Çizim yapmak hafızayı geliştiriyor

Araştırma
Nöroloji, psikoloji ve tasarım alanlarında yapılan son araştırmalar, “öylesine” yapılan çizimlerin insanların odaklanmasında, yeni kavramları algılamasında ve hafızayı geliştirmesinde etki...
EMOJİLE

Nöroloji, psikoloji ve tasarım alanlarında yapılan son araştırmalar, “öylesine” yapılan çizimlerin insanların odaklanmasında, yeni kavramları algılamasında ve hafızayı geliştirmesinde etkili olduğunu gösteriyor. Boş, beyaz bir sayfanın beyin açısından geniş bir “oyun alanı” olduğu ve bu sebeple insanların yaratıcı düşüncelerini ve fikirlerini açığa çıkarmalarını sağladığı belirtiliyor.

“Karalamalar” yalnızca soyut desenleri değil; objeler, insanlar, manzaralar ve suratlar gibi çizimleri de kapsıyor. Bazı insanlar “karalama” denildiğinde kağıdın üzerine kelimeler ve harfler çiziyor ancak not almak bu kategoriye dâhil edilmiyor.

“The Doodle Revolution” adlı kitabın Teksaslı yazarı Sunni Brown, “Kağıda yaptığınız karalamalar, düşünme konusunda araç özelliği görüyor,” diyor ve ekliyor, “Bu nedenle de bilgiyi nasıl işlediğimiz ve sorunları nasıl çözdüğümüz konularında etkili olabilir.”

Yüksek lisans öğrencisi ve lise öğretmeni olan Samantha Wilson, toplantı veya ders esnasında kağıt üstüne yapılan gelişigüzel çizimlerin gerginliği azalttığını söylüyor. Ayrıca Wilson, gölgelendirilmiş detaylarla kırmızı veya mavi mürekkepli kalemlerle spiraller ve dalgalı motifler çizmenin “çok bitkisel, akışkan ve organik” olduğunu, böylelikle de sıkılmanızı engellediğini belirtiyor.

Wilson sözlerine “Kağıda bir şeyler karalarken düşünmeye ara vermiş gibi görünsem de aslında fikirlerimi birbirleriyle bağdaştırıyorum ve hepsini daha somut hale getiriyorum,” diyerek devam ediyor. Ayrıca kağıt üzerine yapılan özensiz çizimlerin aldığı bir ders için fikir bulmasında yardımcı olduğunu söylüyor.

The Lancet adlı tıbbi dergide yayımlanan 2011 yılına ait araştırmada bilim adamları, eski araştırmalarda insanların yaptıkları çizimlerle ruhsal dünyalarını anlayabildiklerini belirtse de bu düşünce araştırma tarafından desteklenmemiş durumda.

Araştırmada, bir kişinin kağıda yaptığı karalamaların beyinin “temel ağlarında” gerçekleşen eylemleri devam ettirdiği belirtiliyor. Burada “temel ağlar” olarak belirtilen eylemler, beynin sürekli olarak yaptığı eylemlerden ibaret: Örneğin beynin dışarıdan uyarı almadığı durumlarda serebral kortekte gerçekleşen temel faaliyetler. Applied Cognitive Psychology adlı bilimsel dergide yayımlanan ve 2009 yılında yapılan bir araştırmada, bir kağıda karalama yaparken kendisine bir çok isim söylenen bir bireyin daha sonra yeniden sorulduğunda isimlerin yüzde 29’unu hatırladığından bahsediliyor.

The City University of New York adlı üniversitesi filozofi profesörü Jesse Prinz, katıldığı konferanslar veya verdiği dersler esnasında odaklanmak için bir kağıda insan kafaları çizdiğini söylüyor. Prinz, genellikle çizdiği kafalara genellikle “bir şeyler olduğunu”, insan kafalarını tepelerine hayvan figürleriyle ya da içlerinden bir şeyler çıkarken çizdiğini belirtiyor.

Yaptığı çizimlere tekrar bakan Prinz, “derste veya konferansta duyduğu çoğu şeyle çizimlerini bağdaştırabildiğini” söylüyor. Filozofi profesörü, bir kağıda karalanan çizimleri kartpostallara benzetiyor. Prinz, bir kişinin gezdiği ülkeyle ilgili her detayı hatırlayamayacağını ancak “eğer kartpostala bakarsa, resimde olmayan çoğu şeyi hatırlayabileceğini” belirtiyor.

Yazar Sunni Brown, bir kâğıda karalamalar yapmanın bazı insanların öğrenme becerilerini geliştirebilecek alternatif bir yol olduğunu söylüyor. Brown, şirket sahiplerine eğitimler vererek düşünce ve kavramlarını çizimlere ya da resimlere dökmelerini sağlıyor. Böylelikle yeni fikirler üretmelerine ve iletişim becerilerini geliştirmelerine yardımcı oluyor.

