Olivia Palermo, gelmiş geçmiş en iyi giyinen 20 kadından biri. Ama işi bu. Emlak kralı Douglus Palermo’nun kızı, stil ikonu ve bir blogger… Aslında aktris, The City’nin oyuncularından. Bu dizide sonra kısa zamanda ikon mertebesine erişti. Sık sık kırmızı halılarda ve defilelerde görüyoruz kendisini. Ne giyse kendine yakıştırılıyor ve Audrey Hepburn ile karşılaştırılıyor. Sevgilisi Johannes Huebl ile mutlu bir beraberlik yaşayan Palermo, moda haftaları arasında koşuştururken sorularımızı yanıtladı.
Kolay sanılır ama iyi giyinmek zor iş. Giyinmek sizin için ne ifade ediyor?
Her sabah uyandığımda o gün giyeceğim kıyafeti düşünmek beni heyecanlandırıyor.
Paparazzilerin bu heyecanda payı var mı?
Sokakta beni görüntüleyecek birilerinin olup olmaması bir şey değiştirmiyor, yürüyüşe çıkarken bile en sade parçaları tarzıma uygun şekilde kombinlemeye çalışıyorum. Evde tek başımayken bile giyinmek benim için daha az önemli olmuyor.
Sizi sokakta ve kırmızı halılarda görüyoruz da günlük hayatında Olivia Palermo nasıldır?
Günlük hayatımda giyinirken klasik çizgilere modern eklemeler yapmaya özen gösteriyorum. Her zaman çok pahalı giysiler giymek zorunda değilim ama her zaman giydiklerimin içinde iyi hissetmem gerekiyor. Bu nedenle her an, benden izler taşıyan ve beni tamamlayan kıyafetleri giymeye özen gösteriyorum.
‘İSTANBUL İÇİMDEN GELDİĞİ GİBİ GİYİNMEME İZİN VERİYOR’
İyi giyinmekten başka ne meraklarınız var?
Moda dışında yapmaktan hoşlandığım şeyler de var elbette. Seyahat etmek ve sanatla ilgilenmek gibi… Arkadaşlarımla şehir dışında vakit geçirmeyi çok seviyorum. Her gittiğim yeni şehirde farklı şeyler keşfediyorum ve bu beni çok mutlu ediyor. Farklı kaynaklardan yeni yerler araştırıyorum, farklı kültürler ve ülkeler konusunda kendimi eğitmek için çaba sarf ediyorum. New York’ta yaşamama rağmen hâlâ gizemli taraflarının olması beni daha da çok çekiyor.
İstanbul’a hiç geldiniz mi?
Dünyanın her yerinde sokakta gördüğüm tarz sahibi kadınlar benim için ilham kaynağı. Seyahatlerim boyunca; renkler, modeller ve gözüme çarpan her şey beni etkiler. İstanbul’a geldim ve çok sevdim.
İstanbul’a gelince ne giyersiniz?
İstanbul, tarihin büyülü dokusuyla modern çizgilerin buluştuğu bir şehir. Bazı yanlarını New York’a benzettim, kozmopolit bir yapısı var; çok renkli bir kültür karması var. Hem medeniyetin ilk şehirlerinden biri olmasının verdiği antik hava hem de değişen dünyaya ayak uydurmuş çok şık ve modern bir şehir kimliği var üzerinde. Ben de giyim tarzımda klasik ve modern parçaların uyumunu yakalamayı seviyorum. O yüzden İstanbul içimden geldiği gibi giyinmeme izin veriyor.
‘YEMEK YAPMAYA VAKTİM YOK’
‘Meziyetlerim var’ dediniz ya, güzel yemek de yapar mısınız mesela?
Sağlıklı beslenmek benim için çok önemli ama ne yazık ki yemek yapmaya çok vaktim olmuyor. Dışarıda yiyeceksek, erkek arkadaşımla Çin restoranına gitmeyi tercih ediyoruz. Suşiyi de çok seviyorum. Evde olduğum zamanlarda genelde hazır yemek yiyorum veya pratik bir meyve salatası hazırlıyorum kendime. Yemek için yaşadığım pek söylenemez. O nedenle yemek yapmaya da çok özenmiyorum.
Formunuzu neye borçlusunuz anladım, yemeği sevmiyorsunuz ama aç da yaşamıyorsunuz…
Belli bir diyet programına bağlı beslenmiyorum. Tek sırrım sağlıklı beslenmek ve spor yapmak. Sağlıklı beslenmek benim için bir hayat tarzı. Sabahları taze meyve ve sebze suyu içerim. Öğlen, glutensiz bir sos ile hazırlanmış organik salata ve yine taze meyve iyi bir seçim. Abur cubur tüketmiyorum, sanırım fit olmanın en büyük sırrı bu. Canım tatlı istediğinde, taze meyveler eşliğinde bir puding yemeyi tercih ediyorum. Ama hayatım boyunca belli bir diyet programının peşinden giden biri olmadım.
Spora gelelim…
Spor yapmayı da çok seviyorum. Farklı sporlarla uğraştım şimdiye kadar. Bikram Yoga yapıyorum. Hem bedensel olarak hem zihinsel olarak çok iyi hissetmemi sağlıyor. Ayrıca tenisten, at binmekten, buz hokeyinden de çok hoşlanıyorum.
‘HAYATTA GİYMEM!’
Farklı desenleri birbiriyle çok iyi kombinliyorsunuz nedir bu konudaki felsefeniz?
Bu yeteneğimi aileme borçluyum sanırım. Annem iç mimardı. Dolayısıyla tasarım ve yaratıcılık konusunda biraz şanlıyım. Farklı renkleri birarada kullanmayı, yeni şeyler denemeyi seviyorum. “Gümüş ve altın rengi birarada kullanılmaz” gibi kurallarım yok. Ama bazı şeyler var ki ne kadar popüler olursa olsun hayatta giymem.
