40 yıldır aranan Higgs bozonunu bulan Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN), maddenin yapı taşlarını yeniden tanımlıyor. Atom çağını kapatarak yeni bilimin temellerini atan CERN’de çalışan bilim insanlarımız, Türkiye’nin ‘hızlandırıcı’ teknolojilerine yatırım yapması gerektiğini kaydediyor.
Yeni bilimin temelleri ‘hızlandırıcı tekonolojileri’ ile atılıyor. Dünyadaki en büyük hızlandırıcı Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya’nın başını çektiği 21 üyesi olan CERN’de bulunuyor. CERN’de çalışan bilim insanlarımız, Türkiye’nin CERN’e tam üye olması gerektiğini belirterek, ulusal hızlandırıcı stratejisi geliştirerek bu alana büyük yatırım yapması gerektiğini söylüyor.
Yerden yolcu uçaklarının uçtuğu yükseklik sınırına kadar inşa edilmiş bir kule (10 kilometre uzunluğunda) düşünün.. Atom! Bu boş dev kulede tavanı sadece 5 metre yüksekliğinde olan tek başına bir apartman dairesi hayal edin.. Proton! Bomboş dairenin zemininde de bir başına bekleyen bir toz zerresi varolsun.. işte bu Kuark!
Protonların ve içlerindeki quarkların birbirleriyle çarpıştırıldığı dünyanın en önemli bilim merkezinde, yani Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nda (Large Hadron Collider) gazetem adına üç gün geçirmek üzere İsviçre yollarına düşüyorum. Belki hayatta bir kez nasip olacak bu geziye aracılık eden kişi ise Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi’nde (CERN) uzun yıllardır çalışan ODTÜ Öğretim Üyesi ve TÜBİTAK Bilim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Bilge Demirköz.
SIRADAKİ EN KÜÇÜK PARÇACIK HANGİSİ?
Küçük kısmı İsviçre’nin Cenevre şehri ile büyük kısmı Fransa topraklarında bulunan 27 kilometre çapındaki dairesel alana yayılmış olan CERN, sırtını Fransa dağlarına dayamış, yüzünü ise yılın 365 günü karlı zirvesiyle Avrupa’nın en yüksek dağı olan İsviçre’deki Mont Blanc’a dönmüş. Atom çağını kapatarak yeni bir çağı açmanın eşiğindeki bilim merkezinde görev alan 110 ülkeden 10 bin bilim insanının ana işi, maddenin yapıtaşlarını yerinden sökmek. CERN’deki fizikçilerin 110’u Türkiye’den. Yaptıkları iş, bulunan en küçük parçacıkları birbirleriyle çarpıştırarak ‘yeni en küçük parçacığı’ bulmak. Dahası, parçalara ev sahipliği yapan alanı (Higgs bozonu) ve parçaları bir diğerine bağlayan çekim güçlerini (zayıf kuvvet, elektromanyetik kuvvet, güçlü kuvvet) keşfetmek.
ONUN ARABASI IŞIK HIZINDA!
Saatte 320 kilometre yapan bir arabanız olabilir ama Cern’deki bilim adamlarının arabaları sizi havada karada geçer.. CERN’in garajından kesintisiz şekilde peş peşe sefere çıkan 3 bin 200 adet proton kamyonu var. Bu kamyonlar, 2010 ile 2012 arasındaki 730 gün boyunca, 27 kilometre uzunluğundaki Büyük Hadron Çarpıştırıcısının içinde trilyonlarca ve trilyonlarca kez tur attılar. Her turun sonunda birbirleriyle çarpıştılar. Bilimadamları kaza anında kamyondan fırlayan maddelerin ne olacağını merak ediyordu. Proton arabalarının tasarımı tamı tamına buğday tanesi gibi. Her proton arabası, kasasında 10 trilyon adet proton taşıyor. Çarpıştırıcının içinde önce milyonlarca kez dönerek birkaç saat içinde saatte 299 bin 999 kilometre hıza çıkan proton arabaları ardından birbirlerine kafa kafaya çarpışıyor. Bilimadamlarının bir görevi de tamponların tam kafa kafaya gelmesini sağlamak için ayar yapmak. Her çarpışma sonucunda kamyon kasalarından dışarı saçılan sebze ve meyvelerin renkleri, ağırlıkları ve enerjileri birbirinden farklı oluyor. Madem bilinçli kazalar meydana getiriliyor, o halde tüm bu organize trafik kazalarını fotoğraflamakla ve canlı canlı analiz etmekle görevli birilerinin olması gerekiyor değil mi? İşte bu foto şipşak işini yapan makinalara CERN’de dedektör deniyor, yani algıçlar. Yerin 100 metre altındaki 27 km’ik otoban üzerinde, çarpışmaları kaydeden 4 algıç (ATLAS, CMS, LHCb, ALICE) bulunuyor. İki ayrı önemli algıç daha bulunuyor. Yetkililer, bu algıçların 5’ini tek seferde gezebilen dünyadaki ilk gazeteci olduğumu söylediğinde heyecanlanıyorum ve gazetem adına seviniyorum.
