Röportaj: Yüsra Mesude Arslan
Evlilik, herkesin hayatında bir yol ayrımı. Bir milat. İnsanların kişisel algı ve hayat felsefelerini bir başkasıyla paylaştığı ortak alana taşıması. Bir huzur ve sevgi beklentisi. Ancak evlilik her zaman beklenildiği gibi huzura teşne insanlara bir güzellik sunmuyor. Evliliklerde ortaya çıkan problemlerde psikologların büyük yardımı dokunabiliyor.
Alanında kendisini ispatlamış uzman bir isim olan Psikolog Farika Teymur Artır‘ın evlilikte sorun yaşayanlar için kaleme aldığı, yılların birikiminden süzülen kitabı çıktı: İyi Günde Kötü Günde Evlilik. Kitap çerçevesinde, bilhassa son zamanlarda en fazla karşılaşılan problemler hakkında evlilik üzerine bir sohbet gerçekleştirdik. Bu söyleşi, evlilikte huzurun ipucunu arayanlar için bir fener niteliği taşıyabilir.
İyi günde evlilik kolay da, kötü günde evlilik nasıl devam eder?
Evlilik insanın kendini geliştirdiği bir kurum aslında. Aile hayatı içinde doğup gelişiyoruz, belli bir yaşa kadar anne babalarımız bizi eğitiyor. Daha sonra kendi kendimizin eğitimcisi oluyoruz. Orada bizi tamamlayan bir bireyle, eşimizle hayatımızı devam ettiriyoruz. Eşimiz bize, biz eşimize ayna tutuyoruz. Çocuklarımız da bizi geliştiriyor. O nedenle bize göz aydını olacak eşler seçmek durumundayız.
Kadın ve erkek eş seçiminde nelere dikkat etmeli?
Biz hayatın her alanında olduğu gibi üzerimize düşeni yapıyoruz. Nihai sonuçta ben bu yola nasıl geldim, diyebiliyoruz. İmtihan noktası olmasının dışında insanoğlu gayretinin mükafatını görüyor. Mutlaka sıkıntılar olacaktır. Önemli olan güzel bakabilmek, güzeli görebilmektir.
İlişkilerdeki güzellik, insanın bakışında mıdır?
Siz karşınızdaki kişiye nasıl bakıyorsanız, ona yansıtıyorsunuz; ondan da o güzellik size yansıyor. Eş seçiminde ortak noktalara çok önem vermek lazım. Geleneksel toplumlarda eş seçimi ailenin, şartların gerektirdiği duruma göre oluyor. Büyük şehirlerde cüzi irade kısmı daha ön plana çıkıyor. Ama sıkıntılar da beliriyor. Çünkü herkesi tanıyamıyorsunuz. Küçük yerlerde ailenin yardımı oluyor.
İletişim imkanlarının bu kadar arttığı bir dönemde insan tanımada neden sıkıntı çekiyoruz?
Aile, kuşaktan kuşağa aktarılan davranışlar, düşünceler, değerler bütünü aslında. Farklı ailelerden gelen iki bireyin beklentiler ve yaklaşımları farklı. İnsanın ulaştığı tekamül noktasında güzel noktalara sahip olan bireye de ulaştığınız zaman daha çok seçme hakkınız oluyor. Ancak karşınızdaki kişiyi doğru tanımak, değerlendirmek çok önemli. Bu noktada aile desteği çok mühim.
Peki ailesiyle kendisinin hayat felsefesi, değer yargıları örtüşmeyen ancak ailesi evliliğinde müdahil olan bir insan dengeyi nasıl kurabilir?
Bu, evlilikte en önemli sıkıntılardan birisidir. Evlilik öncesi dönem, hamilelik dönemi gibi. Çünkü başta ailelerdeki memnuniyetsizlik daha sonra bireylere de yansıyor maalesef. Doğumlar, güzel günler, tatiller var. Araştırmalar gösteriyor ki, bireyler eşlerinin ailesiyle ne kadar sık görüşüyorsa mutluluk katsayısı da o kadar artıyor. Onun için burada seçimi yaparken hem kendi tercihini ortaya koyacak hem de aileleri kırmayacak. Aslında güzel bir iletişimle, onların gönüllerini alarak, onlara eş adayının güzel taraflarını göstererek, aile içindeki etkin kişileri de devreye sokarak bu stres ortamı önlenebilir.
İnsanı evliliğe götüren ilk adım sevgidir. Peki sevgi nedir? İki gönül bir arada olunca samanlık seyran olur mu?
Psikoloji insan davranışının birçok yönüne ışık tutuyor, neyin neden kaynaklandığını gösteriyor ama karşı cinsler arasında sevginin nasıl ortaya çıktığı konusunda net, bilimsel bir cevap henüz yok. Pek çok farklı etken bir araya geliyor. Çekim, elektriklenme, çocukluk anıları, benzerlikler, farklılıklar… Kişi annesine, kardeşine benzeyen kişiye ilgi duyabilir. O anda sevmeye hazır oluşu, ihtiyaç anında bir araya gelmiş olmaları, bir bakışı, bir ses tonu, binlerce faktör etkili olabiliyor. Yalnız kişi, duygusal yoğunluk yaşadığı bir insanla çok iyi anlaşacak diye bir kural yok. Kişi sevdiği insanla daha sonra yollarını ayırabiliyor, sevgi nefrete dönüşebiliyor. İnsan bir bütün. Sadece sevmek, o ilk elektriklenme yetmiyor. Ortak paydalar, ortak beslenme kaynakları, duyguları mantığın kontrolüne vermek gerekiyor.
