Adana’da yaşanan vahşet ve 8 kişinin öldürülmesi "Neden öldürüyor-lar?" sorusunu gündeme getirdi. Bir insanın kendi ailesini katletmesi ne anlama geliyor? Modern zaman insanları olarak çok sabırsız ve çok öfkeliyiz. Haksızlığa uğradığımızı düşündüğümüz an sorumlularına bedelini ödetmek için var gücümüzle çabalıyoruz. Trafikte emniyet şeridinden hızla geçip önümüze giren aracın sahibi, söz dinlemeyen evladımız, bize mükemmel maddi imkânlar sağlayamayan anne-babamız, gürültü yapan komşularımız, arkamızdan iş çeviren ortaklarımız, toprak kavgası yaptığımız en yakın akrabalarımız ve bunun gibi bizim dışımızdaki herkes öfkemizden nasibini alıyor. Fatih Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Sayar’a göre, toplum içinde şiddet, aile içi şiddet ve bunun sonucu oluşan cinayetlerin temelinde haksızlığa uğramışlık hissinden doğan öfke duygusu yatıyor. Kimi zaman gerçekten haksızlığa uğramış oluyoruz. Çoğu zaman da kendi narsist (kendini yücelten) kişiliğimizden dolayı her zaman her şeyin en iyisine layık olduğumuzu düşünüp bunu sağlamayan herkese öfke duyuyoruz.
Yaşadığımız çağda narsist kişilik özelliklerinin çok öne çıktığına dikkat çeken Kemal Sayar, her şeye hakkı olduğunu düşünen insanın, önünde engel gördüklerine karşı öfke duygusuyla dolduğunu söylüyor. Son zamanlarda işlenen cinayet vakalarında kişilerin öfkelerini aile üyelerine ve en yakın akrabalarına yönlendirmesi dikkat çekiyor. Bu durumu aile bağlarının zayıflaması ile açıklayan Prof. Dr. Sayar şöyle konuşuyor: "Hiçbir insanın diğerine itimadı kalmadı. Çocuklar da aile bağlarıyla yeterince güçlü bağlanmıyor. Türkiye daha önce çocuklardan anne-babaya yönelen şiddete pek tanık olmuyordu. Bu yeni bir tür bizim için. Bu yeni nesilde narsizmin şahlanmasıyla ilgili bir şey. Gençler artık kendilerini aile, devlet, ülkü gibi değerlerle mukayyet görmedikleri için ‘kendimi hiç kimseye borçlu hissetmiyorum’ diyerek bireyciliğin adeta patolojik halini sergiliyorlar. O kadar çok gençle karşılaştım ki anne-babası ona olağanüstü şartlar sağlamadığı için onlara karşı öfke duyuyor…" Son zamanlarda gelen cinayet haberlerinde narsistik temayı çok gördüğünü belirten Sayar’a göre, cinnet halinde işlenen cinayetlerde insan yanlış yaptığını bilir, teslim olur. Oysa narsistik cinayetlerde karşı tarafı tamamen yok etme isteği var. Bu kişiler teslim olmaktansa kaçıyor; çünkü kendi hayatını çok önemsiyor.
EGOİST BİR GENÇLİK YETİŞİYOR
Çocukların, ebeveynleri ve yakın çevreleri tarafından, her şeye hakkı olan, her şeyin en iyisine layık, en akıllı, en zeki, en güzel / yakışıklı denilerek abartılı bir kendini beğenmişlik duygusu içinde büyütüldüğünü vurgulayan Sayar şöyle konuşuyor: "Narsisizm anne-babalarda da var. Kendi çocuklarını bütün çocukların üstünde görüyorlar. 18 yaşında bir danışanım ‘Ailem ve çevrem benim egomu ne kadar şişirmiş. Gerçek hayatta onların söylediği kadar akıllı, zeki, yakışıklı olmadığımı fark ettim ve çok büyük üzüntü yaşadım.’ demişti. Deha muamelesi yapılan çocuklar ego şişmesi ile gerçek hayatta travma yaşıyor. Ben hormonlu çocuklar diyorum bunlara."
Sayar öfkeyle başa çıkmanın yolunu ise şöyle anlatıyor: "Öfkeliyseniz ilk olarak o ortamdan uzaklaşın. Öfke sıcak bir şeydir. İnsan, öfkenin en yoğun olduğu o anı 5 dakika erteleyebilse, öfkesini soğutabilse birçok suç gerçekleşmez. Öfkelenen kişilere ortamdan uzaklaşmalarını, cevap vermemelerini, dillerini ısırmalarını, kendilerine bir çimdik atmalarını, dışarı çıkıp koşup dolaşıp aynı yere 5 dakika sonra gelmelerini öneriyorum."