Hayat, işyerimiz ve evimiz arasında tuttuğunuz yolda akıp giderken dillere destan bu şehre, bu yıl 8,5 milyon turist geldi… İstanbul’da yaşayan biz olmamıza rağmen, Dolmabahçe’yi, daha 6.yy’da Doğu Romalı Philon tarafından da dünyanın 8. harikası olarak nitelendirilen Ayasofya’yı gören onlar oldu…
Sahi, biz “Bugün giderim, yarın giderim” derken Topkapı Sarayı’na gitmeyeli kaç yıl oldu? Süpermarketlerden alışveriş yapmaya başladığımızdan beri kaç kere Tahtakale’ye uğradık ve Doğubank’ta ucuz elektronik eşya aradık?
Akşam gazetesinde yer alan haberde düşük maliyetle İstanbul’un tadını çıkarmanın tüyoları yer alıyor. İki farklı rota ve dikkat edilmesi gerekenler şöyle…
DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER
– Her iki rota için de mutlaka Müze Kart sahibi olun. Gezeceğiniz bir müzenin fiyatı 25 lirayken Müze Kart sayesinde bir yıl boyunca tüm müzelere ücretsiz girebilirsiniz.
– Akbilinizi doldurun, tramvay ya da metrobüs kullanabilirsiniz.
– Ayağınızda rahat bir yürüyüş ayakkabısı olsun zira gezeceğiniz yerler birbirine yakın mesafede olduğundan çok fazla araç kullanmayacaksınız.
– Hava gündüz ne kadar güneşli olsa da turunuzun bitimi akşam saatlerini buluyor. Montunuzu almayı unutmayın.
– Dışarıda yemek için para harcamak istemiyorsanız, evden dilediğiniz gibi bir sandviçi hazırlayarak sırt çantanıza atabilirsiniz.
ROTA – 1
Kabataş her iki rota için de başlangıç noktamız. Bu rotayı seçenler İstanbul’un Avrupa Yakası’ndaki tarihi yerleri görerek Kapalıçarşı’nın tadını çıkarabilir…
Kabataş’tan geçen tramvaya binerek ilk durağımız olan Topkapı Sarayı’na gidiyoruz. İstanbul Sarayburnu’nda, Osmanlı İmparatorluğu’nun 600 yıllık tarihinin 400 yılı boyunca, devletin idare merkezi olarak kullanılan ve Osmanlı padişahlarının yaşadığı bu sarayda, Bab-ı Humayun Köşkü’nü, Harem’i ve diğer avluları gezerek, kendinizi o dönemin içinde hissediyorsunuz.
Sultanahmet’e gelmişken, Tarihi Yarımada bölgesindeki Ayasofya Müzesi’ni ziyaret etmeyi atlamıyoruz. Ayasofya Müzesi’ni ziyaretçi oklarını takip ederek önce üst kattan gezmenizi tavsiye ederim. Üst katı gezip bir kat aşağıya indiğinizde takip ettiğiniz oklar sizi tam kubbenin altına çıkaracak ve böylelikle çemberi tamamlamış olacaksınız. Çıkışta Tarihi Yarımada’nın üçüncü sembolü olan Sultanahmet Camii’ni de gezdikten sonra yola devam edebiliriz.
Tekrar tramvaya binip Beyazıt’a geçiyoruz. İçinde 4 bin tane farklı dükkân bulunan Kapalıçarşı’yı dolanıp Nuruosmaniye Kapısı’nın çıkışındaki meşhur Şahin Usta’da uygun fiyata döner yiyebilirsiniz.
Sonraki durağımız 1551-58 yılları arasında Mimar Sinan tarafından Kanuni Sultan Süleyman için inşa edilen, Hürrem Sultan ve kızı Mihrimah Sultan’ın defnedildiği Süleymaniye Camii. Mimarisiyle görenleri kendine âşık eden camiyi gezdikten sonra, Kapalıçarşı’da yemek yemediyseniz buranın tam karşısındaki Kanaat Kurufasulye’de İstanbul’un en güzel lezzetlerini tatma şansı yakalayabilirsiniz.
Rotamıza, bu defa biraz da alışveriş yapmak üzere yine tarihi çarşıları gezerek devam ediyoruz. Mahmutpaşa üzerinden Mısır Çarşısı’nı geziyoruz ve çıkışında küçük bir mola vererek oradaki sıra sıra kafelerden birinde yorgunluk kahvemizi yudumluyoruz.
Mısır Çarşısı’nın yakınında Rüstem Paşa Camii var… İznik çinileriyle meşhur olan bu camii, Rüstem Paşa tarafından yaptırılmış. Caminin arka kapısından çıkarak aşağıdaki şadırvanlar mutlaka görülmeli.
