Günümüzde özellikle hiperaktivite ile sıkça karıştırılan İndigo kavramının kabul edilen tek bir tanımı yok. İlk olarak 1982 yılında Nancy Ann Tappe “Yaşamınızı Renk Yoluyla Anlama” kitabında İndigo kavramından bahsetti. Çocukların davranış kalıpları ilk kez bu kitapta tanımlandı. Doğruluğu ise yaşayan birçok kişi tarafından onaylandı. Bu kitap sayesinde “İndigo çocuk” kavramı gündeme gelmiş oldu. Kitapta yazılanlara göre gelecek yıllarda oluşacak yeni dünya düzeninde özel görevli gelen çocuklar vardı ve bu çocuklara da İndigo deniliyordu.
Bu kitaba göre İndigolar dünyayı değiştirmeye, varolan bütün bilinç kalıplarını yıkmaya gelen savaşçı çocuklardı. Gözlerinde bir bilgelik ve diğer çocuklardan farklı özellikleri vardı. Ayrıca bu çocukların üstün yetenekleri olduğuna da inanılıyor.
Ancak İndigo’nun geniş kitlelerce duyulması ABD’li araştırmacı yazar Lee Carol ve Jan Tober‘in yazdığı "İndigo Çocuklar" kitabıyla oldu. Bu kitaba göre de 1980’li yıllardan sonra dünyaya gelen çocukların birçoğu İndigo niteliği taşıyor. Ancak özellikle 1990 ve 2000’li yıllara gelindiğinde bütün dünyada İndigo çocukların sayısı artıyor. Türkiye’de ise İndigo daha henüz yeni bilinmesine rağmen bu tür özellik taşıyan çocukların sayısının hiç de az olmadığı tahmin ediliyor. Ancak İndigo çocuk sahibi olup olmadığınızı anlamak hiç de kolay değil. Çünkü bu çocuklar için hiperaktivite teşhisi de konulabiliyor.
İndigo çocukları ifadesi her kaynakta farklı bir tanıma sahip. Fakat tipik olarak herkesin inandığı, bu çocukların diğerlerinden daha akıllı oldukları, otoriteye karşı çıktıkları ve bazen altıncı hislerinin çok kuvvetli olduğu. İndigo çocuklar hakkında birbirine benzeyen değişik tanımlamalar var. Genel ve kesin bir tanımlama getirilemiyor. Çünkü, tıp dünyası bu çocukların var olduğunu kabul etmiyor. Bu tarz çocuklar için tek bir tanımlama var. O da hiperaktif. Fakat, İndigo çocuklara sahip ailelerin çocukları hiperaktiflikten uzak.
Bazı uzman hekimler ve psikiyatrlar İndigo çocuklar tanımına inanmıyor. Örneğin katılımcı sosyal danışman Lorie Anderson, manik depresif, otistik, dikkat eksikliği, hiperaktivite problemi olan çocukların ailelerinin bu tabir altında yanlış yönlendirilerek bazı kişilerin parasal yararlar sağlamaya çalıştığını söylüyor. Ayrıca bu çocukların ruhsal, akli ve nörolojik bozukluklarını tedavi ettirmeyerek ailelerin çocuklarına acayip bir doğaüstü kimlik kazandırmaya çalıştığını ve bunun çok tehlikeli olduğunu da sözlerine ekliyor.
Çocuğunuz diğer çocuklardan farklıysa…
Eğer çocuğunuz normal çocuklar gibi davranmıyor, gün geçtikçe aranızdaki uçurum fazlalaşıyor, siz sinir küpü oluyorsanız, ona bakışınızı değiştirin. Çünkü o henüz tanım konamayan İndigo çocuklardan birisi olabilir.
Çocukların yaramaz olması, söz dinlememesi yaygın ve kabul gören bir durumdur. Fakat düz duvara tırmanıyor, bir koltuktan diğerine uçarak gidiyor, yaşından önce konuşuyor, kendisine ‘çocuk’ muamelesi yapılmasına kızıyorsa hem aileler hem de doktorlar tarafından ‘hiperaktif’ olduğu varsayılır. Oysa ki aşırı yaramaz, yaşından beklenmeyecek kadar zeki ve ailesiyle kavga edecek kadar uyumsuz bir çocuksa o belki de bir İndigodur.
Nereden çıktı bu İndigo’lar?
Onlar bizim bildiğimiz tarzda çocuklar değil. Anne-babalardan çocuklarına geçerek nesilden nesile aktarılan klasik eğitim tarzını kesinlikle reddediyor. Kendi yöntemlerinizle bir şeyler yaptırmanız neredeyse imkansız. Saygı duymak ve görmek istiyor. Hiçbir zaman bebek muamelesi yapılmasından hoşlanmıyor. Çok küçük yaşlarda bile onlarla her şeyi konuşmanız gerekiyor. Duygusal sömürüye hiç gelemiyor. Onlar için her durum karşısında değişmeyen sevgi belirtileri çok önemli.
Bakışları, olaylar karşısındaki duruşları çok net ve keskin. Algıları ve sezgileri yüksek. Enerjileri çok fazla. Uzmanların bir kısmı hiperaktif teşhisi koysa da hem kendileri hem de aileleri bunu kabul etmiyor. Çünkü onlarda öğrenme problemi, dikkat eksikliği görülmüyor. Herhangi bir bilgiyi öğrenmesi için yapmanız gereken tek şey; mantıklı açıklamalarla bunun gerekliliğini anlatmak. İndigo çocukları araştıran kişilere göre de bırakın öğrenme bozukluğunu 21. yüzyılın kurtarıcısı olabilme potansiyeline sahipler. Sosyal ilişkileri ise güçlü.