Küresel iklim değişikliği, Rio+20 ve ‘Halkların Zirvesi’ vesilesiyle bir kere daha dünya gündemine geldi. Lakin yine ‘değişen bir şey yok!’ Sinek Sekiz Yayınları’ndan çıkan ‘Ekoköyler’ adlı kitap ise sistemi tepetaklak eden alternatif yaşam alanlarını anımsatıyor: Ekoköyler… Dünyaca ünlü ekolojik köylerden, Hindistan’daki Auroville’de bir süre kalan ekolojist, avukat Gonca Yılmaz bu alternatif yaşam biçimini anlattı…
Dünyanın her bir noktasında, muhtelif üniversitelerde, sivil toplum kuruluşlarında ve bunların sosyal baskısı ile hükümetler ölçeğinde sürekli bir iklim değişikliğinden söz edilmekte yıllardır. Gün geçmiyor ki nükleer santral karşıtı eylemler veya yeni bir termik, hidroelektrik santral yapımı nedeniyle yerel halkın isyanı ile karşılaşmayalım… Peki dünyanın her tarafından yükselen bu isyan sesleri neyi haykırıyor? Bu insanlar elektrik üretimine karşı mı? Yatırımcı şirketler ve devletler bu insanları dinlemeye neden isteksiz? Şüphesiz ki bu kadar insan, yakıp yıkma peşinde değil. Tek dertleri içinde yaşadıkları, beslenme ihtiyacını karşıladıkları, sularını içtikleri doğanın yok edilmesine seyirci kalamamak, yaşamı savunmak. Karşılığında sık sorulan bir soruyu da dillendirelim: Enerji/elektrik ihtiyacımızı nasıl karşılayalım, elektriksiz mi kalalım? Bunun cevabı ekolojist bilim insanları tarafından uzun yıllar önce verildi aslında. Alternatif, yenilenebilir, sürdürülebilir enerji kaynakları olarak rüzgâr, güneş, bioyakıt, dalga vs. enerjileri işaret edildi.
Ve aynı zamanda sanayileşmenin yıkıcılığına karşı yaşam savunucuları, doğayla uyumlu alternatif yaşam modelleri arayışına girmeye başladı. İşte ekoköyler bu ihtiyacı karşılamaya yönelik bir arayışın ürünü olarak ortaya çıktı.
Dünyanın en ünlü ekolojik köyleri
Bu ekoköylerin hepsini ziyaret etmek mümkün. Kimileri sadece gıda ve günlük rutin ihtiyaçlar için belli bir miktar katkı vermenizi beklerken, kimilerinde şapka dolaştırma usulü ile günlük ihtiyaçlar karşılanıyor. Tek yapmanız gereken gidiş zamanınızı önceden bildirmek.
Sieben Linden Almanya
44 hektar alana sahip olan bu ekoköy 1986’da kuruldu. Yoğun olarak saman ev yapılmakta, elektrik enerjisini güneş panellerinden, ısınmasını ise kendi yetiştirdikleri ağaçlardan sağlamakta. Köyde şu anda 100 kişi yaşıyor ve sebze-meyve ihtiyaçlarının yüzde 75’ini kendi üretimlerinden sağlıyorlar.
Findhorn Ekoköyü, İskoçya
En eski ekoköylerden Findhorn’da 450 kişi ortak yaşam sürmekte. Findhorn’da kurulduğundan bu yana, ruhsal etik değerlerin günlük yaşama geçirilmesi yoluyla ekolojik, ekonomik ve kültürel sürdürülebilirliğin sağlanması için eğitim veriliyor. Komünü her yıl 4 bin kişi ziyaret ediyor. İçeride bilgisayar firması, dizayn ve ses stüdyosu, kitapçı, çömlek yapım atölyesi, eczane, dokuma atölyesi ve Rudolf Steiner Okulu var. Kurslarda kişisel ve spiritüel gelişme, ekolojik yaşam biçimi, sanat, sağlık, iyileşme konularında eğitim veriliyor.
Auroville, Hİndİstan
Auroville, Mısırlı bir anne ve Türk bir babanın kızı olan ve Hindistan ’da ve tüm dünyada ‘mother’ (anne) olarak bilinen Mirra Alfassa’nın düşüydü. Bu köy, ‘annenin’ değimiyle insanlığın birliği ve bilincin dönüşümü vizyonu ile oluşturulmaya başlandı. O dönemin ülke yönetiminin de destek verdiği proje UNESCO’nun da desteğini almıştı. Nüfus şu anda 2 bin 200’e ulaşmış durumda.
