DEKAMER Müdürü Prof. Dr. Yakup Kaska, denizanalarının sudaki planktonlar ve küçük canlılarla beslendiği için kısmen kirlenmenin başladığı durgun sularda daha çok ürediğini ifade etti. Prof. Dr. Kaska, “Temiz denizlerde yüzmemizi deniz kaplumbağalarının o bölgedeki denizanalarını yemelerine borçluyuz diyebiliriz. Eğer bir bölgede fazla denizanası bulunmuyorsa bilin ki orada deniz kaplumbağaları bizim için önceden gidip o ortamdaki denizanalarını temizlemiş demektir” dedi.
Sulungur Gölü’nden tuttukları denizanalarını, doğadaki etçil 5 kaplumbağa türünden biri olan caretta carettalara vererek test yaptıklarını anlatan Kaska, şunları söyledi:
“Doğada 7 tür deniz kaplumbağası var. Bunlardan iki cinsi otçul, diğer 5’i ise et obur. Etçil deniz kaplumbağaları, kirliliğin olduğu yer küçük bir alansa, denizanalarıyla beslenmeleri için kullanılabilir. Biz bunu test amaçlı Sulungur Gölü’nden tuttuğumuz iki Avustralya benekli denizanasını havuzumuza attık ve kaplumbağa da afiyetle yedi. Dolayısıyla eğer deniz kaplumbağaları, o bölgedeki denizanalarını yiyebilecek bir ortam oluşması durumunda onları yiyeceklerdir ama burada ne kadar çoğalmışlar, ne kadarını deniz kaplumbağaları yiyebilir, buna ilişkin bir hesaplama ve araştırma yaparak, bunu düşünmek gerek.”
Kaska, deniz kaplumbağalarının temizlik amaçlı kullanılmasından önce kirli bölgenin atıklardan arındırılması gerektiğini belirtip, “Kaplumbağaların kirli alana temizleyici bir unsur olarak götürülmesi geçici bir çözüm olur. Merkezimize yaralı halde getirilen her 10 deniz kaplumbağasından bir ya da ikisinin vücudunda mutlaka plastiğe rastlıyoruz. Her 20 deniz kaplumbağasından biri bağırsağını misina kesmesi ya da plastik poşet tıkaması sonucu ölüyor. Denize atılan naylon poşetler caretta carettaların hayatını riske sokuyor ve bunların kesinlikle suya atılmaması gerekir. Bu hayvanların, yaşam mücadelesinde karşılaştığı en büyük sorunlardan birisi denizlere atılan plastik poşetler. Herkesi bu konuda duyarlılığa davet ediyorum” diye konuştu.
Kaynak: Birgün