TSİ 21.00’da, NASA’nın Washington’da bulunan merkez binasında yapılan basın toplantısında, araştırmayı yürüten Arizona State Üniversitesi ekibinin başındaki isim Dr. Felise Wolfe Simon önemli açıklamalarda bulundu. Simon, bugüne dek tüm yaşam formlarında var olan biyomoleküler yapıdan ayrışan GFAJ-1 mikrobu hakkında elde ettikleri araştırma sonuçlarını sundu.
Dr. Wolfe Simon, basın toplantısının başlangıcında şu açıklamayı yaptı:
"Bugün konuşacağım şey, çok uzun süreden beri yapılan bir araştırmanın sonuçları olacak. Arseniği temel moleküllerinde bulunduran bir mikrop keşfettik. Bugüne kadar bildiğimiz şey, yaşam için altı elementin, yani karbon, hidrojen, nitrojen, oksijen, fosfor ve sülfürün gerekli olduğuydu. Bu elementler DNA, protein, yağların ve hücrelerin bilgi yapısında bulunuyor. Keşfettiğimiz mikrobun sahip olduğu arsenik ise moleküler yapısında bulunan elementlerin yerini alıyor.”
Simon, "GFAJ-1" adı verilen bu mikrobun bugüne kadar eşine rastlanmamış bir şeyi yapabildiğini ve "yaşam için en gerekli elementlerden biri kabul edilen fosfor yerine arsenik bulundurduğunu" belirtti. Simon, mikrobun California eyaletinde bulunan ve kendine özgü bir ekosisteme sahip olan Mono Gölü’nde keşfedildiğini belirtti.
Mono Gölü, denizlerdekinin üç katı tuz oranına sahip. Ayrıca, arsenik yoğunluğunun çok fazla olması nedeniyle yaşamı olanaksız kılan bir ekosistem bulunduruyor.
TÜM TEORİLER DEĞİŞTİ
Ancak Simon ve ekibi, GFAJ-1’in yaşamın oluşmasına olanak vermeyen gölde bugüne dek eşine rastlanmamış bir biyo moleküler yapı oluşturarak hayatta kaldığını ortaya çıkardı.
Simon, "Arsenik, periyodik tabloda fosforun hemen altında bulunuyor. Bu iki elementin fiziksel olarak atom büyüklüğü birbirine benziyor. Ayrıca kimyasal yapılarında da benzerlik var. Laboratuar ortamında üzerinde test yaptığımız mikrobun, fosfor içermeyen bir ortamda nasıl hayatta kaldığını araştırdık. Gerekli olan tüm diğer elementlerin bulunduğu ortamda, fosforu tamamen arındırdık ve çok fazla oranda arsenik ekledik. Sonuçta, mikrobun büyüdüğünü ve geliştiğini gördük" dedi.
Simon, gösterilen animasyonda şu açıklamaları yaptı: "Aldığımız sonucun ardından bunun nasıl olduğunu anlamak için mikrobun DNA’sını inceledik. Burada arseniğe rastladık. Tıpkı fosforun yaptığı gibi, arsenik hücrenin içindeydi ve DNA ile bağ kurmuştu. Kısaca, fosforun olması gerektiği yerde arsenik bulunuyordu."
Elde edilen bulgunun bugüne kadar bilinen her şeyi baştan yazdığını belirten Simon, "Tüm teoriler değişti. Dünya üzerinde bildiğimizden tamamen farklı bir moleküler yapıya sahip olarak yaşayabilen bir organizma var. Temel molekülleri içinde arsenik bulunuyor" dedi.
BİLİM İNSANLARI GÖRÜŞLERİNİ AÇIKLADI
NASA’nın kendi televizyonu ve internet sitesinden canlı yayınlanan konferansta, araştırmada yer alan bilim insanları görüşlerini iletti. Arizona Üniversitesi’nden James Elser, şu ifadeleri kullandı:
"Yapılan keşif çok büyük ve insanlık adına büyük önem taşıyor. Ekoloji alanında yapılan tüm araştırmalar, fosforun yosunlardan hayvan türlerine kadar sayısız canlı için çok önemli bir yer tuttuğunu gösteriyor. Tahıl üretimi, bitki hayatı, kaliteli gübre gibi birçok unsurun içinde bulunduğu ekolojik devrim için fosfor gerekiyor. Ayrıca, fosfor farklı ekosistemlerdeki çeşitli yaşam türleri için de çok önemli. Kısaca yaşamın sürdürülebilmesi, ekosistemlerin yaşanabilir olabilmesi ve organizma hayatı adına gerekli bir element."
"Fosforu milyarlarca yılda oluşmuş olan madenlerden elde ediyoruz. Ancak bu madenlerin jeolojik yayılımları çok farklı ve başta Fas olmak üzere bulundukları yerlerde hızla tükenme noktasına geliyorlar. Yeşil devrim için gerekli olan bir şeyin yaşanması insanlığın geleceği için tehdit oluşturabilir. Ancak fosfor kullanmak yerine moleküler yapısından onun yerine başka bir element kullanan akıllı bir varlık, her şeyi kolaylaştırabilir."
Elser, biyo enerji üretimi sağlamak için fosfor elde edilebilecek bir yöntem bulunmasının çok önemli olduğunu, bu kapsamda DNA’sında fosfor yerine arsenik kullanan bir organizmanın bulunmasının şoke edici bir gelişme olduğunu belirtti.