Maddeye hükmetmenin kapıları açılıyor
Geride bıraktığı 60 yılda maddenin sadece yüzde 5’inin ne olduğunu anlayabilmiş olan CERN’deki bilim adamları sabırlı. Çok sabırlı. Zira, 2010’da son teknoloji ürünü araç ve gereçlerle çıktıkları yeni yolculuktaki amaçları, maddenin karanlıkta kalan (bize karanlık!) yüzde 95’ini keşfetmek. Sıkı durun.. Çünkü maddenin ve karanlık maddenin yüzde 100’ünün keşfedildiği bir dünyada ona hükmetmek de pekala mümkün olabilecek. Petrol ve doğalgaz gibi yer altı kaynaklarının tükenmesine sayılı yılların kaldığı bir dünyada; insanoğlunun kendisine binlerce yıl yetecek yeni bir enerji kaynağını, bedavadan biraz daha pahalıya mal etmenin telaşı içinde olması hiç de şaşırtıcı değil.
İki hafta sonra üyeyiz
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 2008 yılında yaptığı Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi (CERN) ziyareti sırasında, Türkiye’nin CERN’e tam üye olması yönündeki isteğinin ilk adımı iki hafta sonra gerçekleşecek. CERN yetkililerinin verdiği bilgiye göre, halen gözlemci üye statüsünde bulunan Türkiye, iki hafta içerisinde bir üst düzeydeki üyelik olan Asosiye üyeliğe geçiş yapacak.
CERN YÖNETİMİ HAZIRIZ DEDİ
20 Mart’ta toplanan CERN Konseyi, Türkiye’nin Asosiye üyeliğe kabulünü onayladı. Türkiye tarafının da kısa sürede anlaşmaya imza atmaya hazırlandığı belirtiliyor. Yeni Şafak’a konuşan CERN Genel Direktörü Rolf-Dieter Heuer, CERN yönetimi olarak Türkiye’yi kabul etmeye hazır olduklarını söyledi. Türkiye’nin mevcut bilim insanlarının ve özel sektör kapasitesinin yeterliliği açısından tam üyeliğe hazır olduğuna inandığını kaydeden Heuer, ‘Şimdi Türkiye’yle nişanlanıyoruz, sonrasında da evlenmeyi ümit ediyoruz.’ dedi.
ASOSİYE’DE YÜZDE 10 KURALI
CERN’e tam üye ülkelerin ödemesi gereken tutar, Birleşmiş Milletler’e ait bir hesaplama yöntemi ile belirleniyor. Türkiye’nin tam üyelik istemesi halinde ödemesi gereken tutar yılda 40 ila 70 milyon dolar arasında. İki hafta içinde imzalanması beklenen Asosiye üyelikte ise Türkiye’nin yılda 3.5 milyon dolar civarında bir ödeme yapması bekleniyor. Asosiye üyeler, tam üyelerin yüzde 10’u kadar ödeme yapıyor, bununla beraber o ülkenin şirketleri de CERN ihalalerinden, tam üyelerin yüzde 10’u nispetinde yararlanabiliyor.
Yeraltından notlar!
Türkiye’den 10 civarında gazeteci geleceğini düşünerek kapsamlı bir program hazırlayan CERN Basın Ofisindeki yetkililer, ziyarete sadece Yeni Şafak’ın katıldığını görünce şaşırdılar. Tek başına olmama rağmen hazırladıkları programı harfi harfine uygulamakta tereddüt etmediler. CERN’de ziyaret ettiğim 5 algıcı (dedektör), o algıçlarda Türkiye adına ya da başka ülkelerin üniversiteleri adına görev yapan bilim insanlarımızın kılavuzluğunda gezmek heyecanıma gurur kattı. Algıçlar 2010-2012 arasında çalıştı. 2012’de durduruldu. 2013-2014’te bakım ve seviye artırımı (upgrade) var. 2015 baharı gibi çarpışmalar yeniden başlatılacak. Bu nedenle kısa süre sonra tüm ziyaretlere kapatılacak.
