Uzmanlar, gelişmiş ülkelerdeki hastaneye yatışların yüzde 10’unun, gelişmekte olan ülkelerdeki hastaneye yatışların yüzde 30’unun ishalli hastalıklardan kaynaklandığını belirtiyor. İshalli hastalıkların, sadece ciddi sıvı kaybı ve ölüme yol açmakla kalmadığını ifade eden uzmanlar, aynı zamanda beslenme bozukluğu, büyüme geriliği ve gereksiz ilaç kullanımına da yol açtığına dikkati çekiyor.
Çocuk Sağlığı Uzmanı Dr. Gülcan Yıldız Çelik, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre günde üçten fazla sulu dışkılamanın, sadece anne sütü ile beslenen bebeklerde ise her zamankinden daha sık ve sulu dışkılamanın ”ishal” olarak tanımlandığını söyledi.
Yenidoğanda günde 3-5 defa dışkılamanın sulu olmaması koşuluyla normal kabul edildiğini, bunun 3-15. günlerde 8-10’a çıkabildiğini belirten Çelik, anne sütü alan bebeklerde bazen günde 7’ye kadar gayta görülebildiğini, birinci yılın sonunda günlük gayta sayısının 2-3 olduğunu ifade etti.
-”VAKALARIN ÇOĞUNDAN VİRÜS KAYNAKLI MİKROPLAR SORUMLU”-
Çelik, çocukluk çağında ishalin özellikle yaz aylarında sık görüldüğünü ve genellikle mide ve bağırsakları etkileyen mikroplar ile meydana geldiğini anlattı. İshal vakalarının çoğundan virüs kaynaklı mikropların sorumlu olduğunu belirten Çelik, virütik ishalin ani başladığını, ishalle birlikte kramp şeklinde karın ağrısı, iştahsızlık kusma ve hafif ateş bulgularının görüldüğünü dile getirdi. Çelik, bu tür ishallerin 3-6 gün içinde kendiliğinden düzeldiğini söyledi.
İshalin, özellikle az gelişmiş ülkelerde yaygın olarak görülen ve ”çocuklarda yüksek oranda ölüme neden olan” bir hastalık olduğunu ifade eden Çelik, ”Gelişmiş ülkelerdeki hastaneye yatışların yüzde 10’u, gelişmekte olan ülkelerdeki hastaneye yatışların yüzde 30’u ishalli hastalıklardan olmaktadır. İshalli hastalıklar sadece ciddi sıvı kaybı ve ölüme yol açmakla kalmaz, aynı zamanda beslenme bozukluğu, büyüme geriliği ve gereksiz ilaç kullanımına da neden olur” diye konuştu.
Çocuk Sağlığı Uzmanı Dr. Çelik, şiddetli ve kanlı ishalin oldukça tehlikeli ve ”E. Coli”, ”Salmonella”, ”Campylobacter”, ”Şigella” gibi antibiotik tedavisi gerektiren ishaller olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
”Altı aydan küçük çocuklarda görülen her türlü ishal önemlidir ve bu çocuk en kısa sürede hekim tarafından görülmelidir. İshaldeki en büyük tehlike sıvı kaybıdır. İshal olan çocuğun gözleri ve bıngıldağı çöker, dudakları ve ağzı kurur, daha seyrek ve koyu idrar yapmaya başlar, ağlarken gözyaşı akmaz ve uykuya eğilimi olmaya başlarsa önemli derecede sıvı açığı var demektir. Bu durumdaki çocukların acilen hekime götürülmesi gerekir.”
-”ANNE SÜTÜ İSHALE KARŞI 14 KAT KORUYOR”-
Yapılan çalışmalarda anne sütü almayan bebeklerin ishale yakalanma riskinin, anne sütü alanlara göre ”14 kat daha fazla” bulunduğunu vurgulayan Çelik, biberon ve emzik kullanan çocukların çabuk kontaminasyon nedeniyle daha sık ishale yakalandıklarını dile getirdi.
Çelik, pişmiş yiyeceklerin oda ısısında bekletilmesi, içme sularının temiz olmaması, tuvalet sonrası el yıkama alışkanlığının kazanılmaması, kanalizasyon sisteminin bulunmamasının ishal riskini artırdığını ifade ederek, ishalin ek gıdaya başlandığı için anneden gelen antikorların azalmasına bağlı olarak en sık 6-11 aylar arasında görüldüğünü söyledi.
-”İSHAL KESİCİ İLAÇ KULLANILMAMALI”-
Bakteriyel ishallerin yazın, viral ishallerin ise özellikle kışın görüldüğünü dile getiren Çelik, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde en sık ishal etkeninin rotavirüs olduğunu belirtti. Çelik, 2 yaş altı çocuklarda görülme sıklığı yüksek olan rotavirusün, kaka ile kirlenmiş su ve gıdalarla bulaştığını ifade etti.
Dr. Gülcan Yıldız Çelik, solunum yoluyla damlacıklarla bulaşmanın söz konusu olabildiğine işaret ederek, ”Aile içi, bakımevlerinde kurum içi ve hastane enfeksiyonu olarak da bulaş sıktır. Özellikle soğuk aylarda hastalık salgınlar yapar. Üç yaşına kadar hemen hemen bütün çocuklar rotavirus ile karşılaşmış olurlar. Rotavirüs enfeksiyonundan korunmada aşı yapılması önerilmektedir” dedi.
İshal tedavisinde, kaybedilen sıvı ve elektrolitlerin mümkünse ağız yoluyla geri konması ve beslenmenin sürdürülmesi gerektiğini anlatan Çelik, virütik ishallerde antibiyotikler virüsleri öldürmediğinden antibiyotik tedavisine ihtiyaç olmadığını söyledi. Çelik, ”İçinde kan ve mukus olan, yüksek ateş ve şiddetli karın ağrısı ile giden ishal vakalarında ise antibiyotik gerekebilir. Doktora danışmadan antibiyotik kullanılmamalıdır” uyarısında bulundu.
Genel olarak ishalli çocuklara herhangi bir ishal kesici ilacın verilmesinin gerekli olmadığını ifade eden Çelik, ”Bu ilaçların ishalin kesilmesine katkısı olmadığı gibi, bazen ciddi zararlara yol açmaktadır. Benzer gerekçelerle kusma önleyici ilaçlar da kullanılmamalıdır” diye konuştu.
Şeker ve tuz içeren sıvılar ile evde ishal tedavisinin mümkün olduğunu anlatan Çelik, bunun için eczanelerden ”ishal için şeker–tuz paketi” alınarak uygulamanın yapılabildiğini söyledi. Çelik, gözlerde çöküklük, ağız kuruluğu olan orta derecede sıvı kaybı olan çocukların tedavisinin sağlık merkezlerinde yapılmasının uygun olduğunu belirtti.
Hastalık boyunca anne sütü alanlar çocukların anne sütüne, inek sütü veya mama alanların bu besinleri tüketmesine devam etmesi gerektiğini vurgulayan Dr. Gülcan Yıldız Çelik, ”Bununla birlikte ishal sırasında verilebilecek en uygun besinler pirinç, patates, ekmek, yağsız et, yoğurt, sebze ve meyvelerdir. Yağlı besinler, çay, meyve suyu, kola gibi çok şeker içeren içeceklerden sakınılmalıdır. İshal sırasında çocukları aç bırakmak yanlış ve zararlıdır” diye konuştu.