*Ders çalışmak için bağımsız bir çalışma odası gereksizdir. Bu durum aile bireylerinden uzaklaşmanıza neden olur ki; bu da sosyal bir yaratık olan insana hiç yakışmaz…
*Ders çalışmak için oturma odası en ideal ortamdır. Üstelik böyle bir mekanda çalışarak ailenizi de ders çalıştığına % 100 inandırmış olursunuz.
*Çalışmak için mutlaka masa gerekmez. Çalışacak adam her yerde çalışır. Mesela; divan, kanepe, veya halının üzerinde uzanarak… zaten ders çalışırken ‘beyninizi’ kullanacaksınız, tüm bedeni zorlamaya ne gerek var.
*Ders çalışırken ne kadar çok, duyu organınızı aktif hale getirirseniz o kadar başarılı olursunuz. Mesela; fonda bir müzik, televizyonunuzda en sevdiğiniz dizi, telefonda arkadaşınız, elinizde çalışmanız gereken notlar ve masada bir bardak cola… Bundan daha güzel ve uygun bir ortam olabilir mi?
*Ders çalışırken bütün malzemelerin yanınızda olması sizi rahata alıştırır. Gerekli olan şeyleri ordan burdan tek tek getirmek size mücadeleci ve araştırıcı bir ruh kazandıracaktır.
*Ders çalışırken çalışmanızı bölecek her şeye izin verin. Özellikle hayallerinize. Bakalım daha sonra hatırlayıp da kaldığınız yerden devam edebilecek misiniz? Hem bu beyin jimnastiği sayesinde birçok şeyi bir arada götürebilme yetisi kazanmış olacaksınız. Ne dersiniz?
*Ders çalışırken sık sık dinlenme arası verin. Ayrıca bunları çalışma sürenizle eşit tutun. Allah aşkına T.V’de film ile reklâmların süresi de birbirine eşit değil mi?
Evet arkadaşlar! Bunlar size ne kadar uyuyor. İnkar edemeyiz. Bunlar bizim alışkanlıklarımız. Peki; bunlar olması gerekenler mi? Böyle çalışarak başarıya ne kadar ulaşırız?
Arkadaşlar bunlar olması gerekenler değil. Böyle alışkanlıklarla başarıya ulaşmamız ancak rastlantılara kalır. İşte biz şimdi verimli ders çalışmanın olması gerekenlerini anlatmaya çalışacağız.
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım…
Verimli ders çalışmanın ilk şartlarından birisi ortamla ilgili düzenlemeleri içerir. Uygun bir çalışma ortamınız yoksa veriminiz azalacaktır. Ortamla ilgili ilk iş ortamda çalışmayı başlatacak düzenlemeleri yapmaktır. Çalışmak için oturan insanın dikkatinin dağılmaması için ortamın belli özellikler taşıması gerekir. Biliyoruz ki, herkese tam uyacak standart bir çalışma ortamı belirlemek imkansızdır. Bunun çeşitli nedenleri vardır. Ancak konumuz bu değil.
Çalışmaya başlamak
Tebdil-i mekanda ferahlık vardır, deseler de siz inanmayın. Değişik yerlerde çalışmaya çalışmayın. NEDEN? Derseniz, bu bir şartlanma işidir. Aynı zamanlarda aynı mekanlarda ders çalışmak, daha sonra bu işe daha kolay adapte olmanızı sağlar. O masaya sadece çalışmak için oturduğunuzu hissetmelisiniz.
*Sıcacık bir oda, sizi engin hayal denizlerine götürecek rengarenk posterlerle süslü duvarlar, kulağında wolkman, yumuşak bir koltuk yada uzanarak çalışabileceğin bir divan, sağında solunda yumuşacık minderler ve elinde çalışman gereken ders notları; varsa ‘ne mutlu sana’ diyemeyeceğim.
Açık konuşalım; bu ortam ve şartlarda güzelce uyumak ve dinlenmekten başka bir şey yapılmaz. Amacınız ders çalışmak ve sonucunda başarılı olmaksa bundan daha farklı bir ortama ihtiyacınız var.
18-20 derece ısısı ile derli toplu, müzik ve televizyon sesinden arındırılmış, sessiz, ışığı ve havalandırması yeterli bir oda, bunun yanında boyunuza uygun, çalışmak için gerekli malzemelerin hemen uzanabileceğin şekilde üzerinde bulunduğu birde masa. Tabi ki ayakta çalışacak değilsiniz ya, bir de sandalye. Ne tüm dikkatinizi oturma organınıza toplayacak kadar sert, ne de sizi gevşetip uyutacak kadar yumuşak bir sandalye.
Verimli bir çalışmaya başlamak için ortamla ilgili size gerekenler bunlar. Çalışmaya başlamak için şimdi bir şeye daha ihtiyacınız var. O da İSTEK.
