İlhan, çocuklarda görülen kanser tiplerinin, dağılımları, tedaviye yanıt oranları ve uzun süre sağ kalım açısından erişkinlerden farklılık gösterdiğini söyledi.
Kanser tanı ve tedavisindeki gelişmeler sonucunda, çocukluk çağı kanserlerinde 1960’larda yüzde 20’lerde olan sağ kalım oranının, günümüzde yüzde 75’lerin üstünde olduğunu belirten İlhan, “Türkiye’de çocukluk çağı kanserlerinin büyük kısmının ileri evrede başvurduğuna ve bu nedenle sağ kalım oranlarının yüzde 63’lerde kaldığına” dikkati çekti. İlhan, “Bu geç başvurma, büyük çoğunlukla ailelerden kaynaklanan faktörlere bağlı olsa da hastayı ilk gören doktorun tanı koymadaki gecikmesi de diğer bir etkendir” diye konuştu.
“DOWN SENDROMLU BEBEKLERDE LÖSEMİ RİSKİ FAZLA”
Çocukluk çağı kanserlerinde kanser oluşumunda çeşitli genetik ve çevresel risk faktörlerinin rol oynadığını belirten İlhan, “Bazı doğumsal, kalıtsal bozukluklar ve hastalıklar, bağışıklık yetersizliği sendromları, çeşitli virüs enfeksiyonları, radyasyona ve bazı kimyasal maddelere maruz kalma, hamilelikte kullanılan kimi ilaçlar ile ailesel kanser sendromları önemli risk faktörleridir” dedi.
İlhan, bazı kalıtsal hastalıklarda kanser riskinin arttığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
“Örneğin Down sendromlu bebeklerde lösemi riski fazladır. Nörofibromatoziste beyin tümörleri ve diğer bazı tümörlerin görülme riski artar. Bağışıklık sisteminin baskılandığı hastalarda özellikle lenfoid dokudan köken alan kanserlerin gelişme olasılığı artmıştır. Hepatit B ve C virüsü, karaciğer kanserlerine yol açabilir. Bu nedenle tüm çocukların Hepatit B aşısı olması çok önemlidir.
HIV enfeksiyonunun sık olduğu yörelerde çocuklarda Kaposi sarkomu ve lenfoma artmıştır. Ayrıca radyasyonun etkisi de göz önünde tutulmalıdır. 2. Dünya Savaşı’nda atılan atom bombası sonrasında o bölgede çok sayıda kanser olguları saptanmıştır. Yine Çernobil’de nükleer kaza sonrasında, yakın bölgede yaşayan çocuklarda özellikle çocuklarda çok nadir görülen tiroid kanserlerinde artış tespit edilmiştir.”
TARAMA TESTLERİ OLMADIĞI İÇİN BELİRTİLERE DİKKAT
Prof. Dr. İlhan, çocukluk çağı kanserlerinde erişkinlerde olduğu gibi yerleşmiş tarama testleri bulunmadığını, bu hastaların erken tanı alabilmeleri için hastalığa ilişkin bulgu ve belirtilerin bilinmesi ve vakit kaybetmeden tanıya gidilmesi ile mümkün olduğunu kaydetti.
Boyun, koltuk altı ve kasık bölgesinde lenf bezlerinde şişliklerin dikkate alınması gerektiğini ifade eden İlhan “Bunun dışında vücudun herhangi bir bölgesinde şişlik, solukluk, halsizlik, sık ateşlenme, ciltte morluklar-çürükler, burun ve diş eti kanamaları, baş ağrısı, kusma, ateşsiz havale geçirme, dengesizlik, yürüme-görme bozukluğu, kemik ve eklem ağrıları, enfeksiyon tedavisine rağmen devam eden öksürük ve nefes darlığı, gelişme geriliği, aşırı kilo kaybı, idrarda kan, idrar ve dışkılamada zorlanma, göz bebeğinde parlaklık, gözde kayma gibi belirtiler halinde hemen hekime başvurulmalıdır” uyarısında bulundu.
“BAZI KANSER İLAÇLARINI BULMAKTA ZORLUK ÇEKİYORUZ”
TPOG Başkanı Prof. Dr. İnci İlhan, çocukların asla erişkinlerin küçük bir modeli olmadığını ve buna göre değerlendirilmesi, psikolojilerinin de iyi korunması gerektiğini söyledi.
Çocukların hastalıklarına karşı erişkinlerden çok daha güçlü olduklarını ifade eden İlhan, “Çok minikler hariç 7 yaş üstündekilerin hepsi hastalığını bir şekilde bilir. Durumları hakkında bilgilidirler, tahlil sonuçlarını dahi anlayabilirler” dedi.
İlhan, çocuklarda erişkinlere oranla hücre yenilenmesinin daha hızlı olduğu için başarı oranlarının yüksek olduğunu belirterek, “Ancak hala bazı kanser ilaçlarını ülkemizde bulmakta zorluk çekiyoruz. Bunları özel izinlerle yurt dışından getirtiyoruz ve bu belli bir süreç alıyor” diye konuştu.