Amerika’da 355 bin çocuk üzerinde yapılan bir araştırmada 18 yaşına gelene kadar çocuklara ortalama olarak 7 kez röntgen, ultrason, tomografi, manyetik rezonans gibi çeşitli radyolojik incelemeler yapıldığı ortaya çıktı.
Bu araştırmaya göre, çocukların yüzde 12’sine tomografi; ilk 3 yaşa kadar her 4 çocuktan birine iki veya daha fazla ve her 7 çocuktan birine üç veya daha fazla röntgen çekilmiş olması, uzmanları ciddi şekilde endişelendiriyor.
Tıbbi görüntüleme tetkiklerinin çoğunda X-ışınları yani radyasyon kullanılıyor. Radyasyonun kansere sebep olduğu ve alınan doz arttıkça kanser riskinin arttığı konusunda hiç şüphe yok. Araştırmalar, tüm kanserlerin yüzde 2’sinin sebebinin radyasyon olduğunu gösteriyor.
X-ışınlarının kanser yapıcı etkileri hızlı çoğalan hücrelere sahip olan çocuk ve gençler ile hamile hanımlarda çok daha fazla. Tabii ki her röntgen veya tomografi çekilen kimse ertesi gün kanser olmuyor ama küçük yaşlardan itibaren maruz kalınan bu kadar çok radyasyon kanser için ciddi risk yaratıyor.
Tıbbi görüntüleme tetkikleri elbette doktorların en büyük yardımcısı ve birçok hastalığın teşhisi bu sayede konuyor ama her öksüren, her nefesi daralan, her sırtı veya beli ağrıyana röntgen çekilmesi de gerekmiyor.
İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre radyolojik tetkiklerin yüzde 30’a yakın kısmı boş yere yapılıyor! Bizde de durumun bundan farklı olmadığını düşünüyorum.
Radyasyon kanser yapıyor
Amerika’da yapılan bir araştırmada her sene en az 4 milyon Amerikalı’nın tıbbi tetkikler dolayısıyla yüksek dozda radyasyona maruz kaldığı, bunların 400 bininin aldıkları radyasyon miktarının nükleer santrallerde çalışanların bir senede almalarına izin verilen maksimum dozunun bile üzerinde olduğu belirlendi.
Araştırmada radyolojik inceleme yapılan kişilerin aldıkları ortalama radyasyon miktarı 2.6 mSv olarak bulundu. Bu oldukça düşük bir doz ve insan sağlığı için herhangi bir tehlike oluşturmuyor, ancak hastaların yüzde 20’sinin orta derecede, yüzde 2’sinin yüksek derecede radyasyon almış olmaları, üzerinde durulmaya değer bir konu.
Ahmet Rasim Küçükusta / Zaman