İletişimsizlik günümüzün modern ailelerinin en fazla sıkıntısını yaşadığı konu. Çocuklarıyla sevgiyle iletişim kurmaya, yönlendirmeye çalıştığını söyleyen birçok anne baba başarılı olamıyor. Psikolojik Danışman Dilek Kırcaoğlu, geleneksel ve etkili anne baba eğitimini ele aldı.
Günümüzde hem sosyal hem de ekonomik problemlerden en fazla aile etkileniyor. İnternet sayesinde dünyayla buluşuyoruz ama aileler çocuklarına ulaşmakta zorlanıyorlar. Psikolojik Danışman Dilek Kırcaoğlu, hızla değişen koşullara ailelerin neden ayak uyduramadığını açıkladı: “Aileler, geleneksel eğitim metodlarına bağlı kalıyorlar. Biz, ne kadar okusak da, üniversiteye gitsek de, iletişim konusunda ve çocuklarımızı nasıl yetiştireceğimiz konusunda bilgilendirilmiyoruz. Biz psikologlar da her ne kadar ailelere yol göstermeye çalışsak da, genelde yaptığımız şey onları eleştirmek, suçlamak ama eğitmemek… Dolayısıyla anne babalar, eğitilmedikleri için ve nasıl davranacaklarını bilmedikleri için bir yol gösterici olmadığı için, çocuklarına ulaşamıyorlar. Tabi, iyi niyetle davranıyorlar ama maalesef yöntem ve teknik bilmiyorlar.”
Yanlışlar
Görülen en önemli yanlışları Psikolojik Danışman Dilek Kırcaoğlu, şöyle anlattı: “Biz, özellikle disiplin konusunda, disiplinin ne olduğu konusunda çok fazla bilgiye sahip değiliz. Orta karar mı olayım, sert mi olayım. Nasıl davranayım. Bunu genelde aileler, bilemiyorlar. Çocukları dinlemiyoruz. Bizim dinleme konusunda etkin dinleme olarak programımızda da yeralan bir bölümdür bu. Yeteri kadar dinlemiyoruz. Dinlerken iletişim engelleri dediğimiz hataları yapıyoruz. Dolayısıyla çocukla iletişim kanalımızı kapatıyoruz. Çocuklarımız bize açılmıyorlar. Mesela velilerim arasında çoğu zaman çocuğum bana bir şey anlatmıyor. Okulda olanı biteni anlatmıyor. Büyük yaşlarda da arkadaşlarıyla ne oluyor, anlatmıyor, gibi… Genelde bu iletişim kanalının kapatılması nedeniyle oluşuyor. Bu iletişim engelleri de neler? Genel tanımlamayla geçeceğim. Emir vermek, ahlak dersi vermek, öğüt vermek… Biz genelde konuşurken, karşımızdakine bu tarz çeşitli ahlak dersleri, öğütler vererek o kanalı kapatıyoruz. Onu dinlemiyoruz. O zaman o da bize yeterince açık davranmıyor. Tabi o iletişim kanalı kapanınca da sorunlar başlıyor.”
Disiplin Nedir?
Psikolojik Danışman Dilek Kırcaoğlu, disiplini şöyle açıklıyor: “Zaten biz, kuralların dıştan konulan kuralların mutlaka çiğneneceğini savunuyoruz. Eğer kurallar dıştan bir güç olarak uygulanıyorsa, kişiler de buna karşı çıkmak gösterecekler. Disiplin dıştan gelen biçimde bence hiçbir yaşta uygulanmamalı. Bizim amacımız iç disiplini geliştirmek… Çocuğunuzda eğer iç disiplini geliştirebiliyorsanız, o zaman bu kurallara uyma isteği içten gelecektir. Ve dolayısıyla bir direnç ve isteksizlikle karşılaşmayacaksınız.”
