Mehtap Kayaoğlu’nun yazısı
Krallaştırılan çocuktan terbiye beklenir mi?
Bir okurumuz soru sormuş. Üstelik buna benzer öyle çok soru geliyor ki. Geçtiğimiz hafta evine misafir olarak gelen arkadaşlarının, çocuklarına müdahale etmemeleri sonucunda, ortalığın savaş alanına döndüğünü söylüyordu özetle. Salonda yolunmayan çiçek, evde ellenilmeyen kenar köşe kalmadığını da ilave etmişti. Son nokta, yeni aldığı halısına dökülen çaymış anlaşılan.
Soru şuydu: "Mehtap Hanım, çocuklarımızı bir yandan iyi yetiştirmek, onlara kişilik kazandırmak için müdahale etmiyoruz. Diğer yandan ortalığı talan ediyorlar. Dur/sus demeyecek miyiz? Veya ne zaman söyleyeceğiz? Neredeyse ev gezmelerini kesmek istiyorum artık. Bunun bir orta yolu yok mu?"
Olmaz mı? Tabii ki var.
Eğitim konusunda ülkemiz çağ atladı. Eskiden çocuk terbiye etmek için katı kurallar uygulayan, tam otoriter anne/babalar vardı. Günümüzde ise; çocuğuna dur/sus demekten aciz veya öyle bir şey söylediğinde çocuğunun şahsiyetinin bozulacağını zanneden anne/babalar var.
Bir uçtan hooppp öbür uca zıpladı eğitim şeklimiz. Diyorum ki; iki ucunu toplayıp ortada birleştirsek? Nasıl mı?
Kızmaca küsmece yok! Ben söyleyeyim, siz bir kenara not edin. El ele verirsek üstesinden geliriz bence sevgili okurlar. Size çocuk yetiştirmekle alakalı temel ilkeler söyleyeceğim. Sizler de o ilkeleri işleterek, evinizin kendi iç işleyişini organize edeceksiniz.
Aslında çok kolay.
1. Çocuğu sevmek ve ona saygı duymak demek, onun büyüme sürecindeki yıkıcı davranışları karşısında şaşkınlığa düşüp, her yaptığı davranışı onaylamak demek değildir.
2. "Çocukla arkadaş olmak" sözü "çocukla kendini bir tutmak" şeklinde anlaşılmamalı. Siz anne/babasınız ve dolayısıyla iki gömlek öndesiniz. Onun davranışlarını belirlemek ve toplumsal uyum becerilerini geliştirmek sizin görevinizdir. Aksi halde çocukla arkadaş olacağım diye çocuğunuzdan fazla çocuklaşmaya başlarsınız ki bu durumda onun kafasını karıştırmaktan başka bir şey yapmamış olursunuz. Çünkü dünyanın her yerinde çocuklar, büyüklerden kendilerine yol göstermesini isterler. Gayriihtiyari yaptıkları davranışların güzel olanlarını ve hoş olmayanlarını bizim söylememizi isterler. Bir sonraki adımı bizim tutum ve davranışlarımıza göre ayarlarlar.
3. Çocuğa saygı duymak demek, ona sınırlar ve yasaklar koymak demektir. Yapmasını istediğimiz davranışı anlayacağı tatlı bir dille söylemek, aynı şeyi gereğinden fazla tekrarlamamak ve alınan kararın uygulanmasına dönük tavırlar sergilemek demektir.
4. Çocukların isteklerinin sınırsız olduğunu bilmek gerekir. İsteklerine karşı duyarlı olmak demek, istedikleri her şeye boyun eğerek, her şeyi yapmalarına izin vereceğimiz anlamına gelmez. Kral değil ki bu afacanlar, her istedikleri anında yerine gelsin! İsteği vardır, yerine gelir. İsteği vardır yerine gelmez, hatta öyle ki sonsuza kadar hiç yapamayacağımız şeyleri bile talep edebilirler. Yaşlarına ve gelişim süreçlerine göre durumu açıklamamız yeterlidir.
5. Çocukların ortalama her davranışına bir yanıt vermemiz gerekir. Bu yanıtlar mümkün olduğunca şiddet içerikli olmamalıdır. Örneğin oyun oynarken bize baktı, gülümsedi. Biz de uzaktan gülümseyip, öpücük atabilir veya onu çok sevdiğimizi söyleyebiliriz. Veya yemeğini yedi masadan kalkıyor, "Aferin benim tatlı kızıma yemeğini çok güzel yedin." Diyebiliriz. Hatta yemekten sonra teşekkür etmesini istiyorsak, çok şirin ve esprili bir ifadeyle: " Aferin benim tatlı kızıma, yemeğini çok güzel yedin. Peki tatlı anneye ne denirrrr?? Ellerine sağlık anneciğim denilir, değil miiii?" gibi. Böylece çocuk yaptığı olumsuz davranış hakkında tatlı ve kalıcı şekilde uyarılırken, yaptığı olumlu davranışa karşı da tatlı ve kalıcı şekilde uyarılmış olur.
