Bosna’nın başşehri Saraybosna, insan yüzlü şehirlerden… Zaman, bu coğrafyaya has dinginliği içinde geçiyor. Sokaklarında yer yer fesli amcaların dolaştığı Bosna, kartpostallarda kalan Osmanlı şehirlerinin yaşayan hali. Genelde bahar ve yaz aylarında tercih edilen bu coğrafya, kışın da çok güzel…
Tabiri bugün de devam eden bir rüyanın peşinden giriyoruz Bosna’ya. Rivayete göre Fatih Sultan Mehmed, Bosna’yı fethetmeden yahut buraya geldiği zaman rüyasında başta Peygamber Efendimiz olmak üzere Hz. Ebubekir, Hz. Osman ve Hz. Ali’yi görür. Fatih’in ‘Zamanımızın Ebu Hanife’si’ dediği Molla Hüsrev, sabah tabirde bulunur. Buna göre; Boşnakların Ebubekir Efendimiz gibi sadık, Osman Efendimiz gibi edepli ve Ali Efendimiz gibi de cesur olacaklarını söyler. Rüyada, Hz. Ömer’in görülmemesini ise şöyle açıklar: “Bu topraklara adalet hiçbir zaman gelmeyecek.” Nüans Tur’un tertip ettiği gezi vesilesiyle gittiğimiz Bosna-Hersek’te dikkatimizi birkaç şey çekiyor ilk bakışta: Savaştan çıkmış bir ülke olmalarına rağmen toparlanmaları, katliamın izlerinin bazı binalarda ibret için bırakılması ve ezanların hüzünlü bir seste okunması.
Bu coğrafyanın Avrupa’da ikinci bir Endülüs’ü yaşadığı çok belli. Sırpların vandalizmi, sokakların suskun çehresine sinmiş gibi. Buna rağmen genelde bahar ve yaz aylarında gezilmesi tercih edilen Bosna-Hersek, kışın da bir hayli davetkâr görünüyor. Ve İspanyol şair Juan Goytisolo’nun “Bosna trajedisi insanın yapabilecekleri hakkında en iyiyi ve en kötüyü gösteren eşsiz bir bilgi.” sözleri anlam kazanıyor burayı gördükçe. Saraybosna, rehberlerimiz Akın Yavaş ve Mirza Ömerhodzic’in aktardığına göre halk dilinde ‘Küçük Bursa’ olarak da anılıyormuş. Başşehrin kalbi olan Başçarşı’nın Kapalıçarşı’dan farkı olmaması bunun en bariz örneklerinden. Kanunî Sultan Süleyman’ın damadı Rüstempaşa’nın şehrin merkezine yaptırdığı Bursa Hanı’nın da bu tanımlamada yeri var kuşkusuz. Saraybosna, Avrupa’da II. Dünya Savaşı sonrası işgal edilen ilk başkent; ama hâlâ Osmanlı kokuyor.
Gazi Hüsrev’in ruhiçün her gün hatim indiriliyor
Öncelikle Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç’in kabrini ziyaret ediyoruz. “Kahramanlar şehit oldu. Bizim gibi şanssızlar da lider.” diyen Aliya, özgür Bosna’nın kurucusu. İzzetbegoviç’in bugün askerleri ile beraber yattığı Şehitlik, hilal şeklinde. Aliya da bu hilalin yıldızı misali tam ortada yatıyor. Yeri gelmişken hatırlatalım: Bosna’da beş büyük şahsiyet çok seviliyormuş: Murad-ı Hüdavendigâr, Fatih, Gazi Hüsrev, İsa Bey ve Aliya… Bosna Sancak Beyi Gazi Hüsrev tarafından 1531 yılında Mimar Sinan’ın inşa ettiği bu cami, bugün dinî ve kültürel hayatın merkezlerinden. Her vakit namazı sonrası yaşlı dedelerle medresede eğitim gören talebeler, Gazi Hüsrev’in ruhu için Kur’an-ı Kerim okuyup; hatim indiriyorlar. Cemaate çok riayet ediliyor. Ezan saati, dükkânlar terk edilip; camiye gidiliyor çoğunlukla. Vakte yetişemeyenler ise kendileri cemaat yapıyor ki savaş zamanları kılınan toplu namaz şuurunun devam ettiğini gösteriyor. Başçarşı’da gün, alelade seyri içinde akıyor. Dillere destan olan Boşnak böreği ise ‘yapmadan dönme’ kurallarının başında yer alıyor. Başta kıymalısı olmak üzere peynirli, ıspanaklı ve yoğurtlu börekler, bizim genelde kebap yaparken kullandığımız ocakta pişiyor. Afiyetle yenilen yemek sonrası Moriç Han’da Türk kahvesi içmeyi de ihmal etmeyin. Ferhadiye Caddesi Avrupaî tarzda inşa edilmiş mağazalar ve kafelerle dolu. Genelde kadınların oturduğu pastaneler ise çok şık dekore edilmiş.