İletişim Problemleri
Anne baba ve çocuk arasında en sık görülen iletişim problemleri ile ilgili olarak Psikolojik Danışman Dilek Kırcaoğlu, şunları söyledi: “Genelde çok katı anne baba tarzı var. Bunun dışında tamamen çocuk merkezli bir tarz var. İkisi arasında bocalayanlar var. Katı mı olayım… Bazen katı, bazen çok yumuşak. Bizim savunduğumuz etkin aile modeli var. Bunları şöyle tanımlayayım. Katı aile yapısında sürekli anne baba kazanır. Onun dediği olur. Onun istedikleri yapılır. Diğerinde ise sürekli çocuk kazanır. Çocuk mutludur ama anne baba kendini ifade edemediği ve yoksayıldığı için mutsuzdur. Diğerinde zaten bir denge yok. Dengesiz aile yapısı ortaya çıkar. Etkin aile modelinde bizim savunduğumuz her iki tarafın mutluluğunu getirebilecek, çocuk da mutlu olsun, anne baba da mutlu olsun. İkisi de iletişim kanallarını açık tutarak ve ortak bir amaç üzerinde birleşerek, anlaşmalar yaparak, karşılıklı birbirine doğru anlayarak bir aile modeli kursunlar istiyoruz. Bizim bu programımızda da amaçladığımız bu. Bunun tekniklerini öğretiyoruz.”
Eğitim programına gelen ailelerin bir gününü değerlendiren Psikolojik Danışman Dilek Kırcaoğlu, şu açıklamaları yaptı: “Yemek yedirmek bile çatışma nedeni, ailelerde. Buna çok sık rastlıyoruz. Bir bebek bile doğduğu zaman annesinin memesinden süt içebiliyor. Yani, bu doğal bir ihtiyaç. Çocukları o hale getiriyoruz ki, kendi ihtiyaçlarını tek başlarına gidermekten yoksun, tek başına hiç bir eylemi yapamayacak hale getiriyoruz. Ve biz bunu maalesef sevgi adına yapıyoruz. Çocuklarımızın kişiliklerinin gelişmesi, birey olmalarını engelliyoruz. Benim çocuğum zarar görecek diye aşırı bir korumacı tavırla onların aslında birey olmalarını engelliyoruz. Bu çok küçük yaştan itibaren, çocuk zaten kimliği ortaya koyma bakımından, o itirazlar, ikili, üçlü yaşlarda gördüğümüz itirazlar, aslında çocuğun ben artık varım, bu dünyadayım ve kimliğimi oluşturuyorum, sözleridir. Ama biz onu sürekli kırmaya çalışıyoruz. Hayır, o, öyle değil, onu öyle yapamazsın. Bunu yemen lazım. Yersen daha güçlü olacaksın. Yani, çocuk bunları aslında kendi kendine giderebilmeyi öğrenebiliyor.”
Küsen Çocuk
En ufak bir uyarıda küsen ya da ağlayan çocukla ilgili olarak ise Psikolojik Danışman Dilek Kırcaoğlu, şu konulara değindi: “Aslında temel olarak bakıldığı zaman çok da zor. Bu 12 iletişim engeli dediğimiz bir konu var. Burada yine aynı eleştirmek, uyarmak, yargılamak, bunlar kullanılmış. Orada çocuğu eleştirmeden, yargılamadan, sadece bir etkin dinleme yapılsa, çocuk dinlense, kendini ifade edecek orada. Ama bizim eleştirilerimiz genelde yıkıcı eleştiri. Biz, kızgınlığımızı yıkıcı olarak ifade ediyoruz. Ama kızgınlığımızı yapıcı olarak da ifade etmenin yolları var. Bunlara da genelde bizim dilimizde ‘ben’ mesajı diyoruz. Kendi duygularımızı doğru olarak ve o an olduğu gibi ifade etmek, karşımızdakini etkin dinlemek, iletişimde birinci adım.”
Birlikte Yatma İsteği
Gelip anne-baba ile yatmak isteyen çocuğu ikna etmeye çalışan ailere Psikolojik Danışman Dilek Kırcaoğlu, şunları söyledi: “İkna etmeye çalışmak da iletişimi koparan bir neden. İkna etmeye çalışmak yerine çocuğu etkin dinlemeli, çocuğun gerçekten hangi nedenle tek başına yatmak istemediği konusunda etkin dinlenip, ondan sonra gereken yapılır. Gerçi, çocukların belli dönemlerde anne ve babasıyla duygusal temas istemeleri, birlikte yatmaları da o kadar korkunç bir şey değil. Zaman zaman hepimizin çocukları bunu yapıyor. Ama tabi bunun bir süreklilik arzetmemesi için çocuğun gerçekten probleminin kökenine inmek lazım.”