Son durağımız ise Eminönü Meydanı. Epey yorulmuş ve acıkmış olmalısınız. Salaş balıkçı teknelerinden balık-ekmek yiyerek, turunuzun son durağında keyfinize keyif katabilirsiniz…
ROTA 1
– 30 LİRA MÜZE KART
– 5 LİRA DÖNER YA DA KURU FASULYE
– 5 LİRA BALIK EKMEK
– 7 LİRA AKBİL (YOL PARASI)
– 2 LİRA KAHVE
– 1 LİRA ÇAY
ROTA – 2
Tarihi Yarımada’yı gezmek yerine trafiğe takılmadan deniz havası alarak da turlayabilirsiniz İstanbul’u. Bu defa rotamızda, Anadolu Yakası’nda yer alan, Beylerbeyi ve Küçüksu var…
Yolumuza yine Kabataş’tan başlıyoruz. Hemen sahil tarafında bizi bekleyen minik DENTUR İskelesi’ne giderek 12,5 liraya bir tur bileti alıyoruz. Bu biletle gün boyu istediğimiz iskelede inip başka bir tekneye binmek mümkün. Şehir turu yapan ‘Hop on Hop off’ otobüsleriyle aynı mantıkta çalışıyor. Kabataş’tan kalkan tekne Beşiktaş’a uğruyor ve Emirgan’a geçiyor. Buradan da yolcularını aldıktan sonra ilk durağı Küçüksu oluyor… Küçüksu’ya gelene kadar Boğaz kıyısını dolaşırken bugüne kadar hiç görmediğiniz yalılara hayret edecek ve tarihçelerini öğreneceksiniz. Çünkü teknelerde otomatik anlatım hizmeti sunuluyor, İngilizce ve Türkçe…
Tekne, Küçüksu iskelesine yanaştığında bir sonraki sefer saatini öğrenerek, ilk durağımız olan Küçüksu Kasrı’na gidiyoruz. Boğaziçi’nde, Küçüksu ile Göksu derelerinin arasındaki alanda bulunan Küçüksu Kasrı’nın tarihi Bizans dönemine dayanıyor. Kasrı gezdikten sonra hemen yakınında bulunan Öğretmen Evi’nde diğer seferi bekleyerek uygun fiyata çay ve kahvenizi yudumlayabilirsiniz… Hem de köprü manzarasına karşı…
Yeni gelen teknemize atladık ve Boğaz’ın üzerinde Beylerbeyi’ne doğru süzülüyoruz… Beylerbeyi’ne vardığımızda ilk olarak, Osmanlı padişahlarının sayfiye mekânı olarak inşa edilen Beylerbeyi Sarayı’na gidiyoruz. Büyük bir alan üzerine kurulu olan Beylerbeyi Sarayı’nın bahçesinde, Deniz Köşkleri, Set Bahçeleri, Mermer Köşk, Sarı Köşk ve Has Ahır Köşkü yer almaktadır. Gezilecek çok yeri var, bir sonraki tekne saatinizi kaçırmamaya dikkat etmelisiniz. Beylerbeyi’nden tekneye geçtiğimiz anda kaptan bu defa dümenini Beşiktaş İskelesi’ne çeviriyor ve ardından Kabataş. Karnınızın acıktığının farkındayım. Bunun için ilk gelen tramvayla Karaköy’e geçiyor ve Galata Köprüsü’nde balık ekmeğimizi yemeyi ihmal etmiyoruz. Karnımız doyduğuna göre yolumuza daha enerjik devam edebiliriz.
Karaköy’e doğru geri yürüyoruz ve Galata Kulesi’ne çıkan yokuşun başına geliyoruz. Fotoğraf severlerin bu açıyı kaçırmaması gerekir çünkü güneş batmak üzere…
Galata Kulesi’ne vardığınızda isterseniz en üst kata çıkıp İstanbul’u panoramik olarak izleyebilirsiniz. Bizanslılar tarafından Fener Kulesi olarak inşa edilen bu yerde IV. Murat döneminde Hezarfen Ahmet Çelebi, tahtadan yaptırdığı kartal kanatlarını sırtına takarak Üsküdar-Doğancılar’a uçmuştur. Sonra dilerseniz turunuzu Galata Mevlihanesi Müzesi’ni dolaşarak tamamlayabilirsiniz. Osmanlı döneminde mevlevilerin dergahı olan bu mevlevihane de şimdilerde tasavvuf müziği konserleri ve sema gösterileri yapılmaktadır.
ROTA 2
– 12,5 LİRA TEKNE
– 10 LİRA BEYLERBEYİ SARAYI GİRİŞ
– 2,5 LİRA KÜÇÜKSU KASRI GİRİŞ
– 5 LİRA BALIK EKMEK
– 3 LİRA KAHVE
– 1 LİRA ÇAY