İhtiyacı olana, gelin-kaynana rehberi

İliskiler
Merve Tunçel’in haberi Sema Maraşlı ‘Tatlıya Bağlayalım’ kitabıyla gelin kaynana ilişkilerinde ezelden beri çözülemeyen bu sorunlara cevap arıyor. “Bir zamanlar iyi bir kaynana varmış, ama onu da kurt...
EMOJİLE

Merve Tunçel’in haberi

Sema Maraşlı ‘Tatlıya Bağlayalım’ kitabıyla gelin kaynana ilişkilerinde ezelden beri çözülemeyen bu sorunlara cevap arıyor.

“Bir zamanlar iyi bir kaynana varmış, ama onu da kurtlar yemiş.” der, bir Fransız atasözü. Bizde bu söze yürekten bağlı, pek hayırlı (!), pek oturaklı (!) gelinlerin sayısı hiç de az değil. Ya ‘elkızı’nın başının etini yerken, özbeöz oğlunu tüketen analara ne demeli? Gelinler de az değil. Ah şu çenelerini tutmayı bir başarsalar… İnsanlık tarihi kadar eski gelin-kaynana gerginliği günümüzde de tarafları germeye devam ediyor. Yazar Sema Maraşlı bu ilişkiyi biraz olsun düzeltmek istemiş olacak ki, ‘Tatlıya Bağlayalım’ adında bir kitap çıkardı. Hayat Yayınları’ndan çıkan kitaptaki çoğu olay gerçek gelin-kaynana hikâyelerine dayanıyor.

Hep karşı taraftan beklenen ilk adım…

Aşırı müdahaleci anneler, oğlunu gelininden kıskanan kaynanalar, tepkisiz kayınpederler ve tabii tüm bu karmaşadan en çok bunalan eşler… Kitabın genelindeki sorunlu gelin kaynana ilişkilerine bakıldığında problemin büyüklüğünün aslında ona nasıl baktığınızla yakından ilgili olduğunu görüyorsunuz. Yeter ki “Önce o adım atsın.” demeden, ayağınızı korkak alıştırmadan atabilin o ilk adımı. Bir de muhatabınızın gözünden de bakmayı başarın olaylara. Kitapta karşımıza çıkan karakterler hayli çeşitli ama hepsi de çok tanıdık. Karısından çekinip annesinin evinde yemek bile yiyemeyen eş, sebepsiz kuşkularla oğlunun aklını bulandırıp gelinine karşı kışkırtan anne, annesinin lüks sevdasına kapılıp çeyiz alışverişinde müstakbel eşinden ayrılan genç kız ve onlarcası…

Alışverişte yüzüğü kaynanasına attı

Hazal ve nişanlısı Mehmet birbirini çok seviyordu. Başlarda her şey de yolundaydı, ta ki kayınvalidesi ve iki tarafın akrabalarıyla gelinlik almaya gittikleri o güne kadar… Annesinin ev eşyaları alınırken “Bir kere alıyorsun, en pahalısını al.” öğüdü kulağında fazlaca yer etmiş olacak ki beğendiği gelinlik yerine dükkandaki en pahalısını seçti yine. Kayınvalidesinin yumuşak uyarısına “Gelinlik yoksa, düğün de yok.” diye azarlayarak cevap verince olanlar oldu, kavga kıyamet nişan atıldı. Ve Hazal düğün günü serdiği çeyizi toplamak için ailesiyle yeni evi olacak daireye gitti gönülsüzce. Kapıdan girdiğinde o evde eşiyle bir ömür sürmeyi ne kadar istediğini fark etti. Düğün iptal olmuştu ama nikahına iki saat vardı hâlâ. Hemen Mehmet’i aradı özür dilemek için. Ancak özür dilenmesi gereken biri daha vardı. Kayınvalidesini aradı, içtenlikle affettirdi kendisini. Ve geç de olsa kendi nikahlarına yetişti genç çift.

Dırdıra dayanamadı kalp krizi geçirdi

İbrahim bitmek bilmez gelin-kaynana atışmasının kurbanlarından yalnızca biriydi. Tek bir farkla o az kalsın bu sebepten hayatını kaybediyordu. Annesinin arayıp kahvaltıya gelmek istediğini duyduğu an karısının rengi atmıştı adeta. Ezelden beri geçinemiyordu zira gelin kaynana. El mahkum karısı uyurken kalktı sofrayı hazırladı. Annesi beğendi beğenmesine de, sofrayı oğlunun hazırladığını duyunca deliye döndü. Gelininin “Benim canım istemedi kahvaltıyı hazırlamak.” sözüyle başlayan tartışma büyüdü, büyüdü… Bu duruma dayanamayan İbrahim hastanelik oldu. Gelin-kaynananın ambulansta bile devam eden “Senin yüzünden oldu.” kavgasını duyan adamcağız, kendine geldiğinde ikisiyle de konuşmama kararı aldı. Böylelikle akılları başlarına gelen ikili barışmak zorunda kaldı nihayet.