Kabul Penceresinin Sınırı
Etkili anne baba eğitiminde kullanılan kabul penceresi diye bir kavram olduğunu belirten Psikolojik Danışman Dilek Kırcaoğlu, “aileler çatışmadan korktukları için çocuğun her istediğini kabul edebiliyor” diyerek kabul penceresinin sınırını çizdi: “Çok önemli bir konu. Çocuğunuzun kendisini kabul etmelisiniz. Çocuğu bir birey olarak kabul edip, sevginizi göstermelisiniz. Ama bu davranışlarını kabul ettiğiniz anlamı taşımıyor. Çocuğa vereceğiniz mesaj, seni insan olarak seviyor, değer veriyorum ve kabul ediyorum. Ama bu davranışını onaylamıyorum. Bu, ben mesajı dediğimiz dil tekniğiyle çocuğa mutlak surette aktarılmalı. Çünkü dediğim gibi o zaman direk sadece çocuğun mutlu olduğu, çocuk merkezli bir aile yapısı ortaya çıkıyor. Ki, bu çocuk için de çok yararlı olmuyor.”
Bu mesajı ailelerin genelde karışık olarak verdiğini ve çocuğum sevgisiz, ona sevgimi esirgiyorum gibi düşünecek diye bir endişe içinde olduğunu belirten Psikolojik Danışman Dilek Kırcaoğlu, şunları ilave etti: “Aileler genelde suçluluk duyguları içerisinde bulunuyor. Yani, çalışıyorsa da özellikle, ona yeteri kadar zaman ayıramıyorum. Eve geldim, şimdi onun her dediğini yapayım gibi bir suçluluk duygusu içinde bulunuyorlar. Ama çocuğunuz sizi anlayabilir. Zaten karşılıklı anlama, birbirini anlama diyoruz. Siz, onu anlarsanız, o da sizi anlayacaktır. Ben, çok yorgunum dediğiniz zaman, çocuğunuz bunu anlayıp, saygı duymayı da öğrenecektir. Çünkü, biz çocuklarımıza başkalarının duygu ve düşüncelerine saygılı olmayı öğretmek istemiyor muyuz? Ama nasıl yapacağız bunu? Baştan kendi duygumuzu ona söyleyip, zaten kabul ediyorlar, benim başım ağrıyor, mesela.. Bizim Elma Çocukevi’nde öğretmenlerimiz mesela o gün yorgunsa, ben bugün yorgunum dediği zaman hepsi seferber oluyor. Öğretmenimiz yorgunmuş, biz daha uyumlu davranalım gibi. Hatta geçen gün bir öğretmenimle konuşuyorduk. İki öğretmen çalışıyor, sınıflarda. Öğretmenimizin biri izindeydi. Bir çocuğumuz gelmiş demiş ki, bugün Gaye öğretmenim yok, o yüzden biz biraz daha uslu duralım, öğretmenim…”
Kendi İstediği Olsun Diyen Çocuklar
Yemek yemekten, giyinmeye kadar her konuda kendi istediği olsun isteyen çocuklar ve ne zaman yönlendirmeye çalışsa ciddi olarak çatışma yaşayan aileler ile ilgili olarak ise Psikolojik Danışman Dilek Kırcaoğlu, şunları söyledi: “Yönlendirmek bir iletişim engelidir. Biz, yönlendirme yerine disiplinde karşılıklı anlaşma yapmayı öneriyoruz. Yönlendirmek, bir düşünün, sizi bir birey olarak, ben sizi habire yönlendirmeye çalışsam, buna itiraz edeceksiniz ve karşı çıkacaksınız. Ama ben, gelin sizinle bu konuda bir anlaşmaya varalım. Benim isteklerim bunlar, sizinkiler de bunlar… Bunu ortak bir noktada karara bağlayalım, dersem, o zaman benimle aynı masaya oturursunuz. Ama biz çocukları sürekli dışarıdan bir baskıyla, onu öyle yapacaksın, bunu böyle yapacaksın. Onu giymelisin, bunu çıkarmalısın, bunu yemelisin… Sürekli bir baskı uyguluyoruz. Aslında görünmez bir baskı… Bunu belki baskı olarak yapmıyoruz. Anneler, sevgi adına yapıyor. İşte ben bunları yapmazsam, o ihtiyaçlarını nasıl giderir gibi bir korumacı tutumla yapıyor. Ama sonuçta hiçbir işe yaramıyor. Ve anne-çocuk ilişkisi veya baba-çocuk ilişkisi, tabi bu eşlere de yansıyor. İşte, sen onu dedin çocuğa, ben bunu dedim çocuğa… Bütün ilişki bozuluyor. ”
Çocuğa Yönelik Güç Kullanımı
