İlköğretim çağına adım atar atmaz okulun yanı sıra sınavlar, kurslar, etütler, dershane ve iyi bir eğitim alma yarışında daha nice zorunluluğu sırtlayan çocuklar, zamansızlığın ve özellikle şehirlerde yersizliğin de etkisiyle bir zamanların çocukla özdeş oyunlarını bilmeden büyüyor.
Uzmanlar, bilgisayar oyunlarıyla kapalı alanlarda dünyasını renklendirmeye çalışan çocukların fiziksel ve ruhsal gelişiminin de bundan etkilendiğini ifade ediyor. İlk ve ortaokul yıllarında son ders zilinin çalmasını dört gözle bekleyip döndüğü evde, çıkarıp ardından ekmek arası peynir ve zeytinle açlığını yatıştıran miniklerin soluğu sokakta aldığı dönemler, orta yaş ve üzeri grubun gözünden film şeridi gibi akıp gidiyor.
O yılların çocuk ve gençlerinin hafta arası ve hafta sonlarında günün farklı saatlerine göre yaydıkları oyunlar, bugünün çocuklarının çoğu tarafından bilinmiyor, ancak büyüklerin anılarında bir isim olarak öğreniliyor.
Çeyrek asır öncesi annelerin, ”Oğlum hava karardı hadi artık eve gel”, ”Akşama kadar topun peşinde koşturup durdunuz, daha bıkmadınız mı?”, ”Babanı da kahveden çağır da gel akşam yemeği yiyeceğiz” diye seslendiği çocuklar, şimdilerde ”haydi çocuklar bilgisayarı kapatıp elinizi yıkayın, yemek yiyeceğiz”, ”internette oyun oynamayı bırakın da biraz çıkıp yürüyüş yapalım” sözlerini duyuyor.
O dönemlerde, sokak aralarında, mahallenin futbol sahasında veya çevredeki diğer boş arazilerde oynanan topaç çevirme ve misket oyunlarının dışındaki çelik çomak, birdirbir, mendil kapmaca, güvercin taklası, uzun eşek, sek sek, bezirganbaşı, yedi kiremit gibi oyunların nasıl oynandığı konusunda bilgisi olmayan çocuklar, daha ilköğretimin ilk yıllarında başladıkları sınav maratonunu işe girene dek sürdürüp, bilgisayar oyunlarıyla zaman geçirmeyi tercih ediyor.
İnternet kafelerin girmeye başladığı köylerde de çocuklar bilgisayar teknolojisi ürünlere yönelmesine karşın geleneksel oyunları bir ölçüde de olsa hala yaşamına katıyor.
OYUNUN ÖNEMİ
ÇÜ Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Başkanı Prof. Dr. Yaşare Aktaş Arnas, günümüzde bazı yetişkinler tarafından ”boşa geçen zaman” olarak değerlendirilen oyunun, çocuğun fiziksel olarak gelişimi, duygularını ifade edebildiği, yeteneklerini, dil, zihin, sosyal ve duygusal becerilerini geliştirebildiği aktivite olduğunu söyledi.
Oyunun, çocuk için en doğal ve en aktif öğrenme ortamı olduğunu belirten Arnas, ”Çocuk için bu kadar önemli ve yararlı olduğunu ifade ettiğimiz oyun, ona araştırma, gözlem yapma, keşfetme, yeni beceriler geliştirme ve başarısızlık endişesi duymadan yeni ve değişik roller alma imkanı sağlar” dedi.