Tıp öğrencisi olan Michiko Maruyama, her gün derslerde öğrendiği konuların en önemli kısımlarını not aldığını ve tüm bu bilgileri bir arada tutmak adına çizimler yaptığını söylüyor. Vancouver’daki British Columbia Üniversitesi’nde okuyan Maruyama midesel salgılar, fıtık veya benzeri konularla ilgili yaptığı çizimlerin konuları anlamasında faydalı olduğunu düşünüyor.

Maruyama, “Çizimlerini yaptığımda öğrendiklerim bir bütün oluyor. Neyi bilip neyi bilmediğimi daha iyi anlıyorum,” diyor ve konuları çizim olarak kağıda dökmediği bir haftanın sonunda notlarının düştüğünü söylüyor.

WSJ Türkçe’deki habere göre, İsrail’in Hayfa şehrindeki Technion-Israel Institute of Technology adlı araştırma üniversitesi mimarlık bölümü fahri profesörü olan ve tasarım teknikleri alanında araştırmalar yapan Gabriela Goldschmidt’in 2014 yılında yürüttüğü araştırmaya göre çizimlerin görünüşü gelişim konusunda yeni fikirlerin oluşmasına olanak sağlıyor. Araştırmada, bir çizimin “kalemi tutan el, kağıt üzerinde dolaşan gözler ve düşünceler arasında bir diyalog kurduğu” belirtiliyor.

Araştırmada ayrıca mimarlık bölümünde okuyan bir öğrencinin yeni bir anasınıfı tasarlarken hiçbir şey üretememesinden bahsediliyor. Yeni fikirler bulmakta zorluk yaşayan öğrenci, kendi imzasını sürekli olarak bir kağıdın üzerinde denemesinin ardından bu sorununu aşmayı başarmış.

Araştırmada, sürekli olarak kendi imzasını karalayan öğrencinin bir süre sonra harfler ve imzanın şeklinden esinlenerek üç farklı aktivite alanı olan bir anasınıfı tasarladığı ve öğrencinin kağıda karaladığı imzasının anında bir mimari taslağa dönüştüğü belirtiliyor.

Bu gibi etkilerinin yanı sıra, kağıdın bir köşesine yaptığınız karalamalar kelimelerle ifade edilemeyecek kadar karışık olan duygularınızı da anlatmakta yardımcı oluyor. Bu alanda düzenlenen dört haftalık bir araştırmada, dijital kalemler ve Bluetooth’lu telefonlar kullanılarak her hafta yapılan on çizim sosyal medyada paylaşıldı.

2011 yılında insan ve bilgisayar arasındaki ilişkiyi konu alan konferansta sunulan araştırma verilerine göre, katılımcıların çoğu yazılı olarak anlatamayacakları duygularını çizim olarak anlatmayı tercih etmiş.

University of California, San Diego (UCSD) adlı üniversitede bilgisayar bilimi üzerine doktorası olan ve şu anda Kaliforniya’da yazılım geliştirici olarak çalışan Lisa Cowen tarafından yürütülen araştırmadaki katılımcıların arasından yeni baba olan 37 yaşındaki bir kişi, sorumlulukların ağır geldiğini anlatan ve yorgun gözüken bir beyin çizimi yaparken, 27 yaşındaki yüksek lisans öğrencisi ise ödev tesliminin yaklaştığı için yaşadığı stresi bir çocuk figürünün üzerine doğru gelen bir dikilitaş figürüyle betimlemiş.

UCSD’de araştırmacı yardımcı profesör ve araştırmanın ortak yazarı olan Nadir Weibel, çizim yapmanın “insanların duygularını aktarma biçimlerini değiştirdiğini” söylüyor ve sözlerine “Yaptıkları çizimler sıradan bir fotoğraf veya düz yazıdan daha çok anlam taşıyordu. Hepsi çok daha kişisel, daha samimiydi,” diyerek devam ediyor.

Tüm bunların yanı sıra çizim yapmanın her alanda etkili olmadığını da belirtmek gerekiyor. British Columbia Üniversitesi tarafından 2012 yılında yayımlanan bir araştırmaya göre, gördükleri resimleri hatırlamaya çalışan bireyler aynı sırada çizim yapma konusunda sıkıntılar yaşamış. Bunun muhtemel nedenini ise British Columbia Üniversitesi’nde psikoloji okuduktan sonra Vancouver’da bir çocuk hastanesinde araştırmacı olarak çalışan araştırmanın yazarı Elaine Chan şöyle açıklıyor: Çizim yapan insanların görsel işlem yapma yeteneği bu farklı görevler karşısında ikiye bölündüğü için katılımcılar iki işi aynı anda yapamıyor.

Sunni Brown ise bu konuyu farklı bir biçimde yaklaşarak çizim yapmanın aynı kavramsal yolu izleyen eylemlerle birlikte gerçekleştirilmesi sonucunda bir “trafik oluştuğunu” söylüyor.