Ailenin çocuğa yönelik güç kullanımının getirdiği olumsuz sonuçlar ve bunların çocuk üzerindeki etkileri konusunda ise Psikolojik Danışman Dilek Kırcaoğlu, şu bilgileri verdi: “Güç, zaten fiziksel de olabilir, sözle de olabilir. Güç kullanmak, yani çocuğu yapmak istemediği bir şeyi ikna yöntemiyle yapmaya zorlamak ve güç kullanmak. Ama bunun tabi bir boyutu da fiziksel güç. Fiziksel güce maruz kalan çocuklar, ya içe kapanıyorlar, aşırı derecede içe dönüyorlar. Ya, öç alma isteği duyuyorlar. Sen, bana bunu yaptın, ben de sana bunu yapacağım… Ya, kendilerine yöneltiyorlar ya da dışarıya bu öc alma isteklerini ciddi bir şekilde yöneltiyorlar. Evde, mesela dayak yiyen çocuklar, dışarıda arkadaşlarına, bebeklerine, oyuncaklarına zarar verme davranışı içine giriyorlar.”
Sorun çözmeye yönelik davranış biçimi olarak ise Psikolojik Danışman Dilek Kırcaoğlu, şu önerilerde bulundu: “Biz buna çatışma anı diyoruz. Eğer çocukta bir problem varsa, problemin kökeni çocuksa biz buna etkin dinlemeyi alıyoruz. Eğer, problem ve ihtiyacı karşılanması gereken kişi ebeveynse, ben mesajları uyguluyoruz. İkisinin ihtiyaçları aynı andaysa ve bir çatışma yaşanıyorsa, o zaman burada çatışma, çözme yöntemlerinin uygulanması gerekiyor. O zaman iki taraf uzlaşacak. Bizde genelde anne babalar güç bende olsun, herşey benim tekelimde olsun, çünkü eğer bunu yapmazsam, otoritemi kaybederim ve çocuğum beni asla bir daha dinlemez kaygısı duyuyorlar. Oysa çocuğunuz, eğer onunla eşit şartlarda olursanız, size daha çok saygı duyuyoruz. Disiplinin anahtarı kesinlikle ceza değil, karşılıklı saygıdır. O zaman çatışma-çözme yöntemleriyle problemi tanımlayacağız. Bunun için ortak çözüm yolları üreteceğiz. Ve iki tarafı da mutlu eden bir anlaşmada karara bağlayacağız ve bunu uygulayacağız.”
Sorumluluk Duygusu
Sorumluluk duygusunun nasıl geliştiği ve anne babanın yapması gereken somut şeyler hakkında Psikolojik Danışman Dilek Kırcaoğlu, şu bilgileri verdi: “Çocuğunuza sorumluluk verirseniz, sorumluluk duygusu gelişir. Bu çok basit. Ama, biz dediğim gibi temel noktalarda bile sorumluluk vermiyoruz. Aman sıkılmasın, aman üzülmesin diye. Birçok ailede 14-15 yaşına gelmiş çocukların evde hiçbir sorumluluklarının olmadığını görüyorum. O zaman sorumluluk duyguları da gelişmeyecek. Ama sen bunu yapmalısın, sen bunu etmelisin, şeklinde değil. Yine ortak bir anlaşma zemini yaratılıp, evde oturup, anne, baba ve çocuk, bunu demokratik evde kimin ne yapabileceği konusunda, yalnız çocuğa yapamayacağı derecede yüksek işler vermemek koşuluyla, bunu aralarında belirlesinler ve bunu uygulamaya koysunlar. Sorumluluk vermeden, sorumluluk gelişmez. Basit basit, ufak adımlarla…”
Örneğin 6 yaşındaki bir çocuğa ne tip sorumluluklar verilebileceğini Psikolojik Danışman Dilek Kırcaoğlu, şöyle açıkladı: “Mesela sabahları kahvaltı sofrasına iki tane tabak getirebilir. Bizim aile yapımızda tabak aman düşer kırılır, var. Onu düşürüp kırabilir, toparlarız. Bir daha veririz. Veya onun kıramayacağı tarzda plastik tabaklar veririz. Hep çocuğumuzun zarar görmesinden endişe ederek, sorumluluk hiç vermiyoruz. İşte, ayakkabısının bağı açıldı, çocuk, evet bir kere ona takılıp düşebilir. Bu, ona belki düştüğü zaman bir acı verecek ama bir daha bunu unutmayacak. Yani, biz hemen ayakkabılarını kendimiz bağlarız. Çocuk, altı yaşına gelir, ayakkabı bağlamayı bile bilmez. Üstünü biz giydiriririz, çorabını biz giydiririz. Yani, 2-3 yaşındaki artık kıyafetlerini yavaş yavaş kendi giyebilmeyi, yemeğini kesinlikle yemeyi becerebiliyor. Ama bu sorumlulukları 6-7 yaşında bile vermiyoruz.”