Başçarşı’da ezanlar hâlâ çıplak sesle okunuyor
Osmanlı Devleti’nin 1878 yılında başlayan geri çekilmesi Boşnaklarda şok etkisi meydana getirmiş. Rehberimiz Mirza da, Boşnakların o zamanlar, “Padişah Bosna’yı vereceğine, İstanbul’u versin.” dediğini anlatıyor. Buna rağmen Türklerin yeniden geleceği ümidini de her zaman diri tutmuşlar. Bosnalılar, kendilerini Osmanlı olarak görüyorlar. Öyle ki Başçarşı’daki camilerde ezanlar, hâlâ çıplak sesle okunuyor. Gazi Hüsrev, Hünkâr, Ferhat Paşa ve Baki camilerinin minarelerinde şahit oluyoruz bu hale. Gazi Hüsrev Camii’nin genç imamı Salih Haliloviç ile konuşuyoruz. Gazi Hüsrev’de mikrofon uygulamasına geçileceğini; ancak yaşlıların muhalefet ettiğini söylüyor. “Diğer camilerde çıplak sesle ezan devam edecek, bunu söylüyoruz ama yine de kabul etmiyorlar.” diyen Salih Hoca, bu tutumun sebebini ise şöyle açıklıyor: “Eskilerin geleneğe büyük saygıları var. Ezan minareden okunur, Osmanlı böyle yapmış diyorlar.”
Neretva, Mostar’da hüzünlü akıyor
Bosna-Hersek’te üç cumhurbaşkanı, 98 parti ve 3 bin milletvekili bulunuyor. Çok uluslu bir yönetim tarafından idare edilen Bosna topraklarındaki etnik serpiştirmeler, rehberimizin dediğine göre, yeni patlamalara sebebiyet verebilirmiş. Hersek bölgesinin ana kenti Mostar da bu kıvılcımların tutuşacağı yerlerden biri. Neretva Nehri’nin ikiye böldüğü şehrin doğusunda Müslümanlar, batısında Hırvatlar yaşıyor. Savaş sırasında şehirden ayrılan Sırplar ise bir daha geri dönmemiş. Mimar Sinan’ın talebesi Mimar Hayreddin tarafından 1566 yılında inşa edilen köprü, Kasım 1993’te Hırvat milisler tarafından bombalandı. 23 Temmuz 2004’te ise yeniden inşası tamamlandı. Şehre bakarken kulağımıza Bulutsuzluk Özlemi’nin “Mostar Köprüsü çökmüş, Neretva ne kadar üzgün kimbilir” şarkısı çalınıyor. Bugün Dünya Miras Listesi’ne alınan Mostar, her faninin görmesi gereken bir yeryüzü güzelliği.
Vezirler şehri: Travnik
Saraybosna’ya 90 km uzaklıkta bulunan Travnik, karlı bir günde karşılıyor bizi. Osmanlı’ya yetiştirdiği devlet adamları ile meşhur olmuş olan bu belde, ‘vezirler şehri’ diye anılıyor. İvo Andriç’in de memleketi olan şehir, Elçi İbrahim Medresesi başta olmak üzere cami ve türbelerle müzeyyen. Osmanlı şehrinin kartpostallarda kalmadığını görmek isteyenler behemehâl burayı ziyaret etsin.
Zaman