Halk arasındaki adıyla “Kıl Dönmesi”, bilimsel adıyla ‘Pilonidal Sinüs’ hastalığı, Türk toplumunda özellikle genç yaş grubunda ve erkeklerde en sık görülen rahatsızlıklar arasında ilk sıralarda yer alıyor. Medical Park Bahçelievler Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Adem Dervişoğlu, kıl dönmesinin en sık kuyruk sokumunda olmakla birlikte, göbek, yüz, kasık bölgesi ve koltuk altında da oluşabildiğini söyledi. Erkeklerde görülme olasılığının daha yüksek olmasına rağmen, son yıllarda kadınlarda da sıkça rastladıklarını anlatan Dervişoğlu, kıl dönmesinin oluşumu, risk grupları ve tedavisi ile ilgili bilgiler verdi.
Kıl dönmesi hastalığının, sebep olduğu sorunlar ve sıkıntılar ile hayatı dayanılmaz hale getirebildiği bir gerçektir. Türkiye’de 15-35 yaş arasındaki erkeklerde görülen bu hastalık son yıllarda kadınlarda sık rastlanan bir sorun haline gelmiştir. Medical Park Bahçelievler Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Adem Dervişoğlu da hastalıkla ilgili şu bilgileri paylaştı;
“Kıl dönmesi, kılların cilt altına geçerek oluşturduğu kıl keseciğidir. En sık kuyruk sokumunda olmakla birlikte, göbekte, yüzde, kasık bölgesinde, koltuk altında da oluşabilir. 15-35 yaşlarında en sık görülür. Ülkemizde genç erkeklerde % 10 oranında görülen bu sorunun erkeklerde görülme sıklığı kadınlara göre 3 kat daha fazladır. Son yıllarda kadınlarda sık rastlanan bir sorun haline gelen kıl dönmesinin görülme yüzdesi 45 yaşından sonra azalmaktadır.
KIL DÖNMESİ NASIL OLUŞUR?
Geçmişte doğuştan olduğu düşünülse de, artık sonradan ortaya çıkan bir hastalık olduğu kabul ediliyor. Kıl köklerinin dönmesine zemin hazırlayan üç faktör vardır; bölgenin kıllı olması, cildin hassasiyeti ve kıl dönmesi için yeterli travma ve kuvvetin oluşması. Kuyruk sokumu da; dökülen kılların kapalı ortam nedeniyle yuvalanabilmesi, iki kaba et arasındaki olukta cildin incelmesi, kuyruk kemiğinin baskısı nedeniyle en sık görülen bölgedir.
RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR?
Derin intergluteal oluk (derin kuyruk sokumu),
Tüylü genç erişkinler,
Şişmanlık,
İşi gereği uzun süre oturma sonucu bası ve sürtünme,
Yetersiz kişisel bakım,
Aşırı terleme,
Vücudun diğer bölgelerinde kıl kökü iltihabı
BELİRTİLERİ ANLAMAK ERKEN MÜDAHALE İÇİN ÖNEMLİ
Hastalık bazen kendini şikayet oluşturmadan tek bir sinüs, bazen akut abse, bazen de kronik akıntı olarak belli eder. Hastalarda kuyruk sokumunda küçük şişlikler, kaşıntı, kıllı veya kılsız delikler ve bu deliklerden kokulu veya kokusuz kan ve akıntı gelmesi şikayetleri olabilir. Hastaların bir bölümü kuyruk sokumunda şiddetli ağrı ve kızarıklık ile (pilonidal abse) başvururlar. Absenin boşaltılmasını takiben, tekrar oluşumunu önlemek için hastalar ameliyat olmalıdır.
JİLET, KIL DÖNMESİNE TEKRARINA NEDEN OLUR
Pilonidal sinüs tedavisi, “cerrahi dışı” ve “cerrahi” olmak üzere ikiye ayrılır. Cerrrahi dışı yöntemlerin (fenol, fibrin glue enjeksiyonları) etkisi kısa sürmekle birlikte, tekrarlama ihtimali konusunda literatürde farklı oranlar bildirilmektedir. Cerrahi tedavi, hastalığın tedavisinde en etkili yöntemdir. Cerrahi tedaviden açık bırakma, primer dikiş, fleb yöntemleri gibi değişik metotlar tanımlanmıştır. Cerrahi tedavide minimal cerrahi işlemler, hastanede kalış süresinin kısa olması (bir gün), hastanın hızlıca normal hayata ve işe dönmesi, komplikasyonlarının düşük olması ve sonuçların diğer yöntemlerle eşit olması nedeniyle giderek yaygınlaşmıştır.
Ameliyat sonrası dönemde ortalama ikinci gün dren alınarak duş yapılmasına izin verilir. Ameliyat bölgesi açık bırakılır. Hastaya, uzun süreli oturmalardan kaçınması, günlük duşlar yapması, bölgenin terli ve nemli kalmamasına özen göstermesi, bölgenin kişisel hijyenine dikkat etmesi önerilir. Jiletle kıl temizliği tekrarlama ihtimalini arttırdığı için tavsiye edilmez. Ameliyattan sonra birkaç seans yapılacak lazer epilasyonun etkili olduğu söylenebilir.