Ödül ve Ceza
Psikolojik Danışman Dilek Kırcaoğlu, ödül ve ceza yöntemi ile ilgili şu bilgileri verdi: “Ödül ve ceza, her ikisi de işe yaramayan tekniklerdir. Çünkü ödül ve ceza, ikisi de dışarıdan verilir. Bireyin içinden gelmez. Ödül, genelde bir anlayış var ki, ödül, iyi bir şey. Motivasyonda da ödül hep okullarımızda da görürüz, okuma yazma söktükleri zaman kırmızı kurdelalar filan. Şimdi ödül ve cezanın bize göre çok bir farkı yok. Çünkü, ödülde eğer ödülün çocuk için bir anlamı yoksa, işe yaramıyor. Mesela, şeker veriyorsunuz, çocuğa. Ama yarın öbürgün o şekeri kendisi alabileceği duruma geldiği zaman, okulda harçlığı varsa ve o şekeri kendi alabiliyorsa, artık verdiğiniz şekerin bir kıymeti kalmıyor. Ödül ve cezada şu çok önemli. Ödülü nereye kadar çıkartacaksınız, cezayı nereye kadar çıkartacaksınız? Bunun sınırı yok. Ve bu tekniklerin her ikisinin de ödül ve cezanın ortadan kalkması halinde davranış da ortadan kalkıyor. Yani, çocuğunuz olumlu davranışı sadece ödüle bağlı veya cezaya bağlı olarak yapıyor. Bu istediğimiz bir şey. Bu sefer çocuk, sürekli yaptığı davranışta, ben şimdi bugün iyi miydim? İyiysem, dondurma yiyebilir miyim? Bak ben çok iyi oldum. Dondurmayı da istiyorum. Nereye kadar? Bunun sınırını belirleyemiyoruz. Ceza da, bir tane tokat attınız, oyuncağından mahkum ettiniz. Bunun bir çoğu, mesela bir tokat beni fazla acıtmıyor, diyor çocuk. O, bir tokata razı geliyor. Bu sefer şiddetini arttırmanız gerekiyor.”
Uzmana Danışmak
Çocukluk döneminde çözülmeyen sorunların ergenlik döneminde çok daha ciddi olarak ortaya çıktığını belirten Psikolojik Danışman Dilek Kırcaoğlu, aileler nelere dikkat etmesi gerektiğini ve ne zaman bir uzmana başvurmaları gerektiğini şöyle açıkladı: “Ergenlik döneminde, velilerime de söylediğim şey hep o… Şu an çocuğunuzla ödül, ceza ve güç kullanarak başediyor olabilirsiniz. Ama ergenlik dönemine geldiğiniz zaman başedemeyeceksiniz. Çünkü bunlar etkisini yitirecek. Ödül, ceza ve güç, etkisini yitirecek. O zaman ne yapacaksınız? İşte tehlike o zaman başlıyor. Onun için şimdiden ailelere, kesinlikle çocuklarına kendileriyle eşit düzeyde bir birey gibi davranmaları, onları kesinlikle dinlemeleri ve iletişim kanallarını açık tutmaları… Ve bu konuda gerçekten çok çok bilgilenmelerini ve okumalarını tavsiye ediyorum.”