Diyelim ki isteğinizi de bir yerlerden temin ettiniz ve çalışmaya başladınız. Her şey bu kadar mı? Hayır. Asıl mesele bundan sonra. Bin bir zorlukla başladığınız çalışmayı sürdürmek daha zor. Kendimden de biliyorum ki; çalışmaya başladıktan bir süre sonra zihniniz dağılacak ve derse ara vereceksiniz. Peki bunun sebepleri nelerdir.
Çalışmayı sürdürmek
Dikkatin dağılması sebebiyle çalışma veriminin düşmesi, hem ders başında geçen sürenin uzamasına hem de diğer zevkli etkinliklere daha az zaman ayırmaya yol açar. Dikkatin dağılmasına ve zihnin başka şeylerle uğraşmasına yol açan sebepler içten veya dıştan kaynaklanır.
İç sebepler:
1- İç sebeplerden ilki hayal kurmaktır. Çalışmayı engelleyen ve dikkati dağıtan en önemli etkenlerden biridir. Çalışmaya başladığınızda hayalleriniz sizi sarıyor ve çalışmanıza engel oluyorsa ki oluyordur, size iki yol önereceğim.
A) Size o anda başarıdan ve gelecekteki mutluluğunuzdan daha cazip gelerek çalışmanızı engelleyen hayalinizi kendinize ödül olarak saklayın. ‘Çalışmam gereken bu bölümü bitirince tam 10 dakika hayal kuracağım.’ Deyin ve çalışmanıza devam edin. Disiplinli bir öğrenci iseniz bir taşla iki kuş vuracak hem dersinizi çalışacak hem de hiçbir işinizi aksatmadan hayalinizi kuracaksınız.
B) Ancak hayali erteleyip sonraya bırakmak o kadar kolay değildir. Eğer kurduğunuz hayali erteleyemiyorsanız hayal dünyasına dalın onu bitirin ve sonra derse dönün. Ancak hayal dünyasının renkli cazibesinden dönüp derse devam etmek de çok zordur. Baktınız ki daldığınız hayalden bir türlü çıkamıyorsunuz, masadan kalkın biraz dolaşın, zihninizi ve havanızı değiştirin.
2- Dikkati dağıtan ve zihnini başka şeylerle meşgul eden ikinci sebep dersle ve gelecekle ilgili endişelere kapılmaktır. ‘Bu derste başarılı olabilecek miyim’ ‘Ya başaramazsam annemin babamın yüzüne nasıl bakarım’ ‘Arkadaşım benden çok çalıştı, ben hazırlanamadım’ ‘Bu iş galiba olmayacak…’ ‘Çok konu var ama zamanım yok yetişmeyecek, mahvoldum, ben hapı yuttum.’ Hayatınızın belli dönemlerinde bu ve buna benzer düşünceler sizinde zihninizi meşgul etmiş ve sizi endişelendirmiştir. Siz bunlardan nasıl kurtuldunuz yada kendinizi kurtarıp da başarılı oldunuz mu, bunu bilmem. Ancak ben bundan sonra karşılaşınca kullanasınız diye size bir yol sunacağım. Kendinize şu soruları sorun:
‘Bu düşünceler benim çalışmamı kolaylaştırıyor mu?’
‘Bu düşünceler amacıma hizmet ediyor mu?
‘Bu düşünceler bana yardımcı olacak mı?’
Bu sorulara verdiğiniz cevaplar eminim ki HAYIR olacaktır. Göreceksiniz bu endişelerden uzaklaşıp derse dönmeniz ne kadar kolay olacak.
Dış sebepler:
Dikkati dağıtan ve zihni başka şeylerle meşgul eden iç sebeplerin haricinde ama onlardan bağımsız olmayan bir de dış sebepler vardır ki, verimli bir çalışma için odanızı bunlardan arındırmalısınız. Nedir bunlar? derseniz onlar şunlardır:
1- POSTERLER: Zihin dağıtma ordusunun en önemli askerlerindendir. Çalışma masanızın tam karşısına tuttuğunuz takımın posterini asmışsınız. Tam kendinizi kaptırmış ders çalışırken birden gözünüz postere kaydı. ‘Bu haftaki maç çok önemli. Ya bu maçı kazanamazsak. Peşimizdeki takımın nefesi zaten ensemizde. En önemli golcümüzün sakatlığı vardı. Acaba iyileşti mi? Ya oynayamazsa! Bu maçı almamız imkansızlaşır.’ Ne oldu hayal dünyasına daldınız. Üstelikte endişeli bir hayal. Peki ya ders ne oldu. Geri dönüp de ders çalışabilir misiniz?
