Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2005 yılından bu yana 604 bin çift boşandı. Aynı dönemde evlenenlerin sayısı ise 3 milyon 700 bin. Uzmanlar, boşanma oranlarının son yıllarda gözle görülür şekilde arttığına dikkat çekiyor. Geçmiş yılların aksine boşanmalarda ilk sırayı artık ekonomik sıkıntılar almıyor. Çalışma hayatının ağır yükü altında kalan erkek ve kadınlar ‘daha rahat yaşamak ve özgürce hareket etmek’ için mahkemelerin yolunu tutuyor.
Boşanma davalarında yıllardır bilirkişi olarak görev yapan Sosyal Hizmet Uzmanı Avukat Ahmet Köse, her iki tarafın da yoğun iş temposu sebebiyle birbirinden uzaklaştığını, bir süre sonra da ayrılmaya karar verdiklerini dile getiriyor. Uzman Klinik Psikolog Vildan Kavak da ailedeki iletişim ve paylaşım eksikliğinin beraberinde ayrılmaları gerektiğine vurgu yapıyor.
Türkiye’de geçtiğimiz yılın ilk 9 ayında 87 bin 40 kişi boşandı. Yıl sonu itibariyle rakamın 120 bini bulduğu tahmin ediliyor. Avukat Ahmet Köse, evliliklerin ekonomik sebeplerden ziyade ‘sudan bahanelerle’ bitirildiğini söylüyor. Boşanmaların daha çok evliliğin ilk 5 yılında gerçekleştiğine işaret eden Köse, "Evli çiftler, tanıma sürecinde boşanmanın getireceği yükümlüklerin ne olacağını bilmeden boşanıyor. Boşanmış ailelerin çocukları boşanmaya daha çok meyilli." diyor.
BATILI YAŞAM TARZI ARZUSU BOŞANMA SEBEBİ
Geçmiş yılların aksine boşanmalarda ekonomik sorunların ilk sırada yer almadığına dikkat çeken Köse, geleneksel değerlerin çözülmesinin de bu oranı artırdığına inanıyor. Yazılı ve görsel medyanın toplumu geleneksel Türk aile yapısından uzaklaştırdığına vurgu yapan Avukat Köse, şunları söylüyor: "Televizyonlarda gösterilen diziler, söyleşiler, programlar milletin değerlerine zarar veriyor. Yoğun çalışma hayatına katılan kadın ve erkeklerin aileden uzaklaşması, yeni ilişkiler ve bu ilişkilerle beraber ekonomik zorluklar boşanma sürecini hızlandırıyor. Özellikle batılı ülkelerdeki yaşama biçimlerine özenti, tek başına hayat kurmayı özgürlük olarak algılama boşanmaların birinci sebebi olarak dikkat çekiyor. Boşanmaya karar veren çiftler sudan bahanelerle evlilikleri bitiyor. Duruşmalarda tanık oluyoruz, gerçekten incir çekirdeğini doldurmayacak konularla çiftler ayrılıyor, çocuklar mağdur oluyor."
AİLE MAHKEMELERİ BOŞAMAMAK İÇİN MESAİ HARCIYOR
Anlaşmalı boşanmalarda davanın ilk celsede tamamlandığını, ihtilaflı boşanmaların ise yıllarca sürebildiğini anlatan Ahmet Köse, aile mahkemelerinin çiftleri ikna etmek için çabalarını kaydediyor.
Aile danışmanı psikiyatri hizmetlerinin artırılmasıyla yuvaların korunabileceğini belirten Avukat Köse, çocuğun da boşanmaya karşı çiftlerin tahammülünü artırdığına vurgu yapıyor. Köse, "Çocuk tarafların müşterek sorumluluklarını ve beraberliklerini artırır, evlilik bir yuva olur. Çoğu kimse için çocuk, evliliği yuva yapan bir nimettir." ifadesini kullanıyor.
KENDİ STANDARTLARIMIZ YERİNE TV’DEKİLERİ NORMALİZE EDİYORUZ
Uzman Klinik Psikolog Vildan Kavak ise televizyonun aile bireylerinin birbirine zaman ayırmasına engel olduğunun altını çiziyor.
Dizilerin bireylerin iletişim kurmasını engellediğini savunan Kavak, şunları söylüyor: "Dizilerin içeriğinden bağımsız olarak söylemek gerekirse, ailedeki iletişimi, paylaşımı olumsuz etkilediğini biliyoruz. Direkt aile yapısına yönelik yayınlarda bu yapıya zarar veriyor. Dizilerdeki boşanma ve aldatma gibi olumsuz davranışlar olumsuz etkiler oluşturuyor. Yapacaklarımızı kendi standartlarımıza göre belirleyemiyoruz. Kendi değer yargılarımıza göre değil, dizilerdeki karakterleri normalize ederek yapacaklarımızı belirliyoruz."
EVLİLİKTE İLK 5 YIL ÖNEMLİ
TÜİK’in verilerine göre boşanmalar en fazla evliliğin ilk beş yılında yaşanıyor. 2006 yılı verileri baz alındığında boşananların yüzde 42,6’sının evliliğinin beşinci yılını tamamlamamış çiftler olduğu gerçeği dikkat çekiyor. 2007’de bu oran yüzde 41,8 olarak gerçekleşti. 2008’de yüzde 41,3 olarak kayıtlara geçen bu oran 2009’da 40,1, 2010’un ilk 9 ayında ise yüzde 40 oldu.
Cihan