Bazı bilim adamları üzerinde çalıştığı maddeyi yanlışlıkla eve götürüp yemeğine bulaştırması sonucu ya da ormandaki bir otun yapışkan özelliğinden yararlanıp yeni bir madde icat etmişlerdir.
HowStuffWorks isimli internet sitesinde yer alan habere göre, işte ilginizi çekebilecek tesadüfen bulunmuş icatlar:
Anestezi: Anestezinin gerçek kaşifi itiraz etmesine rağmen, anestezinin gelişimine ve kullanımına katkıda bulunanlar ise mucidin benzer tesadüfi gözlemden esinlendiklerini belirtiyorlar. Crawford Long, William Morton, Charles Jackson and Horace Wells gibi bazı bilim adamları bazı vakalarda eter ve azot oksitin (gülme gazı) insanlarda ağrıyı önlediğini fark ettiler.
1800’lü yıllarda, bu bileşenlerin hem eğlenme hem de oyalanmak için solunması çok modaydı. Anestezinin kaşifleri, gülme partileri veya eter eğlencesi olarak isimlendirilen bu eğlencelere katılıp bu bileşenlerin insanların acıyı algılamalarını nasıl etkilediği konusunda çok şey öğrendiler.
Bu bileşenlerin tesadüfi keşfi acıyı önlemek için tıp alanında da kullanılmaya başladı. 1844 yılında Horace Wells bir sergiye katıldı ve bir katılımcının gülme gazının etkisinde bacağını yaralamasına şahit oldu. Bacağı kanayan adam Wells’e hiç acı hissetmediğini söyledi. Bu tesadüfi keşiften sonra Wells dişini çekerken bu bileşeni anestezik olarak kullandı.
Penisilin: İskoç bakteriyolog Alexander Fleming, laboraturındaki kaza sonucu penisilini keşfetti. Mucidin laboratuarı hep dağınık oluyordu. 1928 yılında 2 haftalık yolculuktan döndükten sonra, Fleming dağılmış çeşitli deneyleri düzenlerken ilginç bir mantar kolonisi keşfetti. Mantarlar "Staphylococcus aureus" bakterisi tarafından sarılmış kaplarda yetişmişlerdi. Fakat bu mantarlar, zararlı olmaya potansiyeli olan bakterileri yıkıyordu. Başka bir ifadeyle, mantarlar zararlı hücreleri yok ediyordu. Bunun önemini hemen kavrayan Fleming bir yıl sonra (1929’da) Penisilin adını verdiği keşfini duyurdu. Ancak Fleming’in bu keşfi tedavi için kullanılmadı. Yaklaşık 13 yıl sonra Howard Florey, Norman Heatley ve Andrew Moyer penisilininin geliştirilip etkili bir hale getirilmesini sağladılar.
Cırt cırt: Pıtrak (dulavratotu) bitkisini duydunuz mu? Elektrik mühendisi olan George de Mestral, İsviçre dağlarında köpeğiyle gezerken dulavratotunun köpeğin tüylerine ve elbiselerine yapıştığını görür. Mikroskopla bu iş nasıl oluyor diye inceleme yapar ve bitkinin üzerinde sayısız kanca görür. 1955 yılında, De Mestral kazara bulduğunu icadını mükemmelleştirmek için naylon üzerinde deneme yapmaya karar verir ve günümüzde kullandığımız cırt cırtı icat eder.
Kalp pili: Mühendis Wilson Greatbatch, 1958 yılında Cornell Üniversitesi’nde kalp seslerini kaydeden bir cihaz üzerinde çalışıyordu. Yaptığı cihazdan yanlış parçayı çıkaran Wilson gerekli enerjiyi cihaza verdiğinde, icadı normal bir kalp gibi çalışmaya başlamıştı. Yeni cihazını 1960 yılında bir insanın kalbine yerleştirmeden önce hayvanlar üzerinde denedi ve ince ayarlarını yaptı.
Mikrodalga fırın: İkinci Dünya Savaşı sırasında bilim adamı olan Percy Spencer, Raytheon Şirketi’nde bir laboratuarı ziyaret etti. Bir cihazın önünde dururken ilginç bir şey fark etti. Spencer’ın cihazın yanındaki cebinde bulunan şeker yumuşamıştı, diğer cebindeki ise yumuşamamıştı. Bunu fark eden Spencer daha sonra mısır taneleri denedi ve onların patladığını gördü. Böylece 1945 yılında mikrodalga fırını keşfetmiş oldu.
Sakarin: İlk yapay tatlandırıcılardan biri olan sakarinin nasıl keşfedildiğini biliyor musunuz? John Hopkins üniversitesi’nde bulunan Ira Remsen Laboratuarı’nda çalışan Constantine Fahlberg bazı kimyasalları sentezlerken 1879 yılında tesadüfen buldu. Bilim adamı, farkında olmadan ellerinde kalan maddeyi evine getirdi. Evde yemek yerken, ekmeğine şeker eklememesine rağmen ekmeğin tadının biraz tatlı olduğu fark etti. Noktaları bir araya getiren Fahlberg, tatlılığın laboratuarında üzerinde çalıştığı maddeden geldiğini anladı. Bu ilginç, şekerli madde üzerinde daha fazla test yaptıktan sonra, Fahlberg kendi başına sakarinin patentini aldı.
Dinamit: İsveçli kimyager ve mühendis olan Alfred Nobel patlayıcılarla uğraşmanın işi olmayanlara göre olmadığını öğrendi. Nitrogliserini dengeleme çabalarında, Nobel ve laboratuar çalışanları birkaç kaza geçirdi. Stockholm’deki bir patlamada Nobel’in küçük kardeşi ve birkaç kişi daha 1864 yılında öldü. Bu kaza onu patlayıcı maddeleri daha güvenilir bir şekilde saklamak için bir çözüm bulmaya sevketti. Nitrogliserinin kararsız olduğunu bilen Nobel, sürekli olarak patlayıcıları patlatmak ve depolamak için çeşitli yöntemleri test etti. Nitrogliserini taşırken kutulardan biri kazayla kırıldı, sızıntı oldu. Kizelgur isimli toprağın sıvıyı mükemmel bir şekilde absorbe ettiğini fark etti. Kizelgur toz haline getirilip nitrogliserinle karıştırılınca kazara patlaması önleniyordu. 1867 yılında dinamitin patentini aldı.
Mısır gevreği: 1894 yılında Dr. John Harvey Kellogg, bu karışımı Michigan’daki bir sanatoryumda, sıkı bir vejataryen rejim uyguladıkları hastalara da verdiler. Bu mısır karışımının mısır gevreği haline gelmesi ise Dr. Kellogg ve ağabeyi Will Keith Kellogg’un sanatoryumda işlem sırasında, pişirdikleri mısırın yanlışlıkla preslenmesi sonucu oldu.
Bu yeni şeklin tutacağını düşünen Kellogg kardeşler küçük bir bütçe ile üretime geçmeye, mısır hamurunu silindirlerden geçirip kurutarak gevrek haline getirmeye karar vermişler. 14 Nisan 1894 tarihinde ilk üretimi gerçekleştirip hastalarına vermeye başlamışlar ve 31 Mayısta "Granose" ismi ile ürünün patentini almışlar. Şeker ve süt ile karıştırılan bu gevrek hastalar arasında çok popüler olmuş. Bunun üzerine Kellogg kardeşler diğer tahıllarla da aynı sistemi denemeye başlamışlar. 1906 yılında Kellogg firmasını kurarak ürünü pazarlamaya başladılar.