Geçmiş yıllarda görücü usulü evlilikler çok daha yaygındı. Günümüzde ise kişinin kendi seçimi ön planda, daha sonra aile tanıyor. Ancak istatistikler gösteriyor ki, boşanma oranlarında ciddi bir artış var. Boşanmaların sebepleri genelde neden kaynaklanıyor?
Sebepler çok çeşitli. Seçimdeki hatalar, daha sonra çıkan problemler, ailelerin müdahalesi gerçekten ön planda. Sorumsuzluk, kişilik bozuklukları çok etkili oluyor. Görücü usulüyle evliliğin etkileri hala devam ediyor. Biz bireylerin birbirlerini tanımaları kaydıyla görücü usulüne karşı değiliz.
“EŞLERİN EŞLERE MÜDAHALE ETTİRMEMELERİ GEREKİYOR.”
Görücü usulüyle evlenmek, görmeden evlenmek midir?
Değildir. Görücü usulünde de tanıştırma var, arkadaşın tanıştırması da var. Yalnız birinde evlilik niyetiyle görüyor insanlar, diğerinde öyle bir tanışıp arkadaş olalım da, gerisi bakalım ne olur, düşüncesi hakim. Sonradan bu kişi benim için uygun bir eş olur mu, diye düşünmeden karar verebiliyor. Arkadaşlıktaki kriterler farklıdır, evlilikteki kriterler farklıdır. Hiç düşünmediği, evlenemeyeceği bir insanla, insan olarak anlaştığı için, ailesini, mesleğini, kişiliğini göz önünde bulundurmadan yakınlaşıyor. Yakınlaştıktan sonra da –elini veren kolunu kurtaramaz diye bir söz vardır- mecburen, bir tarafın ısrarıyla evleniyor.
Bunun gibi pek çok neden var, aslında uygun bir çift değil. Veya aile ısrar etmiş, bu senin için çok uygun bir eş diye, “Benim kızım zengin bir ailenin çocuğuyla evlensin.” Diyor. Kimisi diyor ki “Tahsil çok önemli, oğlum tahsilli bir kızla evlensin.” Bazı insanlar fiziki yapıya biraz daha önem verirler. Aslında bunların hepsi bir bütün. Fiziki uygunluk tabi ki olacak, ekonomik şartlar önemli, tahsil önemli. Bunların bir tanesine önem verip diğerlerinin ihmal edilmesi sorun oluşturabiliyor. Akraba çevresinin yorumları, en ufak bir sözleri çok önemli. Davranışları hor görmeleri, kişiyi hor görmeleri olumsuzluklara neden oluyor. Eşlerin eşlerine müdahale ettirmemeleri gerekiyor. Ailenin fazla müdahale etmemesi çok önemli.
Bir insan kötülük yapmak istedikten sonra bir ülkeden bir ülkeye dahi telefon aracılığıyla kötülük çıkarabilir mi?
Bir insan kendini iyi yetiştirmişse o eş olarak da, -erkek olsun bayan olsun-, aile üyeleri arasındaki stresi azaltmakta, insanları sevdirmekte, problemleri çözmekte, kaynaştırmakta, denge unsuru oluyor. Kendini iyi yetiştirememişse, sürekli insanlarla uğraşıyorsa sıkıntı sebebi de olabiliyor. Bir de dönüm noktaları var insanların. Gençlerin sıkıntılı dönemlerine de denk gelirse o zaman da elde olmayan stres faktörleri ortaya çıkıyor. Bu durumda yardım almak lazım.
Pergelin bir ucunun İslami çizgide olması bize yardımcı olur mu?
Gençlerin “Ben kayınvalideme bakmaya, onlara ziyarete gitmeye mecbur değilim.” itirazları olabiliyor. Yıllarca kayınvalideyle oturmuş, birçok fedakarlıklar yapmış, diyor ki “Oğlumun evi benim evim.” Veya “Torunuma ben isim koyacağım.” Bunlar çok sık rastlanılan sorunlar. Aslında evet mecbur değil ama tatlı dille çözülebilir. Aşırı fedakarlık, aşırı vericilik de olmayacak.
Çiftler çalışma hayatıyla birlikte evliliği nasıl dengeleyebilir?
Ülkemizde anneler destek olursa çalışma hayatı güzel yürüyor. Profesyonel anlamda çocuk bakımı daha yeni yeni oturuyor, o da büyük şehirlerde. Dengeleyebilmesi için meslek çok önemli. 09.00-19.00 çalışma saatleri olduğunda bunu yürütmek zor. Karşılıklı anlayışla çocuk bakımı alternatifinin tespit edilmesi çok önemli. Küçük çocukların yetişme zamanında kendini geliştirerek, daha az iş saatiyle çocuğuna çok vakit ayırma noktasında çalışma hayatı o kadar kolay oluyor.