Maddi ve manevi modern zamanlardayız bilmem farkında mısınız? Anne adayları hamileliğin ilk günlerinden itibaren tüm gelişmeleri yakından takip ediyor; internetten, kitaplardan… Çocuklara olabildiğince özgürlük ve sevgi veriliyor. Oysa tüm bu kuşatmaya rağmen, bebeklikten itibaren nerdeyse her iki çocuktan birinde güven duygusu eksikliği ve bunun da beraberinde saldırganlık, agresif ve de hiperaktif özellikler görülüyor. Anne ve babadan çekinildiği yahut saygı duyulduğu için çocuklarını bir kez bile kucağına almayan ebeveynler döneminden hayatlarını çocuklarının istekleri doğrultusunda kuran ve her dediğini görev bilen anne babalar dönemine geldik. Ama o kucak görmeyen çocuklardaki huzur halini içinde bulunduran bir modern zaman çocuğu görebilmek gittikçe zorlaşıyor. Çocuklarımıza ne kadar sevgi gösterirsek gösterelim, bencil oluyorlar, en sevdikleri arkadaşlarından bile kolayca sıkılabiliyorlar. Yahut küçük bir azarımızda hemen depresyona girip saldırganlaşabiliyorlar. İşte böyle bir durumla karşılaşan anne babalar çoğu zaman hatayı kendilerinde arayarak ‘nerede yanlış yaptım’ diye bir sorgulamanın içine giriyorlar. Ve çoğu zaman bir cevap da bulamıyorlar. Çünkü sevginin de ilginin, şefkatinin fazlasını göstermişler, çocuklarının bir dediklerini iki etmemişler, kendilerine yılda bir iki kez yeni ayakkabı alırken onlar çocuklarına her ay ayakkabı almışlar yahut oyuncağından eğitimine hiçbir masraftan kaçınmamışlar. Atalarımız azı karar çoğu zarar diye boşuna dememişler. Her şeyde olduğu gibi koşulsuz ve sınırsız sevgi ve ilgi çocuğu daha mutlu etmek yerine onu bencilleştirerek daha mutsuz duruma da götürebiliyor.
Deyim yerindeyse zamane çocuklarında görülen başlıca davranış bozukluklarını, bunların altında yatan sebepleri ve bu konuda alınabilecek önlemleri görüşmek için kapısını çaldığımız Psikiyatrist Dr. Şeyma Saraç, çarpıcı bilgiler verdi.
Saraç, çocuklarda görülen davranış bozukluklarını iki grupta topluyor. Bunlardan birincisi, , saldırganlık yani arkadaşlarına, eşyalara karşı sert ve haşin davranış; birbirini dövme, kavga etme; büyüklere yönelik söz dinlememe ve karşı gelme gibi davranışlar. İkincisi ise, içe kapanıklık, özellikle anneye aşırı bağımlılık, yaşının altında bir davranış düzeyi veya uyum düzeyi gösterme gibi sorunlar olarak tanımlanabilir. Bu davranış bozukluklarının temelinde psikolojik sebeplerin büyük etkisi olduğunu belirten Saraç, “Çocuğun annesiyle ya da kendisinin birinci derecede bakımını üstlenen şahıslarla (bakıcısı, diğer yakın aile bireyleri gibi) ilişkisi ve iletişimi, bu kişiler tarafından çocuğa nasıl davranıldığı ve çocuğun kendisini nasıl tanıdığı çok önemlidir. Kendisine verilen bakımla çocuğun kendisini tanıması ve algılaması bir bakıma paralel gitmektedir. Bu sebeple biz 0-1 yaşta daha çok anne-bebek ilişkisini dikkate alıyoruz, çocuğun psikolojik gelişiminin buradan başladığını düşünüyoruz. 0-1 yaş arası, 1-2 yaş arası ve 2 yaştan 6 yaşa kadar tanımladığımız zaman aralıkları önemlidir; bu dönemlerde en başta anneye ya da bakıcıya karşı yoğun bir bağımlılık; sonra yavaş yavaş bağımsızlaşma, sonra anne, baba ve çocuk arasındaki ilişkilerde birtakım sağlıklı değişikliklerle 0-6 yaş kişiliğin temellerini atmaktadır. Yine bu dönemlerde yaşanan çeşitli iletişim sorunları kalıcı olarak kişiliği etkileyebilecek ve şekillendirebilecek problemler yaratabileceği gibi; bu da uyum ve davranış bozuklukları olarak kısa sürede karşımıza çıkmaktadır” şeklinde konuştu.