Auroville’de Gandhi’nin ilkeleri olan kendine yeterlik, merkezileşMEME ve spiritüel arayış önemli bir yer tutuyor. Auroville’i oluşturan her topluluğun aktiviteleri değişmekle birlikte şu şekilde örneklendirilebilir: Ağaçlandırma, organik tarım, eğitim araştırmaları, sağlık hizmetleri, köy geliştirme, uygun teknoloji geliştirme ve yapı işleri, bilgi teknolojileri, küçük ve orta ölçekli işletmeler, şehir planlama, yeraltı ve yerüstü sularının yönetimi, kültürel aktiviteler ve kamu hizmetleri. Geçen sene yaptığım Auroville ziyareti sırasında en çok merak ettiğim topluluk Sadhana Forest idi. Sadhana Forest’ın odağında eskiden taşlık olan alanların ağaçlandırılma çalışması yatıyor.
Türkiye’de durum ne?
Kırıkkale’de Hocamköy, Ankara Balaban Vadisi’nde Güneşköy, İmece Evi gibi ekoköy deneyimleri oldu. Şu anda ülkemizde başarılı bir ekoköy örneğine rastlamasak da artık daha sıklıkla, ekoköy girişimi haberleriyle karşılaşıyoruz. Marmariç Permakültür Araştırma Enstitüsü’nü ekolojik katkıları ve deneyimlerinden dolayı, anmadan geçmemeli. Yine Bayramiç, Yeniköy’de başlamış olan girişim de var. Fethiye Kargı’da, şifalı bitkilere odaklanmış Refikler Çiftliği de ekoköy olma yolunda ilerliyor. Bu köyleri ziyaret etmek için önceden iletişimde bulunmak yeterli. Çiftlikler hakkında bilgiye, internetten arama yaparak rahatça ulaşılabilir. Merak edenler için Permakültür platformu adlı web sitesi de var. Sinek Sekiz Yayınları’ndan çıkan ‘Ekoköyler’ kitabı da önemli kaynaklar arasında.
Para-eğitim-çöp yok!
* Ekolojik köy; insan eylemlerinin doğaya zarar vermeden, sağlıklı bir ortam yaratarak sürekli kılındığı, insan ölçekli bir topluluktur. Esasında doğadan ve kırsaldan kentlere akın başladıkça unuttuğumuz veya küçümsediğimiz köy hayatının benzerinin, belki biraz daha organize biçimde yaratıldığı yaşam alanlarıdır.
* 60’ların ikinci yarısından itibaren kurulan ekoköyler, 90’larda Global Ecovillage Network’ü (GEN – Ekoköyler Ağı) oluşturdu. Bugün dev bir ağ olan GEN’in hikâyesi ise şöyle: Danimarka’daki Gaia Trust ekoköyünün kurucusu Ross ve Hildur Jackson, bir vakıf tarafından, dünyadaki en iyi ekoköyü bulmakla görevlendirildi. Bu geziden sonra deneyimleri paylaşmak amacıyla dünyanın çeşitli bölgelerindeki ekoköy temsilcileri bir ağ oluşturdu. Ağa ilk katılanlar İskoçya’dan Findhorn, ABD ’den Tenessee Çiftliği, Almanya ’dan Lebens- garten Steyerberg, Avustralya ’dan Crystal Waters, Rusya’dan Ecoville Petersburg, Macaristan’dan Gyurufu, Hindistan ’dan Ladakh projesi, Danimarka’dan Sürdürülebilir Topluluklar Birliği oldu.
* Ekoköylerde, genel olarak birey ve bireyin mutluluğu, topluluğun huzurunun ve refahının gerisine bastırılmama anlayışı hâkimdir. Birey önemli olduğundan, kimse istemediği işi yapmak zorunda kalmaz, her birey kendi yeteneklerine, tercihlerine uygun işlerle uğraşır.
* Paraya ve paranın güç ve iktidarın sözde taşıyıcısı olmasına karşı da duruş sergilendiğinden bazılarında alternatif olarak topluluğa özel ‘değişim aracı’ kullanılmaktadır. Örneğin Hindistan ’daki, dünyanın en büyük ekolojik köylerinden Auroville’de ikamet edenlere çalışmaları karşılığında para yerine, doğal ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda kart verilir.
* Barınma ihtiyacı doğal malzemelerle inşa edilen yapılar kullanılır. Toprakla uğraşmaktan keyif alanların ürettiği ürünler, ihtiyaca göre dağıtılır. Ekolojik bina yapımında kimyasal cilalar, alüminyum, formaldehit içeren yapı malzemeleri, sentetik boyalar kullanılmaz. En gözde yapıları saman evlerdir.