Organik kimyager Steve Banner ise şu açıklamayı yaptı:
“Kimyacılar olarak bunun istisnai bir keşif olduğunu söyleyebiliriz. Fosforu çok az, arseniği de bir o kadar fazla içermesi, bugüne dek görülmemiş bir özellik. Arsenik, mikrobun DNA yapısında zayıf halkayı oluşturuyor diyebiliriz. Farklı elementlerin birbirleriyle olan bağları uyuşmazsa, DNA zinciri kopar. Arseniğin yer aldığı DNA sarmalına sahip organizmanın incelenmesiyle, Dünya dışı varlıkların neye benzedikleri hakkında çok daha geniş bir bakış açısına sahip olacağız.”
Banner, "DNA’daki zayıf bağlantıyı sıcaklıkla ölçebiliyoruz. Satürn’ün uydusu Titan, Dünya’ya göre daha soğuk bir atmosfere sahip. Bu şartlar altında arsenik çok daha kullanışlı olabilir. Kısaca, soğuk bir çevrede, arsenik için daha istikrarlı bir ekosistem oluşacaktır."
"BİR KAPI ARALADIK"
NASA Jet İtiş Gücü Laboratuarı’nda görevli Pamela Conrad, "Çevre çok farklı matrisler oluşturabiliyor. Bunun nasıl oluştuğu, kimyasal çevresi, nasıl bir düzene sahip olduğunu araştırarak, moleküler yapısındaki elementleri değiştirebilen organizmaları ve kısıtlı bir ekosistemde hayatın nasıl oluştuğunu anlayabiliriz. Temel yaşam elementleri arasında arseniği kullanan bir bakteri keşfetmek bir başlangıç" dedi.
Simon ise yaptıkları keşfin sadece arsenik hakkında olmadığını, bugüne dek kabul edilen kuralların dışına çıkan bir organizma keşfedildiğini belirtti. Simon, "Büyük bir kapı araladık. Bugüne kadar içinde bulunduğumuz evren hakkında öğrendiklerimiz çok fazla soruyu cevaplamıyordu. Bulduğumuz şey hayat ağacının bir parçası. Hayat ağacında başka neler bulabileceğimizi ve ne sorabileceğimizi düşünmeliyiz. Evrenin başka köşelerinde faklı yaşam formları bulabileceğimizi sorgulamalıyız" dedi.
Simon, GFAJ-1 mikrobunun, sahip olduğu moleküler özelliğin nasıl bir dönüşümün sonunda elde edebilmiş olduğunu bilemeyeceklerini belirtti. Simon, fosforun kayalıkların içinde bulunan bir madde olmasından dolayı hayatın nasıl başladığına dair çok az kanıtları olduğunu, yaşamı oluşturan farklı elementlerin bir araya gelirken fosforun daha hızlı bir evrim olanağı sağladığını söyledi. Simon, 30 yıl içinde farklı elementlerin yerini alabilecek, farklı metabolizmalarda işlev görecek elementler keşfedeceklerini ifade etti.
Simon, GFAJ-1’den elde ettikleri verilerin mikrobun nasıl hayatta kaldığını kesin olarak ortaya koyamadığını belirtti. Moleküler yapısında çok az da olsa fosfor bulunduran mikrobun tamamen arsenikten oluşmadığının altını çizdi.
James ise yosundan enerji elde etme, kaliteli gübre üretme, alternatif biyo enerji yöntemleri geliştirme gibi sürdürülebilirlik sağlayacak konuların, arsenik atığı dönüşümü sağlanarak başarılabileceğini söyledi.
"HAYALKIRIKLIĞI" TEPKİSİ
İlk açıklamaların ardından gelen sorular arasında hayal kırıklığı belirtenler de vardı. Ames Araştırma Merkezi’nden bağlanan bir dinleyici, Simon’a "yapmış olduğu araştırmanın gerçekten kayda değer bir şey olduğuna neden inandığını" sordu.
Simon, "hayatta kalmak için temel elementlerin dışında kalan arseniği kullanan organizmanın bulunmasının çok büyük bir keşif olduğunu ve çok titiz bir çalışma yürüttüklerini söyledi. Simon, bir diğer soruya yanıt olarak, Mono Gölü’nde fosfor dışında diğer elementlerin bulunduğunu, bunun da GFAJ-1’in DNA’sında arsenik bulunduracak dönüşüm geçirmediğini savunduğunu söyledi.
USA Today gazetesinden bir gazeteci ise açıklamanın uzaylıların varlığı hakkında beklentileri olanlar için hayal kırıklığı yarattığını ifade etti. Simon, bunu anladıklarını ancak yapılan keşfin çok önemli yeni araştırma alanları sunacağını belirtti.
Kimyager Banner, GFAJ-1 üzerinde izotop ve radyoaktif görüntüleme testleri yaparak deneylerini sürdüreceklerini ve mikrobun evrimini inceleyeceklerini söyledi.
Banner, bilim dünyasında farklı geçmiş, kültür, toplumdan gelen birçok insanın bir araya geldiğini ve bilimin şahsi değil, ortak çalışma ürünü olduğunu vurguladı.