Mesela?
Kaba görünümlü terlikler bunların başında geliyor.
Gardırobunuzun olmazsa olmazları nedir?
Wayfarer gözlüklerim olmadan yaşayamam! Dış görünümde en önemli parçanın kıyafet olduğunu düşünenler yanılıyor, taktığınız aksesuvarlar ve ayakkabınız bütün havanızı değiştirmeye yeter. Saatlerim, bilekliklerim ve yüzüklerim benim için çok önemli. Bazen tarzımı onların etrafında kurduğumu bile düşünüyorum.
En iyi kombininiz hangisi?
Muhteşem bir çift topuklu ayakkabı, şık ve klasik bir saat ve iyi işçiliğe sahip, usta terzi elinden çıkmış bir blazer her zaman iyi bir seçimdir.
Babet mi stiletto mu?
Aslında bu soruya tek bir cevap vermem mümkün değil. Çok koşturmam, yürümem gerekiyorsa babeti tercih ederim. Ama normal şartlarda tam bir topuklu ayakkabı delisiyim. Topuklu ayakkabı kendimi daha feminen hissetmemi sağlıyor ve güvenimi artırıyor. Her zaman iddialı topuklular giymem, önemli olan o topuklu ayakkabı ile kullandığım çanta, bileklik gibi aksesuvarlarımdır. Çok sevdiğim bir söz var, “Doğru topuklu ayakkabılar bir kadına hiç beklemediği kapıları açabilir” diye.
‘Her parçam özel’
Gelmiş geçmiş en iyi giyinen 20 kadından biri olarak gösteriliyorsunuz, bunu nasıl başardınız?
Dolabımdaki her parça benim için çok özel. Bir şey satın almadan önce, dolabımı gözümün önüne getiririm ve onu ne şekilde kombinleyebilirim, nerede giyerim, nasıl bir saç ve makyaj ile tamamlarım diye düşünürüm. Zaten alışveriş yaparken de kurallarım yoktur hiçbir zaman. Çeşitliği çok severim, New York’lu olmanın bana kattığı bir güzellik sanırım bu. O yüzden alışveriş yaparken de gözüme ne çarpıyorsa değerlendirir, dolabımdakilerle kullanabilir miyim diye düşünürüm.
Moda konusunda çok zevksizsek ne yapmalıyız peki?
Çok abartılı olmayan, sade bir elbise ve güzel topuklu ayakkabılar en garantili yoldur. Ama işin içine biraz daha heyecan katmak isterseniz farklı aksesuvarlar ve güzel çantalarla da şıklık konusunda iddialı olabilirsiniz.
‘Erkek giyiminden de ilham alıyorum’
Zengin bir ailenin kızı olmasaydınız da bir stil ikonu olur muydunuz?
Bazen en basit bir giysi ve aksesuvar kombinasyonu bile tüm görüşünüzü değiştirmeye yetiyor. Bunun, o parçanın ne kadar pahalı olduğuyla alakası yok. Üzerinize yakıştırmanız ve sizi farklı kılmasıyla alakalı bir durum. Günlük hayatta lüks, pahalı ve ucuz kıyafetlerden kendime özel bir stil yaratıyorum.
Sizde bir Audrey Hepburn havası var ama başka kimlerden etkileniyorsunuz?
Güzel soru! Audrey Hepburn gerçekten muhteşem bir kadın. Monica Bellucci’yi de çok beğeniyorum. Scott Schuman’ın doğaçlama giyim tarzını seviyorum. Aynı zamanda doğal, kaba ama estetik bir tarzı var. Erkek giyiminden de ilham alıyorum. Eminim çoğu kadının stilinde Coco Chanel’den de bir iz vardır.
Erkek arkadaşınızın giyimine çok karışır mısınız? O size önerilerde bulunur mu?
Ona hiç karışmam aslında, çünkü biliyorum ki onun giydiği şeyler de onun için çok önemli. O yüzden gözüm kapalı elini tutabiliyorum. Giyinme odalarımız birbirinden farklı, çoğu zaman bir yere giderken hazırlandıktan sonra kapıda görüyoruz birbirimizi. Ama bazen benim de onun da kararsız anları oluyor. O zaman fikir alıyoruz birbirimizden.
‘Doğal ürünler kullanıyorum’
Güzellik ve bakım sırlarınız neler?
Cildim için sırrım, gençlik yıllarımdan beri gittiğim dermatoloğum Dr. Dennis Gross. Ayda bir ziyaret ediyorum. Genellikle doğal içerikli ürünler kullanırım. Cilt temizliği bence cilt bakımının en önemli adımı. Kiehl’s Ultra Facial Cleanser’ı haftalık arındırıcı olarak uyguluyorum. Düzenli olarak C vitamini içerikli ürünlerini de kullanıyorum çünkü cilde çok yardımcı bir antioksidan. Nemlendirici olaraksa aynı ekibin “Süper Akıllı Krem” dediği Super Multi Corrective Cream… Gün içinde çok yoğunum ve her ihtiyacım için ayrı krem kullanmak benim için neredeyse imkânsız. Akıllı krem, hem cildimi yaşlanmaya karşı korumada hem de cildimin neye ihtiyacı varsa onu karşılamada yardımcı oluyor…
Nelerden uzak durursunuz?
Makyaj yapmayı çok fazla sevmiyorum. Özel bir davet ya da çekim olmayacaksa, yalnızca BB krem sürüyorum. SPF 50 güneş koruması da olduğu için cildimi koruyor ve anında pürüzsüz bir görünüm sağlıyor. Yağ bazlı ürünleri kullanmayı sevmiyorum.
Habertürk