Gözbebeği Atlas algıcı
CERN’in gözbebeği olan bu dev algıcı, kurulumunda görev alan Doç. Dr. Bilge Demirköz’ün yanı sıra halen orada çalışan Serhan Mete ve Saime Gürbüz ile geziyoruz. Kasklarımızı takıp özel bir asansörle yerin 100 metre altına jet hızında iniyoruz. Gördüğüm manzara inanılmaz. Saç telinin onda biri kalınlığında silikonlardan oluşan yelpaze şeklindeki dedektörler 360 derece simetrik yapılmış. Higgs bozonu Atlas’ta bulundu ama en az bin tane fizikçinin teorisini de Atlas öldürdü. Bu da iyi bir şey. Çünkü teorinin yanlışlanması, çoğunlukla doğrulanmasından daha önemli. Bilgiye deneme yanılmayla ulaşılıyor. 100 adet 747 uçağı ağırlığında (7 bin ton), 25 metre yarıçapındaki bu algıç 625 milyon dolara mal oldu. Çalıştığı iki sene boyunca 6 milyar adet kitap büyüklüğünde veri üretti. Şimdi tamir ve bakımda.
Çarpışma canavarı CMS
Atlas’ın ikiz kız kardeşi diyebileceğimiz CMS algıcını, CERN’de 30 yılı aşkın süredir Amerikalı üniversiteler adına çalışan tecrübeli hoca Prof. Dr. Samim Erhan ve Türkiye’nin genç yeteneklerinden Dr. Bora Akgün ile geziyoruz. Samim Hoca meselenin özüne iniyor, ‘Atlas’ta yapılan çarpışma deneyinin aynısı CMS’de de yapılıyor. Ancak önemli bir farkla. CMS ve Atlas’ın her birinde yaklaşık 3 bin bilim insanı çalışır. Deney süresi boyunca birbirleriyle görüş alışverişinde bulunmaları yasaktır. Bu nedenle, iki algıçta kullanılan teknoloji, donanım, yazılım tamamen farklıdır. Çalışanların da birbirlerinin ne yaptığına göz ucuyla bile bakması etik olmaz. Çünkü bilim ancak aynı deneyi farklı ortamlarda doğrulamak suretiyle yapılabilir. Ancak sonuçlar ve bulgular beraber tartışılır’. Bora Akgün’den, tüm detektörlerin etrafının, soğan halkaları gibi iç içe geçen 4’er 5’er tane ayrı algıçla kaplı olduğunu öğreniyorum. Her biri maddenin farklı özelliğini ölçüyor.
LHCb ağır parçacık peşinde
CERN’de çalışmak sadece Boğaziçi ve ODTÜ gibi üniversitelere mahsus değil. Bunun en güzel örneğini CERN’de 1992-2001 arası çalışıp ayrılan sonra 2012’de yeniden iş başı yapan Prof. Dr. Erhan Pesen veriyor. Manisa Celala Bayar Üniversitesi’nde Fizik Bölümü Başkanı olan Pesen, 2012 sonunda CERN’in LHCb algıcında yeni bir proje üstlendi. 27 kilometrelik Büyük Hadron Çarpıştırıcısı üzerinde kurulu olan LHCb algıcı, çarpışmalar sonucu çıkan b kuarkı olarak bilinen ağır parçacık ‘muon’u inceliyor. Resimde görülen algıç ise, 1980’lerde görevini tamamlayarak müzeye dönüşen eski LHCb algıcı Delphi. Yeni LHCb asimetrik yapıda.
Güneşin izindeki CAST
CERN’deki en egzotik algıç CAST. Bir kısmı Yunanlılar tarafından inşa edilen CAST ‘ı orada çalışan bilim adamı Cenk Yıldız gezdiriyor. Yıldız CAST’a, Prof. Dr. Engin Arık’la aynı uçakta hayatını kaybeden öğrencisinin yerine başlamış. Bu algıç, güneşten kopan ‘aksiyon’ isimli gizemli bir parçacığın izini sürüyor. Aksiyon, karanlık madde olma ihtimali olan üç parçacıktan biri. CAST’ın en önemli özelliği 24 saat boyunca güneşi takip eden bir mekanizma üzerinde kurulu olması. Yıldız, CAST’ın altındaki mekaniğin Türkiye sanayisinde çok rahat üretibileceğini söylüyor.
AMS uzayda evreni gözlüyor
CERN Danışma Kurulu Doç. Dr. Bilge Demirköz, Uluslararası Uzay İstasyonu’nda kurulu AMS algıcının CERN’deki kontrol merkezinde çalışıyor. Demirköz, Nobel ödüllü fizikçi Samuel C. C. Ting’in öğrencisi ve şimdiki çalışma arkadaşı. Emirhan ise bugüne dek Türkiye’den CERN’e giden 48 öğrenciye burs sağlayan Demirköz’ün ODTTÜ’deki öğrencilerinden biri.