Cuma günü Roberto Cavalli defilesiyle başlayan ve İstanbul’daki tanınmış isimleri bir araya getiren üç günlük moda etkinliği ‘Fashionable İstanbul’, pazar akşamı Missoni defilesiyle son buldu.
Basın mensuplarının yakından ilgi gösterdiği defileler adeta ünlü isimlerin gösterisine dönüştü. Zaten bu etkinliği takip eden çoğu kişinin amacı defile izlemek değil, kendini göstermekti. Kimi modayla hiç ilgisi olmayan eşlerini yanına alıp en ön sıradan defile izledi kimi ise kıyafet şov yaptı. Etkinliğin ardından otoritelerin ortak görüşü moda ve defile kültürü konusunda ‘daha çok yol kat etmemiz gerektiği’ yönündeydi.
‘Fashionable İstanbul By Avea’dan Çok Özel Fotograflar
Fashionable İstanbul’da göze çarpan bazı ayrıntıları Esra Çoruh şu şekilde yorumladı.
KIYAFETLER ABARTILMIŞ
“İstanbul’dan moda rüzgârı geçti” demek yalan olur, ancak bu beş tasarımcının katıldığı bir ‘moda esintisiydi.’
Dünyanın birçok yerinde moda haftalarında defile izledim. Milano, Paris, Londra, New York… Ama İstanbul’daki kadar ‘abartılı’ giyinen bir izleyici kitlesi görmedim. Tuvalet giyen birçok davetli vardı. Doğrusu bu içler acısı bir durumdu…
Davetlilerin defileye gelirken kendilerine ‘manken’ muamelesi yapması başka bir konu. Herkes saç ve makyajıyla ‘ses sanatçısı’ kıvamındaydı!
Bakalım abartmamayı ne zaman öğreneceğiz?
AYAKTA BEKLETİLDİK
Elitlerimiz ilk sırada yerlerini alıp, yeni pozlarını verdiler. Böylece bu kadar giyinip, süslenmelerine değmiş oldu.
Peki onlar ilk sırada oturtulurken, biz moda yazarları nereye layık görüldük? Eğer acele edip giderseniz size bir yer bulmaya çalışıyorlar! Ama VivienneWestwood defilesinde ayakta beklemem söylendi. Herkes oturduktan sonra ‘yer kalırsa’ beni bir yere oturtmaları sinirlerimi bozdu. “Acaba saçım yapılı olmadığı ve makyajım olmadığı için mi?” diye düşünmedim değil. Demek ki Türkiye’deki defilelerde kurallar bambaşka!
‘Fashionable İstanbul By Avea’dan Çok Özel Fotograflar
İZLEMEYİ BİLMİYORUZ
Defile düzenlemenin amacı, tasarımcının gelecek sezon kıyafetlerini görücüye çıkarmasıdır. Görücüler ise öncelikle moda otoriteleri, markanın tutkunu ‘celebrity’ler ve mağaza alım departmanı yetkilileridir. Notlar alınır, moda yazarları ise koleksiyonu yorumlar… Defileye çağırılacak davetlileri buna göre seçmekte fayda var. Bundan sonrabu tür bir organizasyona soyunanlara önemle duyurulur!
Defilede ne giyeceğimizi bilmiyoruz, tamam! Belki de davetiyedeki ‘kırmızı halı’ vurgusu onları giyinmeye teşvik ediyor olabilir. Ama defile izlemeyi de bilemiyoruz. Yanındakiyle konuşanlar, arkadaşıyla uzaktan sohbet edenler, telefonla konuşanlar, etrafındakiler ne giymiş diye süzüp süzülenler… İlk sırada ne isterseniz var yani!
Dikkatimi çeken bir başka konu da tasarımcıya göre kıyafet seçmek! Roberto Cavalli defilesine Cavalli tasarımı, Missoni defilesine Missoni elbiseyle katılmak da ne demek? Sanki tasarımcı onları fark edip ‘takdir’ edecek.
STİL İKONU BASKISI
Bu etkinlikte dikkatimi çeken kişi Bora Kozanoğlu’ydu. Eee stil ikonuyla beraber olmak kolay değil. Çocuk ne yapacağını, nasıl davranacağını bilmiyor. Belli ki bu tip ortamlara yabancı. Çift, cumartesi günü Ferre defilesinde en ön sırada oturuyordu. Kozanoğlu’nun taktığı kırmızı Alexander McQueen eşarp da neyin nesiydi öyle!
Yine de ne mutlu ki VivienneWestwood’u İstanbul’da gördük. Bu etkinlik bana Türkiye’deki ‘abartılı’ durumu bir kez daha gösterdi. Ne bir defilede ne giyeceğimizi, ne de nasıl izleyeceğimizi biliyoruz.
‘Fashionable İstanbul By Avea’dan Çok Özel Fotograflar