınıflandırma olursa olsun, gençlerin, değerlerle ilgili sorulara verdikleri cevaplarla, seçtikleri ve benimsedikleri kimlikleri arasında çok ciddi tutarsızlık olduğu görülmektedir. Gençlerin verdiği cevaplara bakıldığında, gençlerde çok ciddi kavram kargaşası olduğu, kavramların muhtevasının ne olduğunu bilmedikleri ve kavramların içini boşaltarak kullandıkları gerçeği ile karşılaşmaktayız.
Yayınlanmış birçok eserde teorik olarak tanımlanan, öngörülen gençlikle, kendisini bu kimlikle tanımlayan, pratikte var olan, yaşayan gençlik arasında nasıl bir ilişki vardır sorusu, ilk defa SEKAM-2013 Gençlik araştırmasında cevaplandırılmaya çalışılmıştır. Teorik olarak öngörülen nesille pratikte var olan nesil arasındaki ilişki, bu çalışma ile daha geniş boyutları ile tartışmaya açılmaktadır. Bu açıdan bu çalışma, çok özgün bir özelliğe sahip olup birçok ezberi bozacak, gençlikle ilgili alışılagelen kalıpların kullanılmasının yanlışlığını ortaya koyacak ve bize yeni sorumluluklar yükleyecektir. Özet olarak ifade etmek istersek, araştırmanın özü, gençliğin zarfı ile mazrufunun birbirini tutmadığı gerçeğini ortaya çıkarmış olmasıdır.
Gençliğin durumunun değişik boyutları ile çok değişkenli nonlineer bir mesele olarak ele alınmasının daha yararlı olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle tek bir genel gençlik raporu yerine gençliği değişik boyutlardan ele alabilecek şekilde birçok alt rapor hazırlanmasının daha yararlı olacağı kanaatindeyiz. Bu amaçla şimdilik öngördüğümüz gençlik alt raporları şunlardır:
• 15 Temmuz Askeri Darbe Girişiminin gençliğin üzerindeki sosyolojik ve psikolojik etkileri • Gençliğin temel sorunları
• Gençliğin kimlik krizi
• Gençliğin din algısı
• Gençliğin güven bunalımı
• Gençlik ve uyuşturucu kullanımı
• Üniversite gençliğinin yaşam tarzı ve toplumsal değerler
• Gençlik ve aile değerleri
Gençlik dönemini, biyolojik, psikolojik, ahlâkî ve sosyal açıdan gel-gitlerle dolu bir arayış, bir değişim, gelişim, olgunlaşma, bir dünya görüşü, bir hayat felsefesi, bir değer sistemi arama, bir kimlik ve kişilik inşa etme dönemi olarak tanımlayabildiğimize göre araştırma sonuçları, gençlerimize sağlam bir dünya görüşü, bir değer sistemi ve bir kimlik kazandıramadığımızı ortaya koymaktadır. Bu bir tespittir; suçlama, yargılama değildir. Eğer bu durumla ilgili sorumlu ve suçlu aranacaksa, sorumlu ve suçlu olan gençler değil; biz büyükler, anne babalar ve yöneticilerdir. Bu noktada Hz. Ali’nin şu sözünü hatırlamakta fayda vardır: “Çocuklarınızı gelecek zamana göre terbiye edin, eğitin; çünkü onlar o zamanı yaşayacaklardır.”
Nesil meselesi, bir kültür ve medeniyet davasıdır. Nesil, bir ülkenin, bir milletin ve bir devletin geleceğidir. Neslin kaybı, ülkenin, milletin ve devletin kaybı demektir. O nedenle nesil meselesi, sadece ailenin meselesi olmayıp topyekûn bir milletin, siyasetin ve devletin meselesidir. Siyasetin, kısır meselelerle uğraşmaktan kurtulup geleceğimiz olan neslin inşasına yönelmesi şarttır, elzemdir ve zorunludur. Bu noktada siyasetin sorumluluğu büyüktür.
Bu araştırma ile biz bu safhada Türkiye’deki gençliğin, sadece röntgenini çektik. Bu nedenle raporlarda gençlikle ilgili sorunların çözümüne ilişkin herhangi bir öneri yer almamaktadır. Ancak araştırma projesinin her bölümü, ayrı ayrı kitaplar haline getirilip kamuoyuna açıklandıktan sonra SEKAM olarak çözüm önerilerimizi tartışmaya açacağız.
Gençlik meselesini, toplumun çok farklı kesimleri ile tartışarak ortak bir yol haritası ve ortak politika oluşmasını sağlamak istiyoruz.
Projeyi büyük bir fedakârlık ve yetkinlikle yürüten Prof. Dr. Celalettin Vatandaş’a, araştırma grubuna, hem araştırma sorularını hem de bulgularını tartışarak onlara derinlik ve zenginlik katan SEKAM Yönetim Kurulu ve Yüksek İstişare Kurulu üyelerine, tabloların hazırlanmasında yardımcı olan Mustafa Coşkun’a, kitaplaştırılmasına katkıda bulunan Hikmet Yıldırım’a, Aşkın Özcan’a ve diğer emeği geçenlere teşekkürü bir borç bilirim.
Prof. Dr. Burhanettin CAN
SEKAM Yönetim Kurulu Başkanı