Gizem Gül’ün röportajı
Sağlık Bakanlığı tarafından çeşitli nedenlerden dolayı annelerinden süt ememeyen çocukların anne sütünden faydalanması amacıyla anne sütü bankacılığı projesi üzerinde çalışmalara başladığını duyurdu. Bu proje pek çok tartışmaya neden oldu. Dinimizce süt kardeşlerin evlenmesinin yasak olması nedeniyle ilahiyatçılar ve Diyanet İşleri Başkanlığı da bu konudaki görüşlerini ortaya koyan açıklamalar yaptılar. Biz de anne sütü bankacılığı projesini toplumsal açıdan Araştırmacı-Yazar Sosyolog Abdurrahman Arslan ile değerlendirdik.
ANNE SÜTÜ BANKACILIĞI KİLİSE GELENEĞİNİN DEVAMIDIR
Sağlık Bakanlığı’nın çalışmalarına başlattığını duyurduğu anne sütü bankacılığı projesini toplumsal açıdan nasıl değerlendirmek gerekir?
Sağlık Bakanlığı’nın anne sütü bankacılığı gibi geçmişi pek düşünülmemiş, geleceği de pek düşünülmeyecek, planlanmış olsa bile nerede bitip nerede başlayacağı belli olmayan bir konuya girmiş olmasını çok yadırgadım. Bu projenin bence esin kaynağı Batı’daki sperm bankaları. Biraz da AB’nin galiba mevcut kurgusal yapılarının Türkiye’ye taşınması anlamında bunu bir mağrifet olarak görüyorlar. Ama zaten Türkiye’deki bu toplum zaten bu işi iyi kötü halletmiş. İnsanların tarihsel süreç içerisinde süt bankacılığı diye bir şey akıllarına gelmemiş. Zaten banka kelimesi bu toplumun aklına gelmiş bir şey değil. Süt anneliği vardır, bu toplumda da cari olarak uygulanmaktadır, her şeye rağmen uygulanmaktadır. Benim esas buradaki itirazım, devletin bu işe müdahil olması. Giderek devlet bizim özel hayatımızı kendi egemenliği altına almaya başladı. Dindar çocuk yetiştirmek, din eğitimi vermek gibi. Toplum da buna hayatını kolaylaştırıcı bir mesele olarak bakıyor ama bu aynı zamanda devletin özel hayata doğrudan doğruya müdahalesidir. Benim kime süt verip vermediğimin kontrolünü ben ancak kendim yaparım ki, zaten bu toplum tarihsel pratik içerisinde bunu bugüne kadar yapmış. Kimin kime süt verdiğini kontrol altına almak, vaftizle başlayan Batı’da kilise geleneğinin bir devamıdır. Ama bizim toplumumuz bunu kurumsallaşmadan halletmiştir. Ben bir İslam alimi değilim ama bence her şeyden önce bu İslam’a uygun bir şey değildir. Üstelik devletin bu işe müdahil olması da ikinci derecede İslam’a aykırı bir şeydir. O nedenle bu toplumdaki süt alamayan çocuklar için olumlu gibi gözükse de ileriki dönemlerinde gerçekten bu toplumun dünya görüşüyle çatışan, çok çok ciddi sorunlar ortaya çıkacaktır. Bakanlığın biz bunu kayıt altına alıyoruz demesi bu sorunu çözmez. İleride çözülmesi gereken çok ciddi sorunlar olur. Bugün Batı’da sperm bankaları ile birlikte başlayan ve içinden çıkılmaz bir sürü sorunun olduğu gibi. Bu projenin durup dururken ortaya atılmasının bence popülerlik ve bazı kimselerin kendilerini ekranda göstermek adına olduğunu düşünüyorum. Böyle bir popülerlik adına bu işe girişilmiş olmasını da yadırgıyorum.
DEVLET BİZİM ÖZEL HAYATIMIZA MÜDAHALE ETMEMELİ
Anne sütü bankası çeşitli ülkelerde de uygulanan bir proje. Ancak bizim toplumumuzda süt kardeşlerin birbirleriyle evlenmesi dinen yasak olduğu için, projenin uygulanmasında çok büyük hassasiyetlerin göz önünde bulundurulması gerekiyor. Bu açıdan baktığımızda anne sütü bankacılığı ile nesillerin karışması toplumsal yapıda nasıl bir değişikliğe neden olur?
Her şeyden önce bunun denetimini devlete vermek 1400 yıllık Müslümanlık geleneğinde olan bir şey değil. Özel hayatı doğrudan doğruya süt verme üzerinden de olsa devlet tarafından kayıt altına almak demektir. Ama bunu yaparken de rasyonelleştirilmiş bir bahanesi var; anne sütünden mahrum olan çocuklara süt ulaştırmak. Toplum zaten iyi kötü bunu yerine getiriyor. Ben devletin buradaki müdahale sini kabul etmiyorum. Bu, kesinlikle olmaması gereken bir şey. Devlet bizim özel hayatımıza müdahale etmemeli. Bence bu ülkedeki hangi görüşten olursa olsun insanların birinci dereceden bunu ilke edinme leri gerekir. Bunu biz kendimiz çözmeliyiz diye düşünüyorum, hatta çözülmüştür diye düşünüyorum.