* Temel maddelerden su için fatura ödemek gereksizdir; zira su doğanın en kutsal armağanı olarak derelerden akar, gökyüzünden yağmur yoluyla iner. Yağmurla inen suyun köye yetecek kadarı su toplama havuzlarında toplanır, doğal filtreleme yöntemleriyle içme suyu olarak köylülere sunulur. Suyun kalanına, insanların yaşam alanlarını paylaştıkları diğer canlıların yaşadığı doğaya, derelere, yer altı sularına, vadilere can vermesi için dokunulmaz.
* Derelerin ve vadilerin elektrik üretimi pahasına yok edilmesine, oradaki canlıların evsiz bırakılmasına gerek yoktur. Zira yazın klima etkisi yapan taş, tuğla, kil ve benzeri akılcı ve doğal malzemeler ile yapılan yaşam alanları, soğutma alanları ve ortak mekânlar serin mi serin olurken, kışın da aynı malzeme ısınma için çok büyük miktarlarda enerji harcanmasına gerek olmadan mekânların ısınmasını sağlar.
* Aydınlatma ve diğer geçici elektrik ihtiyacı için gereken az miktarda enerji ise bioyakıttan (organik atıkların enerjiye dönüştürülmesi sistemi) ve güneş panellerinden, rüzgâr türbinlerinden elde edilir. Aydınlatmanın büyük bölümü, güneş pilli aydınlatıcılardan ve doğal malzemelerin ışık veren özelliklerinin kullanılması yoluyla da sağlanıldığı ekoköyler oldukça fazladır.
* Kimi ekoköylerde okul binası dahi yoktur. Eğitimin dört duvar arasında, ders saatlerine bölünmüş, tek tip kıyafetli ‘öğrenci işçilerden’ oluşan, başlarında daha yüksek rütbeli birilerinin verdiği programı öğrencilerin beynine kazımakla yükümlü bir ‘eğiticinin’ olduğu, zil seslerinin militarist ezgiyle kimin ne yapması gerektiğini belirlediği bir düzende yürümesi gerektiğine inanılmaz. Alternatif eğitim modelleri geliştirilmiştir. (Ülkemizde ‘Başka Bir Okul Mümkün’ girişimi benzer alternatif eğitim modeli geliştirmeye çalışıyor.) Eğitimin hayat boyu sürdüğü anlayışı esas alınır, kimse öğrenmek istemediği bilgileri almak zorunda değildir, doğadan ve doğadan öğrenme esası benimsenir.
* Ekoköylerin ilkelerinden biri kaynakların doğru kullanılmasıdır. Tek kullanımlık malzeme olmaz, atık yoktur. Ya atık çıkarmayan malzeme kullanılır veya çıkan atıklar değerlendirilir. Çürümüş yapraklar, yemek yaparken çıkan organik atıklar, yumurta kabukları vs. çöpe gitmez, gübre olarak kullanılmak üzere muhafaza edilirler. Organik atık fazlaysa bioyakıt elde edilir. Bazı ekoköylerde merkezi bir çamaşır-bulaşık makinesi bulunur. Doğaya zararlı deterjan gibi temizlik maddeleri yerine bunların organik eşlenikleri kullanılır. Sadhana Forest’da ‘neem’ adlı ağacın yaprakları dezenfektan olarak kullanılmaktaydı.
* Ulaşımda bisiklet esastır. Uzak mesafeler için kimileri toplu taşım servisleri kullanırken bazıları tek veya iki araba alarak topluluğun koordineli şekilde ulaşımını sağlar.
* Sadhana Forest’ta alternatip tıp, homeopati uygulanır. Zararlı kimyasallar içeren ve yan etkiye neden olma ihtimali yüksek endüstriyel ilaçlar zorda kalınmadıkça kullanılmaz. Doğal şifa ürünleri yetiştirilir.
* Ekoköylerin bazıları toprak satın alıp bir köye yerleşmiş, bazıları arazi işgaliyle ekoköy oluşturmuştur. Bazıları sadece tarım ve hayvancılık yaparken, bazıları ekoturizmden gelir sağlıyor, kimisi ekolojik kurslar düzenliyor. Ancak para ilişkileri ekoköylerin karşılaştığı en önemli sorun. Zira paraya bakış sorgulanırken aynı anda gelir elde etme zorunluluğu ciddi çatışmalar yaratabilmekte.
GONCA YILMAZ: Avukat, Ekolojist, ÇEHAV (Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları) üyesi
Radikal