Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Elvan İşeri, yaptığı açıklamada, ikinci çocuk dünyaya gelmeden ilk çocuğun buna hazırlanması gerektiğini söyledi.
Kardeş olgusuna verilecek cevabın her çocuğa göre değiştiğini, bunun çocuğun mizacına göre farklılaştığını ifade eden İşeri, anne babanın ikinci çocuğa sahip olma kararının “kendilerine ait olması” gerektiğini belirtti. İşeri, bebeğin birinci çocuk “istiyor” diye yapılmaması gerektiğinin altını çizerek, “Bu durumda, ilk çocuğa sorumluluk yükleniyor. Bu da çocuğun olumsuz etkilenmesine yol açabiliyor” dedi.
Kardeş isteyen bir çocuğun, doğumdan sonra yaşadığı ile hayal ettiğinin örtüşmeyebileceğine dikkati çeken İşeri, “Çocuk, doğum sonrasında hayal ettiğini bulamıyor. Bebek ağlıyor, uyuyor, anne sürekli onunla ilgileniyor. Birinci çocuğun hayalindeki kardeş ise oyun arkadaşından ibaret. O zaman da çocukta ‘Ben istemiştim, keşke istemeseydim’ gibi pişmanlıklar ya da aileden gelen ‘Sen istemiştin kardeşi’ gibi suçlayıcı cümleler sıkıntıya yol açabiliyor. Bu durumda çocuk, mutsuzluk, kızgınlık, kardeşe ya da anne-babaya öfke, hırçınlık gösterebiliyor” diye konuştu.
İşeri, şunları kaydetti:
“Doğumdan önce birinci çocukla, kardeşle ilgili hayalleri paylaşılmalı, beklentileri sorulmalı, ancak bir yandan da karşılaşacağı gerçeklerle ilgili bilgi verilmeli.
Doğacak bebeğin, sürekli ağlayabileceği, uzun uzun uyuyacağı, bu nedenle evin sessiz olması gerektiği, yemek için sadece annesini emeceği, bunun için annenin bebeğe çok zaman ayırmak zorunda kalacağı gibi aydınlatıcı bilgiler verilmeli. Bebek için eve misafir geleceği ve hediye getireceği anlatılmalı. Bu durumda, ‘Sen doğduğunda senin için de gelmiş ve hediyeler getirmişlerdi’ gibi cümleler kurularak, çocuk rahatlatılmalı. Bunlar, küçük çocuklar için doğuma yaklaşırken yapılmalı, aylar öncesinden olmamalı.”
“Rekabet yaratılmamalı”
İşeri, anne-babanın mümkün olduğunca her iki çocuğunu da çok sevdiği ve önemsediğini vurgulayan mesajlar vermesi gerektiğini dile getirerek, “bebeğin doğumuyla birlikte, ilk çocuk kendini ‘pabucu dama atılmış’ gibi hissetmemeli” dedi.
İlk çocuğa, eskisi gibi mutlaka “özel zaman ayırılması” gerektiğinin altını çizen İşeri, mutlaka birlikte vakit geçirilmesi, ihtiyaçlarının göz ardı edilmemesi gerektiğini belirtti. İşeri, “Çocuk bugüne kadar tek olmaya alışkın olduğundan, mutlaka belli zamanlarda onunla birebir vakit geçirilmeli. Bu, ya bebeğe aile bireylerinden bir başkası bakarken ya da bebek uyurken olabilir” diye konuştu. İkinci kardeşin kabul edilmesinin kolay olmadığını vurgulayan İşeri, şöyle devam etti:
“İlk çocuk, kardeş geldiğinde hayatta en sevdiği iki insanı paylaşmak durumunda kalır. Bu duruma hemen uyum sağlamasını beklemek yanlış olur. Rekabet yaratmamak önemlidir. Ancak bu nedenle bebek için ‘O, çok çirkin, sen çok güzelsin’, ‘O, hiçbir şey bilmiyor’, ‘O değil, sen bizim biriciğimizsin’ gibi karşılaştırmacı cümlelerden sakınılmalı. Çünkü, bu durumda çocuğu mutlu etmenin yolu, diğeri küçümsemekten geçer.
Birinci çocuğun sık sık ‘kardeşimi mi beni mi daha çok seviyorsun?’ sorusuna “ikinizi de çok seviyorum. annenin kaç çocuğu olursa olsun hepsine yetecek kadar sevgisi olur’ gibi cevaplar verilmeli, kesinlikle ‘elbette seni” ya da ‘o daha küçük, onu’ denilmemeli.”
“Birinci çocuğa ‘küçük anne, küçük baba’ rolü verilmemeli”
İşeri, bebekle ilgili yapılacak eylemlerde ortak bazı şeylerin gerçekleştirilebileceğini belirterek, bunda zorlayıcı olunmaması, çocuğun isteği dahilinde yapılması gerektiğini söyledi.
Bu şekilde, anne ile birinci çocuğun birlikte vakit geçirebildiğini ifade eden İşeri, “Böylece anne ile ortak bir amaca yönelik birlikte hareket ederler. Kardeşi için birşeyler yapabiliyor olma mutluluğunu yaşayabilir. Ancak, kesinlikle ‘küçük anne, küçük baba’ rolü verilmemeli. Bakım sorumluluğu verilmemeli, sorumluluk anne ve babaya ait olmalıdır” dedi.
Yeni Şafak