İLERİDE EVLENME KONUSUNDA SORUNLAR YAŞANABİLİR
İkinci husus da, yarın bazı tereddütler hususunda insanlar evlenebilecek insanlara karşı kızlarını vermeyebilir ya da çocuklarına almayabilirler. Bir tereddüt olabilir. Çünkü bu işin ilk başlangıç noktaları yakın ilişkide bulunan topluluklar arasında olur. Akraba ya da uzak komşuluk gibi. Yarın küçük bir tereddüt, devlet kayıtlarındaki herhangi bir anlaşmazlık ya da herhangi bir yanlış anlaşılma bile birçok insanın evlenmesine mani olacak şeylerdir. Ya da evlendikten sonra şüphe duyurucu, boşanmalara sebebiyet verecek neticeler ortaya çıkartacaktır diye düşünüyorum. Devletin bu konuda garanti ediyor olması, her şeyin garanti altına alınıyor olması demek değildir. Bir kere öncelikle bunu söylemek gerek. Devlet garanti verdiğinde her şey hallolmuş mu oluyor? Aslında bu ve birçok sorunun kökeninde de devletin verdiği garantinin sonradan fiyasko ile neticelenmiş olması vardır. Ben bunu çok anlamlı bulmu yorum. Doğrusunu isterseniz, bu süt meselesinde süt veren bir annenin vereceği garanti ya da temi- nat, devletin vereceği teminattan 10 kat daha ötesinde olduğunu düşünüyorum.
DİYANET’İN KARARI BU İŞİ MEŞRULAŞTIRIYOR
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın anne sütü konusundaki şartlarından bir tanesi de süt kardeşliğiyle ilgili bilgilerin nüfus kayıtlarına mutlaka işlenmesi şeklinde. Siz bu uygulamanın sağlıklı işleyebileceğini düşünmüyorsunuz o halde…
Hayır bu mümkün gözükmüyor. Bu konudaki ikinci husus ise, Diyanet İşleri Başkanlığı devletin aldığı bu kararı bence meşrulaştıran bir rol üstlendi ki bence bu onun görevi değildir. Bu toplumda Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir başkanlığın hayatımızı ilgilendiren bir mevzuda tek bir merci olarak söz söyleme si zaten İslami geleneğe, İslam’ın içtihat geleneğine aykırı bir şeydir. Bundan dolayı da işi nüfus cüzdan larına kadar taşıyarak bir meseleyi, bu kadar karmaşık bir bürokrasinin dünyasına terk etmemek gere- kir. Bu onların hakkı değildir diye düşünüyorum. İslam adına konuşanların bence temel görevi hayatı yalınlaştırmak, hayatı basitleştirmek ve bu karmaşıklıktan biraz kurtarmaktır. İnsanı işin içinden çıkama- yacağı karmaşık bir yapıya sokmak değildir. İslam’ın böyle bir görevi yoktur. Ama devletin de böyle bir görevi yoktur. Diyanet İşleri Başkanlığı bence işin bu boyutunu pek düşünmüş değildir. Diyanet, “Her aşa pancar olmak gibi” bir tutum sergiliyor. Bereket ki bazı din adamlarımız bu konuya biraz karşı çıktılar da biraz rahatladım doğrusu isterseniz.
Anne sütü bankacılığı konusunda getirilen eleştirilen bir tanesi emzirme ile anne ve çocuk arasındaki kurulacak duygusal ilişkinin göz ardı edildiği yönündeAyrıca süt bankası ile anne sütünün bir meta haline gelmesi gibi bir sonuç da oluşturuyor… Siz bu konuda neler söylersiniz?
Zaten hayatımızdaki her şey iktisadileştiriliyor. Kapitalizmin mantığı gereği elbette ki süt orada bir annenin gönüllü olarak vereceği süt olmaktan çıkmıştır, paranın nesnesi haline getirilmiştir. Bu her şeyden önce böyle bir şeydir. İslam’ın böyle bir muradı yoktur. İkinci husus da bizim şu anda bilmedi- ğimiz annenin çocuğunu emzirirken anneden ya da sütü aldığı kişiden edinmiş olduğu ruhsal rahatlama diyelim biz ona, bunu psikologlar daha tespit etmiş değildir. Modern psikoloji de bunu tespit edecek güçte değildir. Tüm bunlar göz ardı edilmektedir. Bir bakıma yan yana, göz göze, yüz yüze süt aracı- lığıyla bir temasın getirdiği insani, o insana ait ruhsal tatmin gibi bütün bunlar ortadan kalkacaktır. Aynı bugünkü yardım kurumları gibi. İnsanlar dün kendileri yardım ederken, fakirlerin durumunu en azından kendileri yaşayarak görüyorlardı, kalpleri belki o konuda daha da yumuşuyordu, belki daha gayret eder hale geliyorlardı. Ama şimdi kurumsallaşma ile birlikte ne biz yoksulları görüyoruz, ne yoksullar bizi görüyor. Bu çok matah bir şey midir acaba? Zaten Batı’da bu tür işler uygulandı ama neticesi daima fiyaskoyla sonuçlandı. Şimdi bizim de yaşadığımız budur. Ama sizin de söylediğiniz boyutlara değinen insanların otorite mevkiindekiler tarafından kaale alınacağı, hatta anlaşılabileceğinden emin değilim.