6. Bir çocuğun bütün olumsuz davranışlarını içselleştirerek, uyarmadan, müdahale etmeden yaşayıp giderseniz, çocuk tüm dünyanın da onun önünde diz çökeceği hayaline kapılır. Oysa siz uyarmasanız da uyaran birileri çıkar. Siz ses çıkarmasanız da onun davranışlarından rahatsız olarak sert tepki gösteren birileri çıkar. Bu durumda çocuk kasılır. Neye ve kime göre hareket edeceğini bilemez. İkileme düşer.
7. Başka aileler öyle yapıyor diye her şeyi herkese göre düzenleyemezsiniz. Her ailenin kendi iç kuralları vardır. Çocuğunuzun bu kuralları öğrenmesi önemlidir. Fakat tüm ülkenin görgü ve insanlık kuralları ortaktır! Bu ortak kurallar gözetilerek çocuk büyütülmelidir. "Bizim evde elektronik eşyanın kıymeti yok, çocuklar parçalar, biz yenisini alırız!" diye büyütemezsiniz çocuğunuzu. "Yavrucuğum o elindeki oyuncak değil, zarar vermeden bakmak istersen yardımcı olayım, sonra yerine koyalım tamam mı?" diyerek incelemesine ve merakını gidermesine yardımcı olursunuz ve eşyayı oyuncak haline getirmezsiniz. Zira gittiği gezmede de aynısını yapmak isteyecektir. İzin vermeyenin "malı kıymetli" damgası yemesi doğru mu sizce? Evinizdeki kurallar ortalama "zarar verme" ilkesi üzerine işletilmelidir ki evrensel olsun!
8. Çocuğunuzu yetiştirirken "kendisine ve başkalarına saygı" konusunda taviz verilmez. Çünkü insanlar arası ilişkileri güzelleştiren ve diğer insanlarla bir arada yaşamayı sağlayan temel kuralları öğrenmek zorundadır. Bu temel kurallar "insanı insan yapan değerler ve insanlığa giriş anahtarı" durumundadır. Dolayısıyla 3 yaşından sonra, gittiği bir yerde eşyaları karıştırması, dolapların içini merak edip bakmaya çalışması, çiçekleri yolması, koltukların tepesinde koşturması, eline aldığı bir yiyecekle ortalıkta gezinmesi, arkadaşlarına vurması… gibi davranışlarına müdahale etmelisiniz. Girdiği ortamı bozmasına, yıkmasına müsade etmemelisiniz. Gerekçesini yaşına uygun şekilde anlatıp, davranışını düzeltmesini sağlamalısınız. Ve misafirlikte vazo kırdığında, ev sahibinin üzüldüğünü gördüğünüzde "malı kıymetli" diye gücenmemelisiniz. Dürtüleriyle başbaşa bırakamazsınız çocuğunuzu. Kontrol edip, dürtüleriyle başetmeyi öğretmek zorunda olduğunuzu unutmamalısınız.
9. Ülkemizde pek çok anne/baba çocuklarını "korumak" ile "her yaptığını görmezden gelmeyi" birbirine karıştırıyor. İyi anne/baba olmak demek, çocuğun her yaptığını görmezden gelmek değildir. Veya ağlatmamayı korumak zannediyor. Oysa bazen ömür boyu ağlamaması ve dürtülerini kontrol etmeyi öğrenmesi için, kısa süre ağlamasına dayanabilmemiz gerekiyor.
10. Çocuğu küçük düşürmeyen tatlı kurallar, çocuğun olumsuz davranışlarını durdurduğu gibi, anne/babasına daha fazla güvenmesini sağlar. Çünkü aklı ermeye başladığında, kendisine konulan kuralların, davranışlarını güzelleştirdiğini ve özsaygısını artırdığını görür.
…
Denge-denge-denge. İşin sırrı, her şeyi dengeli yapmakta sevgili anne babalar. Çocuklarımızı seviyoruz; ama onları kimsenin sevmeyeceği insanlar haline getiriyorsak…?
Çok acaip değil mi? Bir çocuğun aklına her eseni yapmasına izin vermediğimizde, yetişkin hayatında HÜR OLMASINA FIRSAT VERİYORUZ demektir!
Haber 7