0-6 yaşları arasında anne baba tutumunun çocuğun sağlıklı psikolojik gelişimini sürdürmesinde çok önemli olduğunu vurgulayan Saraç, hatalı tutumları şöyle açıklıyor: “Kesinlikle zararlı olan şeylerden biri çocuğun yaş grubuna uygun olmayan davranışlar, daha doğrusu çocuğun gelişim düzeyini aşan veya onun altında kalan davranışlardır. 5-6 yaşındaki bir çocuğa bebek gibi davranmak veya 1-2 yaşındaki bir çocuktan, bir ilkokul çocuğuymuş gibi herşeyi yapmasını, anlamasını beklemek yanlıştır. Anne ve babanın çocuğun yaş grubuna uygun olarak davranması gerekir. Küçük yaşlarda evde bir oyun köşesi yaparak, çocukla birlikte oturup, oyuncaklarla oynamak ve oyun saatlerini paylaşmak önemlidir. Bunlar yapılmazsa ve çocuk erken yaşta büyük muamelesi görmeye başlarsa, çocukta o dönemin gerektirdiği duygusal gelişim gerekli takviye görmediğinden ileride sorunlar çıkabilir.”
Çocuğun yaşının üstünde davranışlar sergilemesini beklemenin ters sonuçlar doğuracağını da belirten Saraç, bunu yapan ailelerin bilinçsizce ‘ilgisizlik’ gösterdiği görüşünü savunuyor. Yaş grubuna uygun ve yeterli bir sürenin çocuğa mutlaka ayrılması gerektiğini belirten Saraç bunu şöyle açıklıyor: “2 yaşından itibaren çocuklarda yavaş yavaş bağımsızlık özelliklerini kazandırmak; çocuğu hem kazalardan ve tehlikelerden korumak, hem de aynı zamanda onun yapabileceği şeyleri aşama aşama yaptırabilmek önemlidir. Çocukta eğer aileden ayrılamama, çok ilgi bekleme gibi sorunlar varsa bunlarla ilgili muhakkak yaş grubuna uygun bir danışmanlık almak gerekir. Çünkü anne babalar kendi mantıklarıyla bu sorunları çözmeye çalıştıklarında bazen doğru yöntemi bulamayabilirler. Çocuk duygusal gelişim açısından önceki yaş dönemini tam tamamlamamış olabilir. O zaman biz önce eksik olan duygusal gelişim ihtiyacını tamamlayıp ondan sonra bir sonraki gelişim basamağına geçmelerini tavsiye ediyoruz.”
Hatalı anne baba tutumlarını üç grupta toplayan Saraç bunları şöyle açıklıyor: “Birincisi çok aşırı kollayıcı anne-baba tutumudur.Çocuğun her dediğinin, her isteğinin kabul edilmesi şeklinde kendini gösterir, burada sevgi vardır ama kontrol anlamında çocuğun kendini geliştirmesiyle ilgili yeterli destek sağlanmamaktadır. İkinci hatalı tutum reddedici tutumdur. Burada çocuk ne yapsa kabul görmez, aşırı bir sınırlama vardır, her şeyine karşı çıkılmaktadır. Diğer bir tutum da her şeye izin verici aile tutumu ki bu, son senelerde toplumumuzda artma göstermiştir. Modern aile kavramı altında çocuk için yaşayan aileler ortaya çıktı, bunların içinde aşırı koruyucu ya da reddedici aileler de mevcut ama daha çok her şeye izin verici aileler var. Eğer her şeye izin vermenin yanı sıra yeterli sevgi de gösteriliyorsa, o zaman klasik anlamdaki deyimle şımarık çocuk durumu ortaya çıkıyor. Eğer çocuk yeterli sevgi görmüyor ve her dilediğini yapmasına izin verilip, ne yapsa yeridir tarzı bir tutum sergileniyorsa işte bu önemli ölçüde davranış bozuklukları olan çocuk yetiştirmede baş sebeplerdendir. “
(Emine Uçak)