Dünün gençleri bugünün gençlerini eleştirip kendi zamanlarındaki gençlikten bahsederken, kendi zamanlarındaki yetişkinleri konuşmalarına dahil etmiyorlar. “Milletin genç unsurları bozuk olmaz onlar ancak yetişkin adamlar bozulduğu zaman bozulur.” diyor Charles de Montesquieu önceki kuşaklarda yetişkinler ruhlarını gençleri anlamaya daha yönelik tutup gençleri yetiştirme çabasındayken şimdiki kuşakta yetişkinlerin bazıları kendisine bir şeyler anlatmaya çalışan çocuğunu dinlerken gözünü televizyondan ayıramıyor ancak gençlerin telefonlarla çok uğraşmasından yakınıyor, şiddetin ve ahlaksızlığın yayınlandığı dizi filmleri hevesle seyreden yetişkinler, yalnızca bir gencin en ufak hatasını görünce gençliğin nereye gittiğini şuursuzca sorguluyor gençleri iyiye yöneltme çözümlerini aramadan yalnızca söyleniyor, bu ‘bazı’ diye bahsettiğimiz kısmın içindeki yetişkinlerden daha şuurlu ve aydın gençler bilinçsiz yetişkinlerin arasında kısıtlanabiliyor.
Yetişkinlerin üslupsuzluk olarak değerlendirdikleri gençler için normal bir söylem veya şaka olabilir. Yetişkinlerin kabalık olarak algıladığı davranışlar ise en çok gençlerin kısıtlandıklarını, dinlenmediklerini, haksızlığa uğradıklarını düşündüğü zamanlardır. Yetişkinler gençlerden saygı isterken gençler saygının yaşa değil kişinin donanımına düşüncelerine verileceğini düşünüyor. Yetişkinler gençlerin bir amacı olmamasından bahsederken gençler bu sistemde kendine uygun yer edinmenin zorluğunu düşünüyor. Sanata merakı olan ve kendini bu yönlerde geliştirmek isteyen gençlerin umudu veya bu yöndeki ilerleyişi “ne yapacaksın resimi, kemanı” diyen yetişkinlerle engellenebilirken, gencin yetenek ve ilgisi yönünde ilerlemesi gerektiğini düşünen ve bu konuda yardımcı olarak genci başarıya ulaşmasında da yetişkinlerin yardımı olabiliyor ve gençler beklentilerini karşılayan, kafasındaki, gelecekteki kendine uyan yetişkinleri çok dikkata alırken diğer yetişkinlerin söylemlerini çok haklı ve doğru bulmayabiliyor. Bazı yetişkinler ise yaşadıkları tecrübelerden dolayı gençler ne söylerse söylesin onları dikkate almayabiliyor.
Gençlerin dillerini kaybettiklerini söyleyen yetişkinler ise pek de haksız sayılmaz, gençlerin bir kısmı cümle kurmaktan korkarcasına “aynen” gibi geçiştirici kelimeler kullanıyor, “aynen” kelimesi bile Arapça kökenlidir, kurdukları cümlelerden yabancı kelimeleri çıkartmak yerine daha fazla yabancı kelime katma çabasında olduklarından büyüklerinin kurdukları cümlelerdeki kelimeleri anlama zorluğu içindeler edebiyat öğretmenlerinin kurdukları basit cümleler bile boş bakışlarla karşılanabiliyor. Bir de gençlerin ağzına takılan birkaç kalıplaştırdıkları cümleler var. Karşılarındaki kişi biraz manevi konulardan bahsetse biraz anlayamadıkları kitap cümlesi söylese bile “boş yapma” diyerek yine geçiştirebilirler ki bazı gençler farkında olmadan yetişkinleri küçümsemeye çalışma çabasında olabiliyor ancak gençlerin yetişkinleri küçümsemesi onlara bir şey kaybettirmeyecekken, yetişkinlerin gençleri küçümsemesi gençleri soğutmaya ve tecrübesizliğin kollarına bıraktırabiliyor. Her devirde yetişkinler gençlerin haline bakıp hayıflanmıştır. “Gençlerin yetişmesine önem veriniz; çünkü bu yolda en küçük ihmal, ülkenin yapısını ve geleceğini yok eder.” demiştir Aristoteles bu yüzden daha anlayışlı olması gereken taraf yetişkinlerdir unutmasınlar ki gençler henüz yetişkinliği tecrübe etmedi ancak yetişkinler gençliği tecrübe etti.
Sedanur Anbar