2- YATARAK ÇALIŞMAK: Ya da uyumak için zemin hazırlamak. Ne kadar iyi niyetle olursa olsun ‘ders kitabını eline alıp şöyle uzanarak’ çalışmak istemenin tek sonucu vardır. Uykuya dalmak ya da çalışamayacak kadar gevşeyip mayışmak.
Yan gelip yatarak ders çalışırsanız, başarıda sizin için yan gelip yatacaktır. Sizin istediğiniz sonuç da bu ise sorun yok. Ama değilse çalışma pozisyonunuzu bir kez daha gözden geçirmenizi öneririm. Not almak, önemli yerlerin altını çizmek gibi ders çalışmanın gereklerini yatarak da yapabiliyorsanız siz bilirsiniz. Ama iyisi mi, siz siz olun yatağı veya kanepeyi sadece asıl fonksiyonları için kullanın.
3- MÜZİK DİNLEYEREK ÇALIŞMAK: Bilimsel araştırmalara göre beyin, aynı anda birçok uyaranı alabilir. Ancak dikkatini sadece bir tek noktaya odaklayabilir. Bu sebeple insanın hem müzik dinlemesi hem de ders çalışması mümkün değildir. İnsan ya müzik dinler ya da ders çalışır. Üstelik işin bir başka yönü var. Ders çalışmaya çalışırken müzik dinlemek, zevkle müzik dinlemenizi engeller.
Birçok kişi ‘ben ders çalışmaya başlayınca müziği duymuyorum’ der. O zaman hiç açmayın ki müziği; geri planda kalan müzik sizde gerginlik ve yorgunluk yaratmasın. Çalışma veriminizi düşürmesin. Bütün bunlardan dolayı; ya müzik dinlemeye ya da ders çalışmaya karar verin, birini yapın. ‘Eli işte gözü oynaşta’ ‘Bir koltuğa iki karpuz sığdırmak’ müzik dinleyerek ders çalışmaya çalışanları çok iyi anlatıyor. Sadık bir sevgili olun ve ders zamanı dersten başka hiçbir şeyi ‘görmesin gözünüz, duymasın kulağınız.’ Siz en iyisi müzik dinlemeyi ödül olarak kullanın.
4- TELEVİZYON: Müzik dinleyerek ders çalışılmadığı gibi hem ders çalışmak hem de televizyona kulak kabartmak mümkün değil. Televizyon ders çalışırken engel yaratan ve zaman kaybına neden olanların başında gelir. Televizyonun olduğu odaya girene kadar ya da düğmesine basana kadar kontrol sizdedir. O odaya girdiğiniz ya da düğmesine bastığınız anda bütün kontroller otomatik olarak televizyona geçer. Artık onun kapsama alanı içindesinizdir. Ekrandaki yakışıklı bir erkeğin, güzel ve çekici kadının ya da olayın akışındaki heyecanın kontrolünden çıkmanız artık mümkün değildir. Başarılı olmak istiyorsanız çalışma sırasında televizyondan uzak olun. Bunların ikisi azılı birer düşmandır. İkisi bir arada duramaz. Biri mutlaka diğerini yok eder. Müziği ödül olarak kullanabilirsiniz. Ancak televizyonu asla.
5- TELEFON: Soru sormak, bir şey danışmak ve sohbet etmek için bir arkadaşınızı aradığınızda ya da onlardan biri sizi aradığında zamanın nasıl geçtiğini anlayamaz, dersten kopar gidersiniz. Telefon konuşmalarınızı dinlenme aralarınıza erteleyin. Hem sizin için ödül olmuş olur.
Şahsen ben günümüzün ekonomik şartlarında faturaları göz önüne getirecek hiç kimsenin bu gaflete düşeceğini sanmıyorum. Ama yine de insanız işimiz belli olmaz.
Hayatınız kimin elinde
Çalışmaya başlamak ve sürdürmek konusunda temel faktörlerden birisi kişinin hayatıyla ilgili sorumluluk ve kararları alma istekliliğidir.
Eğer hayatınızla ilgili sorumluluğu dış şartlara ve olaylara bırakırsanız, çalışmanızı ve başarınızı engelleyecek birçok sebebiniz olacaktır.
Bir gün anne-babanız duymak istemediğiniz bir söz söyledi diye, bir gün hocanızla aranızda istenmeyen bir diyalog geçti diye, bir başka gün teklif ettiğiniz kız sizi reddetti diye yada canınız sıkkın diye, bir başka gün kötü hava içinizi kararttı diye, bir diğer gün arkadaşlar bir yere gitmeyi teklif etti diye… vesaire vesaire. Bu listeyi sayfalarca uzatmak mümkün.
Eğer hayatınızla ilgili sorumluluğun size ait olduğunu kabul ederseniz bu sebeplerden hiçbiri sizi başarıdan alıkoyamaz.