Bazı insanlar çok uzun süre nefeslerini tutabilir. Frank Swain bunun sınırlarını araştırdı.
Geçen yıl Kasım ayında 32 yaşındaki Nicholas Mevoli okyanusun üstünde sırtüstü yatmış ciğerlerini havayla doldurmuş, sonra suya dalmıştı. Bahama adaları civarında 72 metre derinlikte bir sualtı mağarasına kadar o nefesle yüzdü. 3,5 dakika sonra su üstüne çıktığında bilincini yitirmiş, deney ölümle sonuçlanmıştı.
İnsan hiç nefes almadan su altında ne kadar kalabilir? Ne kadar süreyle nefesimizi tutabiliriz? Günümüzde uzayın ve okyanusun derinliklerinde sınırları zorlarken bu konuya el atmak yerinde olacak.
Uzay boşluğunda bilinç yitimi çok hızlı gerçekleşir. 1965’te NASA’ya bağlı uzay araştırmaları merkezindeki test odasında bir görevlinin uzay tulumu delinip kısa süreliğine hava boşluğuna maruz kaldığında 15 saniye içinde bayılmıştı. Genel kanının aksine bu tür durumlarda patlama tehlikesi değil, düşük basınçta vücut sıvısının buharlaşması tehlikesi söz konusudur. Görevli, bayılmadan önce aklında kalan son şeyin, ağzındaki tükürüğün kaynayıp uçtuğu hissi olduğunu söylemişti.
Solunum aleti olmadan dalan dalgıçların durumu biraz daha iyi. Onlar her defasında su altında en az üç dakika harcıyor. Bu alandaki rekor ise 214 metre derinliğe dalıp 4,5 dakika nefes almadan duran Herbert Nitch adlı dalgıca ait. Dalgıçların bu kadar uzun süre su altında kalmasını sağlayan şey “memelilerde dalma refleksi” denen bir fiziksel reaksiyon. Yani, vücut suya daldığında kalp yavaşlıyor. Sadece kafanın soğuk suya daldırılması bile bu etkiyi yaratıyor.
Antrenmanla süre uzatmak
Bu dalgıçlar suyun derinliklerinde aşırı basınç koşullarında bu kadar süreyle nefessiz kalırken daha olağan koşullarda daha uzun süre nefes almadan durmak da mümkün. 2012’de Danimarkalı dalgıç Stig Severinsen bir yüzme havuzunda tam 22 dakika su altında kalarak rekor kırmıştı. Ortalama bir insan nefesini bir dakika kadar tutabilirken bu tür profesyonellerin bu dayanıklılığı hazırlık, antrenman ve fizyolojik özellikleriyle ilgili.
Severinsen rekor denemesinden önce, 20 dakika saf oksijen havalandırmalı bir ortamda kalmıştır. Böylece vücudu oksijene doymuş ve akciğerleri karbondioksitten temizlenmiştir. Bunlar uzun süreli nefes tutmada önemli unsurlardır. Oksijen yetersizliği ölümcül olabileceği gibi, karbon dioksit fazlalığı da aynı oranda tehlikelidir. Bu atık madde akciğerlerden temizlenmediği vakit, karbondioksit birikmesi kanı asitli bir hale getirecek ve kas spazmları, yönünü kaybetme, hızlı kalp atışı ve nihayetinde ölüm baş gösterecektir.
Antrenmanlı dalgıçlar ve nefes tutma şampiyonları yaptıkları hazırlıklar sonucu fiziksel uyum sağlamışlardır. Brezilyalı balıkçılar arasında yapılan araştırmalar, av için dalan balıkçıların akciğerlerinin daha büyük olduğunu göstermiştir. Aynı şekilde, dalış sırasında Koreli ve Japon inci avcılarının kanında, oksijen taşıyan kırmızı kan hücrelerinin yüzde 10 daha fazla olduğu tespit edilmiştir.
Üst sınır
BBC Dergi’nin haberine göre nefes tutmanın sınırını belirleyen şey, vücudunuzun ne kadar az oksijene ve ne kadar fazla karbon dioksite dayanabileceğiyle ilgilidir. Her ikisini belirleyen şey ise metabolizma hızınızdır. Denizde yüzen bir dalgıç, su üstünde hareketsiz durana kıyasla çok daha hızlı oksijen tüketip karbondioksit üretecektir. Tüpsüz dalgıçlar suya daldıklarında meditasyona geçmiş gibi bir hale getirip kalp atışlarını yavaşlatma, kafalarını boşaltıp derin bir rahatlığa bürünme ihtiyacından söz eder.
Metabolizmayı yavaşlatacak başka yöntemler de vardır. Amerikalı bir küçük çocuk 1986’da buz gibi bir dereye düştüğünde tahminen 66 dakika su altında kaldığı halde, vücut ısısı hızla düşüp hipotermi haline girdiği ve metabolizması neredeyse durma noktasına geldiği için hayatta kalabilmiştir.
Sıvı solumak
Peki, havanın alternatifi var mı? Hava yerine sıvı da solunabilir mi? Evet, ama sıvılaştırılmış oksijen değil tabii ki. -200 santigrat derecede sıvı oksijen insanı anında buza çevirir. Onun yerine içinde fazla miktarda oksijen ve karbondioksit barındıran ve perflurokarbonlar (PFC) adı verilen sıvılar daha uygun ısıda oldukları için ideal olabilirler. Sıvı solumak bilim kurgu filmlerine özgü bir şeymiş gibi düşünülebilir; ve gerçekten de ünlü yönetmen James Cameron, 1989 yapımı The Abyss filminde böyle bir sahne kullanmıştır. Fakat bu konuda başarılı araştırmalar da yapılmıştır.
PFC’ler renksiz, kokusuz ve zararsızdır. Dalgıçların bozulan denizaltılardan çıkarken yüksek basınca dayanmaları için kullanılır. 1960’larda yapılan deneylerde PFC’ye batırılmış olarak bırakılan fare ve kedilerin suda soluyarak günlerce hayatta kaldığı görülmüştür. Fakat memelilerin akciğerinin hassas yapısı dört litre sıvıyı alıp boşaltmayı uzun süreli olarak kaldıramaz. Fakat erken doğan bebeklerin tedavisinde sıvı soluma yöntemi kullanılmaktadır.