ANNE SÜTÜ BANKACILIĞI SPERM BANKALARINA BİR ÖN HAZIRLIK
Din adamlarının ya da kamuoyundaki tereddütlerin devam etmesine rağmen Sağlık Bakanlığı bu uygulamaya devam edeceğini açıkladı. Sizce bu ısrarın nedeni ne olabilir?
Ben bu konuda biraz komplocu düşünüyorum. Bu bence Avrupa Birliği’nin talepleridir. Ben bunun sperm bankalarına bir ön hazırlık olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu toplumun şimdilik bunlara ihtiyacı yoktur. Ama ihtiyacı olmadığı halde bunları meydana getirmesi toplumun bir anlamda post demokrasi- ye bence açık hale getirilmesi anlamı taşıyor. Dolayısıyla ben burada bir hayır görmüyorum. Ve bu top- lumun bir ihtiyacı da değil, demokratik bir talep de değildir bu. Batı’daki AB’nin bazı gizli anlaşmalarla ya da açılan başlıklarla ilgili olduğunu düşünüyorum.
HEM İSLAM’A HEM DE LAİKLİĞE AYKIRI
Müslüman bir toplumun hiç alışık olmadığı, hiç gerek duymadığı hatta demokratik bir talep olarak ortaya çıkmadığı bir mesele karşısında toplumu biraz sarsmak, böyle şeylere hazırlamak amacıyla ortaya çıktığını düşünüyorum. Bence anne sütü bankası ileride sperm bankaları, homoseksüellikle ilgili daha birçok kapıyı açacak niteliktedir ve içlerinde en masumudur. Zaten devletin de bütün bu dini ve demokratik talep ve tepkilere rağmen ısrar etmesinin ardında bence bu yatıyor. Her Müslümanın buna itiraz etmesi gerekir ve bu dini bir görevdir. Ayrıca bu girişim bizim dinimize bir müdahaledir, laikliğe de aykırıdır. Eğer laikliği konuşacaklarsa bence bu laikliğe de aykırıdır.
BU TOPLUM DOĞUM YAPMAYI UNUTTU, VERECEK SÜTÜ MÜ KALACAK?
Anne sütü bankacılığı yerine bu sorun başka bir uygulamayla çözülebilir mi?
Bence devlet müdahale etmeden çözülebilinirdi, iyi kötü de çözülmüştü. Bu toplum tarihsel olarak bunu kendi arasında, kendi hayat pratiği içerisinde çözmüş durumdadır. Mesela benim de süt kardeşim vardır. Ama bence bu projeyi planlayanların unuttuğu bir şey var, bu toplum giderek doğum yapmayı unuttu, verecek sütü mü kalacak? Doğum yapan anne sayısı azaldığı için süt verecek anneler ya da süt alacak bebekler giderek azalıyor. Ben burada devletin müdahale etmesini anlamakta zorluk çekiyorum. Bu onun görevi değil ve onun üstüne vazife değil diye düşünüyorum. Her şeyden önce bırakın dini meseleleri süt alıp verme meselesinde devletin müdahil olmasını ben insan özgürlüğüne karşı işlenmiş bir suç olarak görüyorum. İslam’ın bu anlamdaki süt alışverişine cevaz verdiğini düşünmüyorum. Peygamber (sa) döneminden beri bir süt anneliği ve süt kardeşliği meselesi vardır. hayatın pratiğinde bu iyi kötü çözülmüştür. Çok merak ediyorlarsa “Benim çocuğuma süt annesi lazım” diye gazeteye ilan verirler. Bunu gören biri parayla mı verir, bedavaya mı verir, o şekilde de çözebilirler. Sütlerin depo edilmesi, bu işlemlerin neden olacağı birtakım sorunlar, hatta depo edildiği zaman o sütlerin taşıdığı besin değerlerinin kalıp kalmayacağı bütün bunlar daha yeni sorunların çıkacağı meseleleri de bir yana bırakıyoruz diye düşünüyorum. Bence Müslümanlar bu işe şiddetle karşı çıkmalıdırlar.
On5yirmi5